12 Eylül 2010 tarihinde referandumda kabul edilen anayasa değişikliği paketi, Anayasa Mahkemesi’nin görevlerini tanımlayan 148’inci maddeye iki cümlelik şu eklemeyi yapmıştı:
“Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda (Anayasa Mahkemesi) yargılanırlar. Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.”
Bu hüküm, referandumdan sonra TBMM’den geçen ve 3 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’da aynen tekrarlanmıştır.
YAYGIN GÖRÜŞ: ANAYASA MAHKEMESİ
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un hakkındaki soruşturmanın özel yetkili bir savcı tarafından yürütülmesi ve yine özel yetkili bir mahkemede görevli bir nöbetçi hâkim tarafından tutuklama kararı verilmesinin yarattığı hukuki tartışmayı değerlendirirken, öncelikle Anayasa ve ilgili yasanın bu hükümlerinden yola çıkmamız gerekiyor.
Beşiktaş Adliyesi’nde başlayan sürece en kuvvetli itirazlardan biri Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar’dan geliyor. Coşar, hem soruşturmayı yürüten savcı hem de tutuklama kararı veren hâkimin yetkili olmadığını belirtiyor. Coşar’a göre, Anayasa’nın 148’inci maddesi çerçevesinde soruşturma yetkisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, tutuklama kararı verme görev ve yetkisi ise Anayasa Mahkemesi’ndedir. Özel yetkili mahkemenin yetkili olduğunu savunan hukukçular ise Orgeneral Başbuğ’un işlediği iddia edilen darbe girişimi suçunun görevle ilgili olmadığı, dolayısıyla konunun Anayasa’nın 148’inci maddesi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği görüşünü ileri sürüyor.
DOKTRİNDE GÖREV SUÇU
Bu konudaki tartışmayı Türk kamuoyunun gündemine sokan Hürriyet’in hukukçu kökenli köşe yazarı Taha Akyol, yolsuzluk yapan bakanların Yüce Divan’da yargılandıklarını hatırlatarak şu soruyu yöneltiyor: “Yolsuzluk yapmak bir bakanın görevi midir ki Yüce Divan’da yargılanıyor?”
TASAM adlı düşünce kuruluşundan anayasa hukukçusu Dr. Engin Selçuk ise “görev suçu”nun tanımında doktrin ve içtihattaki hâkim görüşe göre “suç görevden kaynaklanan yetkiler kullanılarak işlenmiş ise burada bir görev suçunun söz konusu olduğunu” vurgulayarak, şöyle diyor: “Başbuğ örneğinde atılan ilgili suçun görevden kaynaklanan yetkiler kullanılarak işlendiği ortadadır. Aksi yorumda hiçbir suç görev suçu kavramı içine girmezdi.”
Anayasa Mahkemesi’nin yetkili olduğu teziyle ilgili çok temel bir başka referans, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun özel yetkili mahkemelerin “görev ve yargı çevresinin belirlenmesi”ne ilişkin 250’nci maddesidir. Bu maddede “Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler saklıdır” deniliyor.
HANGİ İTİRAZ YOLLARI VAR?
Bundan sonra ne olabilir? İtiraz sürecinin öncelikle özel yetkili mahkemeler içinde işletilmesi gerekiyor. Başbuğ’un avukatı, önce nöbetçi hâkimin görev yaptığı mahkemenin (12’nci özel yetkili ağır ceza) heyetine itiraz edebilir, sonuç alınamadığı takdirde aynı adliyedeki bir üst mahkemeye (13’üncü) başvurabilir. Beşiktaş Adliyesi’ndeki itirazlara her seferinde olumsuz yanıt verilirse ne yapılabilir?
Anayasa Hukuku Profesörü Erdoğan Teziç’e göre, bu takdirde kullanılabilecek olan itiraz yolu konunun doğrudan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na götürülmesidir. Prof. Teziç’e göre, itirazı kabul ettiği takdirde Cumhuriyet Başsavcısı’nın yeni bir soruşturma yapmasına gerek yoktur. Başsavcının konuyu özel yetkili savcının hazırlamış olduğu iddianame çerçevesinde değerlendirerek, dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi yeterlidir.
Peki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kendisini yetkili görmezse ne olabilir. Prof. Teziç’e göre, şikâyet bu kez doğrudan Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’na taşınabilir. Buradan da bir sonuç alınamadığı takdirde bu kez bireysel başvuru mekanizması işletilerek konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülebilir.
Başbuğ için ortaya çıkacak sonuç, Ergenekon ve Balyoz davalarını da etkileyebilir mi? Balyoz davasının sanıkları olan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’e yöneltilen suçlar komutan olmalarından önceki dönemi kapsıyor. Dolayısıyla emsal oluşturması güç. Ancak Ergenekon davasından yargılanan eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur açısından durum farklı gözüküyor.