Paylaş
Tartışma “çık karşıma” türü karşılıklı diklenmelerle büyüdü.
Zirveye çıkan gerilim, her zamanki gibi “birleşime verilen ara” sayesinde bir parça yatıştı, yatışabildi.
* * *
İşte bu restleşmeden yola çıkarak “Sırrı Süreyya ile Metiner arasındaki farklar” başlıklı bir yazı yazdım.
Dünkü Hürriyet Pazar’da yayınlandı.
Yazıyı okuyan Mehmet Metiner aradı.
Sırrı Süreyya Önder’in “ağzında şeker varmış gibi konuşan bir bilge” olmadığını söyledi.
Böyle olmadığına dair de örnekler verdi.
* * *
Ardından da şöyle dedi:
“Sırrı Süreyya Önder benim korkup kaçtığımı falan söylüyor. Aracılığınla kendisine sesleniyorum: Gelsin senin programında tartışalım. Şahsiyat yapacaksa, kişilikler üzerinden konuşacaksa onu da yaparım. Ama fikir tartışması yapmak isterse işte asıl ona varım. Gelsin kendisiyle Kürt sorununu tartışalım. Hakaret etmeden, düzeyli bir şekilde konuşalım. Ben hazırım. Kendisine hodri meydan diyorum.”
Meydan okumak önemlidir. Ve hakkının verilmesi gerekir.
Bu nedenle...
Metiner’in meydan okumasını Sırrı Süreyya Önder’in kulağına fısıldamakla yetinmek yerine buradan kamuoyuna duyuruyorum.
* * *
Sırrı Süreyya Önder bu meydan okumaya nasıl karşılık verecek?
“Evet” derse “Tarafsız Bölge” programı, bu tartışma için platform olmaya hazırdır.
“Hayır” derse...
Ortaya koyduğu gerekçeleri bu köşeden kamuoyuna iletmeye hazırım.
Çok merak ediyorum
GAZETELERİMİZDE “İşte Orhan Pamuk’un ressam sevgilisi” sıfatıyla gün aşırı arzı endam ettirilen Karolin Fişekçi’nin demeçlerini okuyorum.
Şu “tatta” şeyler söylüyor:
- Orhan patlamaya hazır bir volkan gibidir. - Orhan yeleleri alevden al bir ata binmişti. - Orhan’ın eski aşkı zorunluluktandı, bizimkisi sevdaya dahil.
- Orhan iyi romancı ama boş geçmeyelim, ben de iyi ressamım...
* * *
Çok merak ediyorum.
Orhan Pamuk bu tür demeçleri okuyunca ne diyordur acaba?
“Beni benden bile daha iyi anlatmış” falan mı diyordur? Ya da...
“Gitti bizim cool imaj” diye hayıflanıyor mudur?
* * *
Biliyorum, gereksiz.
Biliyorum, üstüme vazife değil.
Ama ne yapayım, yine de fena halde merak ediyorum.
Yeni dönemin muteberi olmak isteyene 10 tüyo
BİR: İspiyonun ayıp olduğunu düşünme, fena halde “gammaz yürek” ol.
İKİ: Civanmertliği falan takmadan henüz ceza almamış şahısların tutuklu kalmaları için çırpın.
ÜÇ: Başbakan’la kimin arası hafiften açılıyorsa derhal ona laf saydırmaya başla.
DÖRT: Genelkurmay’ın başına “hoşa giden” biri geçtiğinde sorgulamayı bırakıp derhal savunmaya geç.
BEŞ: MİT’in başına “hoşa giden” biri geçtiğinde bir numaralı “istihbaratçı dostu” olarak tebarüz et.
ALTI: Bir haksızlığın haksızlık olabilmesi için haksızlığın mutlaka karşı taraftan gelmesi gerektiğine inan.
YEDİ: İddianame metinlerini sev, okşa...
SEKİZ: Savunma metinlerinden nefret et.
DOKUZ: İrtica Eylem Planı’nı yayınladığı zaman “Bu Taraf gazetesi büyük hizmet ediyor” de. Başbakan’la takıştığı zaman “Bu Taraf gazetesi çok ayıp ediyor” de.
ON: “Bu yapılanlar zulümdür” diyenlere “İyi ama biz de çok zulüm gördük” diye cevap ver.
Ankara Barosu Başkanı’ndan uyarı
ANKARA Barosu Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu dün Cumhurbaşkanı’na, Meclis Başkanı’na, Bakanlar Kurulu üyelerine ve Yüksek Yargı’ya açık çağrı başlıklı bir açıklama yaptı.
“Açık çağrı”yı okudum.
Ardından da Prof. Fezyioğlu ile bir görüşme yaptım.
İşte Feyzioğlu’nun önemli uyarısı:
* * *
- SORU: İlker Başbuğ neden Özel Yetkili Mahkeme’de yargılanamaz?
- FEYZİOĞLU: Anayasa’nın emredici hükmü var: Genelkurmay başkanları Yüce Divan’da yargılanırlar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından soruşturulurlar. Haklarındaki tutuklama talebini Yüce Divan görüşür. Anayasa böyle diyor.
* * *
- SORU: Ama Anayasa’daki ilke, “görevle ilgili suçlar” söz konusu olduğunda geçerli. İlker Başbuğ, darbeye zemin hazırlamak için halkı kışkırtmak gibi bir suçtan yargılanıyor. Terör örgütü kurmaktan yargılanıyor. Genelkurmay başkanlarının böyle görevleri mi var?
- CEVAP: “Suç işlemek” hiçbir kamu görevinde yer almaz. Bir suçun “görevle ilgili” olması, o suçun “görev gereği” işlenmesi anlamına gelmez. Anayasa’ya göre cumhurbaşkanları “vatana ihanet etmek” iddiasıyla Yüce Divan’da yargılanabilirler. Soruyorum: Cumhurbaşkanlarının vatana ihanet etmek gibi bir görevi mi var?
* * *
- SORU: İlker Başbuğ’un Özel Yetkili Mahkeme yerine Yüce Divan’da yargılanması neden bu kadar önemli?
- CEVAP: Eğer Yüce Divan’ın yapması gereken yargılamayı Özel Yetkili Mahkeme yapmaya kalkarsa kuvvetler ayrılığı ilkesi geçerliliğini yitirir. Özel Yetkili Mahkemeler, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin üzerine çıkmış olur.
* * *
- SORU: Özel Yetkili Mahkemelerin yasama, yürütme ve yargının üzerine çıkması ne demek?
- CEVAP: Özel Yetkili Mahkemeler görevleri olmadığı halde genelkurmay başkanlarını yargılıyorlarsa, cumhurbaşkanlarını, başbakanları, bakanları da yargılayabilir. Bu da “özel yetkili mahkeme”nin yasamanın, yargının ve yürütmenin üzerine çıkması anlamına gelir. Bu durumda demokrasiden söz edilebilir mi?
Paylaş