AB zirvesinden ifade özgürlüğü mesajı

HER yıl aralık ayında devlet başkanları ya da başbakanlar düzeyinde yapılan AB zirveleri, diğer gündem maddelerinin yanı sıra AB’nin genişleme politikalarının gözden geçirildiği, aday ülkelerle ilgili kararların da alındığı toplantılardır.

Dün Brüksel’de toplanan 2011’in son AB zirvesinde, AB dışişleri bakanlarının geçen pazartesi günü yaptıkları hazırlık toplantısında genişlemeyle ilgili kabul ettikleri karar metni aynen benimsendi. Bu metinde Türkiye ile ilgili bölüm tam 3 sayfa tutuyor.
Bu metni AB’nin Türkiye’ye siyasi bakışının şekillendiği ana referans belgesi olarak görebiliriz. İlerleme raporları Avrupa Komisyonu’nun teknik bakışını yansıtırken, AB zirve kararları doğrudan hükümetlerin ortak görüşünü ifade ediyor.

BÖLGESEL ROL VE EKONOMİYE ÖVGÜ

AB zirvesinde onaylanan bu yılki Türkiye metninde ne görüyoruz? Geçen yıl 15 Aralık 2010 tarihinde çıkan kararla karşılaştırmalı olarak okuduğumuzda iki yöneliş hemen göze çarpıyor. Bunlardan birincisi Türkiye’nin bölgesel rolüne ve ekonomik büyümesine yapılan övgüler, ikincisi ise ifade özgürlüğü konusundaki eleştirilerin dozunun çok belirgin bir biçimde artmış olmasıdır.
Birincisiyle başlayalım. AB kararı, öncelikle Türkiye’nin “sürdürülebilir bir hızda büyüyen dinamik ekonomisi”ne övgülerle açılıyor. Kararda, “Türk ekonomisinin Avrupa kıtasının da refahına katkıda bulunduğu, Avrupa’nın rekabet gücünün değerli bir parçası olduğu” anlatılıyor.
Geçen yılki metinde ekonomiyle ilgili herhangi bir atıf yok. 2010 yılında yüzde 9’un üstüne çıkan ve bu yıl için yüzde 7.5 dolayında tahmin edilen büyüme rakamlarının AB açısından etkileyici bir performans olarak görülüp belgeye yansıtıldığı söylenebilir.
Dış politikayla ilgili bölümde ise “Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki son gelişmeler de dahil olmak üzere reformların desteklenmesindeki etkili bölgesel rolü”ne kuvvetli bir vurgu yapılıyor. Bu ifadeler, Arap Baharı’nın AB’nin Türkiye’ye bakışında önemli bir faktör haline gelmekte olduğunu gösteriyor.
Kararın geçen yıl da metinde olan ve bu yıl aynen tekrarlanan başka bir bölümünde, “Türkiye’nin kendisini çevreleyen geniş coğrafyada, Ortadoğu, Batı Balkanlar, Afganistan/Pakistan, Güney Kafkasya ve Afrika boynuzunda önemli bir bölgesel oyuncu olarak aktif bir tutum içinde olduğu” vurgulanıyor. AB, bu çerçevede Türkiye ile siyasi diyaloğa verdiği önemin de altını çiziyor.

HAK VE ÖZGÜRLÜKLER İÇİN İYİLEŞME GEREKİYOR

Bu olumlu hava, konu iç gelişmelere gelince değişmeye başlıyor. Aslında iç konularda güvenlik güçleri üzerinde sivil otoritenin güçlendirilmesi, yargı reformu, din özgürlüğü gibi alanlarda sağlanan önemli gelişmelerden övgüyle söz edilip, yeni anayasa konusunda atılan ilk adımlardan duyulan memnuniyet ifade edildikten sonra şu görüşlere yer veriliyor:
“Konsey, Türkiye’yi özellikle ifade özgürlüğü alanında olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin durumunu hem mevzuatta hem de uygulamada iyileştirmeye davet eder. Medya özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler ve insan hakları savunucularını hedef alan çok sayıda dava ve sıkça karşılaşılan internet yasakları, ele alınmayı gerektiren ciddi kaygılar yaratmaktadır”.
Böyle bir bölümün ilk kez bir AB zirvesi metnine girdiği olgusunun altını çizelim. Yazarlara ve gazetecilere ek olarak akademisyen ve insan hakları savunucularına yapılan atıf son dönemde Prof. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu gibi aydınların tutuklanmalarına dönük bir mesaj olarak da okunabilir.

GÖRÜNTÜ GÖLGELENİYOR

Kararın sonraki bölümünde din özgürlüğü, sendikal özgürlükler, mülkiyet hakları, kadın ve çocuk hakları, cinsiyet eşitliği, ayrımcılıkla mücadele ve işkenceyle mücadele gibi başlıklarda da çaba sarf edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Bu beklentiler aynen geçen yılki metinde de yer almış.
Son metinde önemli bir nokta, Türkiye’nin 2012’nin ikinci yarısında AB Konseyi Dönem Başkanlığı, yani Kıbrıs Rum Yönetimi ile diyalog kurmayacağı yolunda aldığı tutumdan dolayı “üzüntü” ifade edilmiş olması. Ayrıca, Türkiye’nin Rum Yönetimi’nin petrol aramaları konusunda yaptığı “tehditler”den duyulan rahatsızlık dün zirvenin sonunda yayımlanan nihai bildiriye de yansıtıldı.
Ancak Kıbrıs’a ilişkin pürüzler bir tarafa bırakılırsa, AB zirvesinin Türkiye konusunda kabul ettiği metnin yansıttığı en çarpıcı çelişki, ekonomisi güçlenen, bölgesel etkisini artıran ve bu yönleriyle AB’nin ilgiyle izlediği ülke görüntüsünün, ne yazık ki konu ifade özgürlüğü olunca birden baş aşağı gitmesidir.
Yazarın Tüm Yazıları