Paylaş
İşte böyle; anadan, babadan, dededen; mazideki trajediden...
Duyabilmemiz için; daha yakınlardan, daha dün yaşanmış kardeş acılarından damla damla akarak gelmiş bir feryat lazımdı.
Hem kendine, hem bize, hem diasporaya hançereden gelecek bir sesi bekliyorduk.
Hem Fransız’a, hem diaspora Ermeni’sine, hem Erivan Ermeni’sine;
Ama en kardeşçesini de bize, buraya, birlikte yaşadığı insanlara ayırarak gelen, samimi, içten, dokunaklı, dokunan bir sesi özlüyorduk.
Geldi...
Hrant Dink’in kardeşi Orhan Dink’ten geldi.
* * *
O konuşuyor, benim içimdeki ses de koro yapıyor.
- Fransa’ya bakıyorum; içim burkularak; hüzünle, ihanete uğramış bir hüzünle bakıyorum.
Bu mu orada yaşadığım 6 yıl boyunca bana sorgulamayı, kurcalamayı, isyan etmeyi öğreten Fransa... Özgürlüklerin anavatanı...
Cezayir Savaşı’ndaki barbarlıkları sorgulayan; Baader Meinhof terör çetesi mensuplarının bile haklarını savunan büyük yazarı için; “Sartre Fransa’dır” diyen bir ulus mu?
Bakıyorum ve haykırmak istiyorum.
Farkında mısınız? Bastille’in hayalet duvarlarını restore edip, “Yok” diyen insanı oraya tıkmaya 24 saatiniz kaldı.
Hadi öyleyse, daha şimdiden sırf gıcıklığına söylüyorum.
“Ermeni soykırımı diye bir şey yoktur. Uydurmadır...”
Yazıklar olsun... Fransa’yı Fransa yapan ideallere ihanet ettiğiniz için yazıklar olsun...
Satıyorsunuz ülkenizi...
* * *
- Siz dışarıdaki Ermeniler...
Bırakın artık bu kan davasını...
Uzatın elinizi, hep birlikte rahat rahat konuşalım.
Bilmiyorsunuz ki; “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi yasaklamak, “Ermeni soykırımı vardır” sözüne vurulacak en öldürücü darbedir.
Bilin ki, bazı Türklerin dilinden “Ermeni soykırımı yoktur” cümlesini yasaklarken, başka bazı Türklerin de “Ermeni soykırımı vardır” deme özgürlüğüne baltalarla saldırıyorsunuz.
* * *
- Biz Türklere gelince...
Ben de Orhan Dink gibi en kardeşçesini bize, kendimize ayırıyorum.
Özellikle de Ankara’ya;
Artık bu meselenin üstünü örtmeye devam edemeyiz.
Ben, yani Türkiye’nin en eğitimli, en modern şehirlerinden birinde doğmuş olan ben bile, böyle bir olayın, bırakın olduğunu, olmuş olması ihtimalini bile 20 yaşımdan sonra öğrenebilmişsem;
Bu, benim değil devletimin ayıbıdır...
Artık konuşmalıyız...
Damardan, samimi, korkmadan konuşabilmeliyiz.
Bu kadar ağır bir insanlık trajedisini konuşmak kimseye zarar vermez.
* * *
Şurası gerçek. Bu olay hepimizi toksike etmeye, zehirlemeye başladı.
- Özgürlükler ülkesi Fransa’yı, tarihi konuşmayı yasaklayacak kadar pespaye bir duruma sokuyor.
- Dışardaki Ermenileri, Charles Aznavour’u bile çileden çıkartacak, bitmez tükenmez bir kan davasına, ilkel bir vandettaya sürüklüyor.
- Biz Türkleri ise, devekuşuna çeviriyor.
Başını kuma sokup, “Yoktur, yoktur, hiçbir şey yoktur” diye bağıran fantastik hikâye kahramanlarına dönüşüyoruz.
Ve tarih, daha yazılmadan, şu andan itibaren, ebedi hakikatini hepimizin alnına yazıyor:
“Yoktur” deme hürriyetinin bulunmadığı yerde, “Vardır”ın da zerre kadar kıymeti yoktur...
* * *
Sevgili Orhan; bu millet yarım yüzyılını “Kardeş kardeşi vurur mu” şarkısıyla telef etti.
Şimdi sen bize “Kardeş kardeşi korur mu” türküsünü öğretiyorsun.
Helal olsun sana kardeşim. Demek ki
kardeş kardeşi korurmuş...
Paylaş