Paylaş
İkisi de sosyalist...
İkisi de iki yılı aşkın süredir tutuklu. İki yıl önce Ümraniye’de bir basın açıklamasına katılmak istediler, ancak katılamadan gözaltına alındılar.
Daha sonra da tutuklandılar. Tutuklanmalarının nedeni şu: Basın açıklaması yapılan sokakta bir torba içinde soda şişesine doldurulmuş altı adet molotofkokteylinin bulunması...
Ali Deniz ile Baran, iki yılı aşkın bir süredir o torbanın kendileriyle bir ilgisini olmadığını kanıtlamaya çalışıyorlar.
Parmak izi için bir buçuk yıl beklediler.
Sonuç: Torbada parmak izleri yok. Kendilerini gözaltına alan polislerin tanıklığı için aylarca beklediler.
Sonuç: Polisler suçüstü yaptıklarına dair mahkemede tanıklık yapmadılar.
Savcı tahliyelerini istedi.
Sonuç: Savcının tahliyelerini istemediği tutuklular tahliye edilirken Ali Deniz ile Baran’ın “tutukluluğunun devamına” karar verildi.
Sonuçta tablo şudur:
Günler, haftalar, aylar, mevsimler geçti ama tutukluluk sürüyor.
Mahkeme heyetleri değişti ama tutukluluk sürüyor.
Savcılar görüş değiştirdi ama tutukluluk sürüyor.
Çocuklar devamsızlıktan okullarından atıldılar ama tutukluluk sürüyor.
İkisinin de zaten var olan sağlık sorunları hapiste daha da arttı ama tutukluluk sürüyor.
Aileleri perişan oldu ama tutukluluk sürüyor.
Ali Deniz ile Baran’ın yarın duruşması var.
Ömürlerinden iki yılı aşkın bir süreyi Özel Yetkili Mahkemelere, “yeni Türkiye”ye ve “ileri demokrasi”ye kurban verdiler. Eğer yarın da tahliye olmazlarsa...
Ömürlerinden kurban vermeye devam edecekler.
Ne olur yarınki duruşmada artık “durmak yok / yola devam” denilmesin.
Bu kez durulsun... Bu kez yol bitsin.
Bir aklı karışığın 10 yılbaşı seçeneği
BİR: Evde parti vermek...
İKİ: Alaçatı’da sokak partisine katılmak.
ÜÇ: Nişantaşı sokaklarında çılgın kalabalığa karışmak...
DÖRT: Yakup’un Terası’nda felekten bir gece...
BEŞ: Anadolu Gençlik Derneği’nin Hicri yılbaşı kutlamasına katılmak...
ALTI: Tophanede okey oynamak...
YEDİ: Erkenden yatmak.
SEKİZ: Parti davetlerini değerlendirip o davetten bu davete bütün gece koşmak.
DOKUZ: Geceyi televizyon başında geçirmek.
ON: Bütün gece Twitter’da mavra yapmak.
Emine Ülker Tarhan’a etkili çıkış için üç tüyo
SAYIN Tarhan...
Ortamınızı dinlemişler ve bir “malzeme” elde etmişler.
İktidar yandaşları, işte bu malzemeyi kullanarak son günlerde size yönelik kampanya yapıyorlar.
Vuruyorlar da vuruyorlar.
“Ortamı kim dinledi? Malzeme nasıl ele geçirildi? Kim o uzun kulaklı?” diye sormak, merak etmek yok.
Sadece malzemenin hakkını, hak ettiğinden fazla verme gayreti var.
Sayın Tarhan...
Hakkınızda yapılan kampanyaya cevap olsun diye bir basın toplantısı yaptınız.
Söylediklerinizi dinledim.
Kararım şudur: O tekdüze ses tonuyla, o nazik sözcüklerle, o soğukkanlı duruşla hiç şansınız yok.
Daha etkili bir çıkış için şu üç şeyi yapmalısınız:
BİR: Açıklamanızın bir yerinde “ben kremalı pasta değilim, demir leblebiyim” demişsiniz. Bu zamana kadar en kibarı “ispatla, ispatlamazsan şerefsizsin” olan meydan okumalara alışmış ulusumuzun çocukları, sizin “kremalı pasta / demir leblebi” benzetmenizi hayli hafif bulacaklardır. Acilen çağrışımı daha vahşi ve gaddar olan benzetmelere yönelmelisiniz.
İKİ: “Adam itekleme”, “bardak kırma”, “hançere patlatma” gibi etkinliklerin bile artık yeterince etkileyici bulunmadığı bir ortamda sizin tekdüze bir ses tonuyla yaptığınız açıklamalara kim kulak kabartır? Derhal bağırmaya, masa yumruklamaya, kâğıt fırlatmaya ve içinden “şerefsiz” geçen cümleler kurmaya başlamalısınız.
ÜÇ: “Militan” kelimesinin tıpkı “komünist” kelimesi gibi, tıpkı “anarşist” kelimesi gibi, tıpkı “partizan” kelimesi gibi anlam kaydırmasına maruz bırakıldığı bir ülkede sizin “benim militan bir ruhum var” demeniz fazlasıyla istismar edilecektir. Bence “şerefsiz” deyin ama “militan” demeyin... Merak etmeyin: “Şerefsiz” kelimesinde istismar edecek bir yön bulamayacaklardır.
Nasıl oluyor da oluyor
NASIL oluyor da bunca iddiadan, bunca şüpheden, bunca alengirli işten, bunca şaibeden sonra bile “Cüppeli Ahmet” için Beyazıt’ta çok güçlü bir cuma eylemi yapılabiliyor?
Nasıl oluyor da herhangi bir şafak vakti hiçbir AK Partili belediyeye herhangi bir baskın yapılmıyor?
Nasıl oluyor da yapılan son dönemde yapılan hiçbir operasyonun ucu kıyısından köşesinden de olsa herhangi bir iktidar yandaşına dokunmuyor?
Nasıl oluyor da yılların İslamcıları, kendilerine “sağcı” denilmesine herhangi bir itirazda bulunmuyorlar?
Nasıl oluyor da benim berbat bulduğum bir film, başkaları tarafından “başyapıt” olarak görülebiliyor.
Nasıl oluyor da askere karşı kıran kırana mücadele veren bir yazar, iş Başbakan’a gelince “kırıldım, çok kırıldım” diye yazabiliyor.
Nasıl oluyor da bunca tutuklu arasında “içeride” unutulmuş herhangi bir iktidar yandaşı “tutuklu” bulunmuyor?
Paylaş