Paylaş
Bu sualin cevabı, mahkemenin iki konudaki kanaatine bağlıdır: Birincisi yetki meselesidir; Yüce Divan mı, özel yetkili mahkeme mi bakacak...
İkincisi, Başbuğ’un söz konusu fiilleri “darbeye hazırlık” niteliğinde midir, başka bir suç mudur, hiç mi suç değildir.
Elbette mahkeme “kaçma, delilleri karartma” ihtimali var mı diye de bakacak ama bizde maalesef bu konuda yargı çok titiz değil, isnat edilen suç “katalog suçlar”a giriyorsa, bu gerekçeyle basıyor tutuklamayı.
Yetki konusunda Cumhurbaşkanı Sayın Gül, dün Yüce Divan’ı işaret etti. Cumhurbaşkanı tabii ihtiyatlı konuştu, “Hukuk tekniğiyle ilgili bir konu, kararı yetkili makamlar verecek” dedi.
Baştan beri benim savunduğum da Yüce Divan tezidir. Bu konuyu daha önce yazdığım için burada tekrarlamıyorum. (Hürriyet, 7 Ocak)
Darbe mi başka suç mu
Mahkemenin bakacağı ikinci konu, “suçun vasıf ve mahiyeti” denilen husustur; yani Başbuğ’un soruşturma konusu olan eylemleri “darbeye teşebbüs” niteliğinde midir? Hukuki deyimle, hükümeti “kısmen de olsa görevini yapamaz hale getirmeye” cebren teşebbüs etmiş midir?
Dün Cengiz Çandar da yazdı; Başbuğ’un iddia edilen eylemlerini “darbeye teşebbüs” olarak nitelemek hukuken son derece zordur.
Darbe yönünde “hazırlık eylemleri”nin en yoğun olduğu yıllarda Genelkurmay İkinci Başkanı olan Başbuğ bunlara katılmamıştır. Hatta, mahkeme tarafından “belge” kabul edilen Özden Örnek’in “darbe günlükleri”nde Başbuğ, kendilerini desteklemediği için eleştirilmekte, hakkında aşağılayıcı ifadeler yer almaktadır!
Bir komutanın meşru iktidar hakkındaki her olumsuz hareketi, “darbeye teşebbüs” sayılamaz.
O hareketler siyaseten ve ahlaken çok yanlış olabilir... Askeri Ceza Kanunu’ndaki “askerin siyasetle uğraşması yasağı”nı ihlal eden suçlar olabilir... Görevin kötüye kullanılması suçu olabilir... Hükümet kararıyla emekliye sevk edilmeyi gerektirecek “hizmet kusuru” olabilir... Darbeye teşebbüs suçu da olabilir.
Bu konuda hukukun çok dikkatli olması lazımdır.
İki tarafın militanları
Türkiye maalesef iki kampa ayrılmış durumda... Bir tarafa göre askerin eleştirilecek her hareketi, her kusuru, siyasete her bulaşması müebbet hapislik darbe suçudur, hepsi “Ergenekon”dur!.. Öbür tarafa göre tam aksi, bunlar “cemaat”in uydurmalarıdır!..
Hukuki ölçülere dikkat eden, böyle karmaşık konularda genellemelerden sakınan, delillere ve hukuki tanımlara dikkat eden hiçbir vicdan sahibi bu iki cephenin de militanı olamaz.
İki tarafın da militanlarına hatırlatayım ki, suçu meşrulaştıracak veya kurunun yanında yaşı da yakacak adaletsiz içtihatlar oluşursa, hiç kimse için hukukun güvenilirliği kalmaz...
27 Mayıs’ı alkışlayanlar, tekrarlamaya hazırlananlar 12 Mart’ta neyle karşılaşmışlardı?
“Keser döner sap döner” diye bir laf var! Hayır!.. Doğru olan, “keser”i kapmak değil, adaletin terazisine sahip çıkmaktır.
Paylaş