Paylaş
- TESEV’den istifa etmeyeceğim. TESEV bir dernek değil ki istifa edeyim. Vakıf... Kurucularından biri de benim. Ben dilekçe verip üyelikten istifa ediyorum desem bile, bunun hukuken bir geçerliliği yok... Ben kurucu üye olduğum zaman ne Soros vardı ne de başka bir şey... TESEV’e üye olmak suç değil. Ben sadece TESEV üyesi değilim ki. Ben aynı zamanda Vakıf 2000’in de üyesiyim. Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği’nin de üyesiyim. Biz bir dönem geliyor ‘Neden sivil toplum kuruluşlarına üye olmadınız?’ diyoruz. Üye oluyoruz bu kez de ‘Neden üye oldun’ diyoruz. TESEV’e sadece ben değil, partimizden çok sayıda üye var. Üye olan çok sayıda aydın var, işadamı var. Araştırma yapan, şu anda, Ergenekon’dan içeride yatan insanlar da var, TESEV’den yardım alan ya da TESEV adına çalışma yapan... Hani TESEV’in sabah akşam toplantılarına katılsam hadi bu eleştiriye yine diyeceğim olsun. Yok öyle bir şey.
- (İLKER Başbuğ’un tutuklanması) Bu sürecin nerede biteceği belli değil. Siyasi iktidar Uludere’nin üstünü örtmeye çalışıyor. Bugün Sayın İlker Başbuğ tutuklanmıştır, yarın bir başkası da tutuklanabilir.
- EĞER siz bu kişiyi buraya getirdiyseniz, sorumlu aranacaksa o sadece İlker Başbuğ olmamalı. Atayanların da sorumluluğu var o zaman.
- Bakanlar, Başbakan, Genelkurmay Başkanı Yüce Divan’da yargılanır hükmü var. Anayasa hükmü bu. O zaman (Başbuğ’un) Yüce Divan’da yargılanması lazım.
ÇEK BİR DOSYA
- Bu süreçte belli dosyalar, olaylarla, kişilerle ilgili dosyalar özel yetkili mahkemelerin çekmecesinde duruyor, eğer AKP bir alanda sıkışırsa, çekmeceden bir dosya çıkarılıyor, getiriliyor, insanlar içeri alınıyor, gündem değişiyor ve ondan sonra herkes o gündemin arkasından gidiyor.
- Demokrasi parça parça elimizden alınıyor. Isıtılmış kurbağa gibi parça parça, toplumun her kesimi alıştırıldı. Ve öyle bir noktaya geldik ki CHP’den bir farklı ses çıktığı zaman, vay efendim siz niye AKP’ye benzemiyorsunuz? Bak onların hiçbirisi konuşmuyor. Bir kişi konuşuyor hepsi dinliyor uslu uslu... Sizde onlara benzeyin. Bu ne demektir biliyor musunuz? Demokrasiyi CHP’de de yok et demektir. Bir anlamda AKP’nin getirdiği faşizmi bizim kanalımızla da meşrulaştırmak istiyorlar.
- Atayanların da sorumluluğu var o zaman. Bu ülkenin başbakanı çıkıp konuşmalı. Şu ana kadar benim bildiğim kadarıyla Sayın Başbakan hiç konuşmadı.
Tarafsız değilsin
- KILIÇDAROĞLU, özellikle hukuksuzluk üzerinde dururken şöyle konuştu:
- TÜRKİYE’de hukukun üstünlüğü diye bir kavram sadece kitaplarda vardır. Onun dışında fiili hayatta hukukun üstünlüğü diye bir şey yoktur. Yargı büyük ölçüde siyasallaştırılmıştır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi otoritenin emrine girmiştir. Özel yetkili mahkemeler siyasal iktidarın sopa olarak kullandığı mahkemelerdir. (Tutuklamalara bakarsak) hukukun üstünlüğünden bahsedebilir misiniz? Özel yetkili mahkemeler aslında özel olarak görevlendirilmiş mahkemelerdir. Buralardaki yargıçların tarafsızlığına ben inanmıyorum. Bu ülkenin ana muhalefet partisi lideri olarak ben inanmıyorum. Çünkü bu mahkemeler adalet dağıtmazlar. O mahkemelere yapılan atamalar sağlıklı değil. Düşünün ben yargılanıyorum, yargılandığım için bana haksızlık yapan yargıçlar aleyhine dava açıyorum ve ben bu davayı kazanıyorum ama benim davama bakan mahkemeler yine o davadan ayrılmıyorlar. Buna dava denmez artık. Bu dava kan davasına dönmüştür.
Yargıç ben seni mahkûm edeceğim diyor sen ne yaparsan yap! Tarafsız değilsin. Hiç önemli değil diyor ben davaya bakmaya devam edeceğim.
Kosta Rika gibi çözüm mü?
1 ARALIK 1948’de Kosta Rika Cumhurbaşkanı Jose Figueres Ferrer orduyu lağvetti. Kosta Rika’nın bir orduya sahip olmadığı ve olmayacağı 1949 yılında anayasanın 12. maddesine kaydedildi. Evvelce silahlı kuvvetlere ayrılan kaynaklar eğitim, kültür ve iç güvenliğe verildi. Ülkede sadece polis ve sınır muhafızları kaldı. Bir de İsrail’in eğittiği, cumhurbaşkanlığına bağlı küçük bir özel kuvvetler birliği var. O tarihten beri Kosta Rika’da darbe veya iç savaş yaşanmadı.
Acaba Türkiye’de sürekli olarak ordudan kaygı duyan bazı siyasetçilerin özlemi Kosta Rika gibi bir çözüm mü?
Onur ÖYMEN
Dünya çapında bir olay
İZMİR Büyükşehir Belediyesi’nin ünlü mimar ve tasarımcılarla ilginç bir çalışma yürüttüğü ortaya çıktı. İzmir Körfezi, Türkiye için nasıl bir örnek model olabilir?
Körfez ve kıyıların tasarımı konusunda, uzman isimlerden oluşan “çekirdek bir kadro”nun, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile bir süredir ‘kapalı devre’ çalıştığı bildirildi. İzmir’in yetiştirdiği önemli mimar ve tasarımcılarla bir araya gelindi. Projenin liderliğini yürüten, ODTÜ’lü Prof. Dr. İlhan Tekeli bakın ne diyor: “Türkiye’de hep siyasetçilerin projeleri yapılır. Burada ise İzmir halkından gelen, katılımcıların olduğu bir proje var. Bu çalışma, Türkiye açısından özgün bir deney, örnek bir model olacak. Buradaki başarılar, büyük kentlerin yönetimi ve tasarımında yeni adımlar atılmasını sağlayacak” dedi. Ünlü etkinlik tasarımcısı Arhan Kayar ise İzmir Körfezi’nin tasarlanma projesini “dünya çapında bir olay” olarak nitelendirdi.
Hakan Şükür
ATANMIŞ veya seçilmiş kamu görevlisi, başkasının özel işinde çalışamaz. Sayın milletvekili avukat, doktor olsa, kendi işyerinde çalışsa, belki konu tartışılabilirdi. Başka kişinin ve şirketin televizyonunda görev alması, uygun olmaz. Çünkü işverenin ücretli çalışanı olmak, milletvekilliği ile bağdaşmaz. Kaymakamlık ve avukatlık yapmış bir parlamenter olarak görüşüm budur.
Nazif KURUCU
Yaşıyor musun Türk halkı!..
SONSUZLUK evrenine 1985 yılında uğurladığımız büyük halk sanatçısı Ruhi Su’nun ırmaklar gibi çağlayan o görkemli sesiyle bir başka yankılanan “eski bir Ankara türküsü”; duyarlı yürekleri pâre pâre eden “Ankara’nın taşına bak, /Gözlerimin yaşına bak...” ezgisi, eski, ama mübarek bir anı olarak hiç mi içinden geçmez ey Türk halkı? Yaşıyor musun, hayatta mısın ey Türk halkı?!
Aziz Naci DOĞAN
Paylaş