Paylaş
Kamuoyu nezdinde riskleri ya da avantajları yeterince tartışmadan, Ruslarla anlaşmanın tam olarak neleri kapsadığını bilmeden “Bindik bir Alamete, Gidiyoruz Kıyamete” durumuyla karşı karşıyayız.
Dolayısıyla hafta başında duyurulan Ekonomi ve Dış politika Araştırmalar Merkezi EDAM’ın, “Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli” Raporu tam zamanında geldi.
Rapor, EDAM Başkanı Sinan Ülgen koordinatörlüğünde, Boğaziçi Üniversitesi’nden Profesör Dr. İlhan Or ve Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Sabancı Üniversitesi’nden Doç. Dr. İzak Atiyas ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Profesör Dr. Hasan Saygın tarafından kaleme alındı.
Bir akşam yemeğinde, 200 sayfalık bu değerli çalışmaya imza atanlara kulak verdik.
Böylesine önemli bir konuda fazla kafa karıştırmadan kimlerin ne söylediğine, hangi bilim insanının neye dikkat çektiğine kısaca değinmek istiyorum:
Sinan Ülgen: Nükleere geçiş şeffaf olmalı
Raporun “Türkiye’nin Nükleer Programının Güvenlik Boyutu” bölümünü yazan Sinan Ülgen diyor ki:
“Akkuyu Santrali’ni fiyat boyutuyla, Rusya ilişkileriyle, güvenlik sorularıyla ele alan bir çalışma yok. Genellikle nükleer enerjiye geçen ülkelerde hükümet bunun nasıl olacağına dair bir strateji belgesi hazırlar. Nükleerin niçin gerekli olduğunu, teknolojinin risklerini, buna karşı ne önlem alacağını bu belgede açıklar. Kamuoyunda tartışmaya açar. Tartışmanın şeffaf ve katılımcı olması gerekir. Bizde bu yok. Nükleer bu eksikliği kesinlikle kaldıracak bir şey değil. Nükleer “ben yaptım oldu” anlayışını kabul edemez.. EDAM’ın çalışmasıböyle bir strateji belgesinin hazırlanmasını tetiklemek amacında”
Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu: Rusların ucuz fiyatı şaşırtıyor
Enerji konusunda sık sık görüşlerine başvurduğum Boğaziçi Üniversitesi’nden Doçent Dr. Gürkan Kumbaroğlu raporun “Türkiye Açısından Nükleer Enerji Ekonomisi” Bölümünü yazmış.
Kumbaroğlu diyor ki:
“Fiyat olarak baktığımızda Türkiye avantajlı durumda görünüyor. Rusya ile yapılan anlaşma uyarınca elektriği 2020-2035 yılları arasında 12,23 ABD senti-kWh ortalama fiyatından alacağız. Ancak bu kadar ucuz fiyat soru işaretleri yaratıyor. 15-20 yıl sonrasının enflasyonu ne olacak? Bu fiyatları ilk duyduğumda bugünkü rakamlar konuşuluyor sandım. Ben üretici şirket olsam bu fiyata vermek istemezdim. OECD rakamlarına göre, bu fiyatı Rusların maliyetini karşılamayacak kadar düşük. Dolayısıyla bu anlaşma ticari değil, siyasi yanı ağır basan bir anlaşma. Detaylı anlaşma ise üretim lisansından sonra ortaya çıkacak. Santralin üretime geçtiği 2019 yılına gelince Rusya anlaşmayı kolaylıkla feshedebilir. Türkiye açısından belirsizlik yaratan olumsuz bir durum söz konusu”.
Doçent Dr. İzak Atiyas: Türkiye’nin denetim kapasitesi yetersiz
EDAM’ın raporunda “Nükleer santrallerde Riskler; Özendirmeler ve Finansman Modelleri” Bölümünü yazan Doçent Dr. Atiyas diyor ki:
“Biz ekonomistler ticari dürtülerle hareket eden bir şirketin nasıl denetlenmesini gerektiğini biliyoruz ama siyasi dürtülerle davranan şirketin nasıl denetleneceğini kestiremiyoruz. Dolayısıyla bu önemli bir risk.
İkinci risk ise şu:Sabit fiyat formülü, işi üstlenen şirkete maliyetleri kısma dürtüsü getirir. Nükleerden elde edilen elektriğin maliyetinin yüzde 80’i inşaat maliyetidir. Maliyeti kısma dürtüsü inşaat aşamasında ortaya çıkıyor. Bu da Türkiye’ye ilave bir sorumluluk getiriyor. Denetim ve gözetim. Çünkü Rusların daha ucuz malzeme kullanmasını engelleyecek mekanizmayı kurmamız gerek. Türkiye’nin denetim kapasitesi hem insan kaynakları, hem mevzuat nedeniyle fazlasıyla yetersiz”.
Profesör Dr. Hasan Saygın: VVER 1200 teknolojisinin güvenliği denenmedi, kağıt üzerinde
PROFESÖR Saygın Atom Enerjisi Komisyonu üyeliğiyle Atom Enerjisini Danışma Kurulu üyeliği yapmış. EDAM’ın çalışmasında dünyadaki büyük nükleer kazalara ve nükleer teknolojiye projektörü çeviren Saygın diyor ki:
“Akkuyu için öngörülen VVER 1200 tipi reaktör bir üçüncü nesil teknolojisi. Dünyanın hiçbir yerinde daha önce işletmeye alınmadı. İnşa halinde olanlar var. VVER 1200’ün tasarımı, inşaatı, hizmete sunulması ve hizmetten çıkarılmasına ilişkin elimizde bir bilgi yok. En son üretilen reaktör tüm sorunları çözmüştür algısı yanlış. VVER 1200 tip reaktörün güvenlik sistemleri hiç denenmedi, kağıt üzerinde duruyor. Varsayımların nasıl yanılabileceğini Fukuşima’da gördük. Tsunami dalgaları 5 şiddetindeki depreme göre hesaplanmıştı. 9 şiddeti bilimsel hesapları batırdı”.
Profesör. Dr. İlhan Or: Güvenlik Kültürü diye bir olay var
Türkiye’de nükleer enerjiye geçişin emniyet ve güvenlik boyutunu inceleyen Profesör Dr. İlhan Or diyor ki:
“Her yeni reaktör “her şeyi çözdüm” diye ortaya çıkıyor. İnsanlar yıllarca tehlikeyle iç içe yaşıyorlar. Yarın VVER 2000 geldiğinde bir öncekinin risklerini daha iyi göreceğiz. Fukuşima’da olduğu gibi her gelen felaket aksaklıkları gösteriyor. Japonlar o kadar ciddi güvenlik önlemleri aldıkları halde varsayımlarında yanıldılar. Sistemleri iflas etti. En basit bir şeyden sofistike sistemler tıkanabiliyor.Ayrıca “güvenlik kültürü” diye bir olay var. Bizde bunun ne kadar eksik olduğunu Van’da gördük.İkinci depremde yerle bir olan Bayram Oteli’nin “güvenli” olduğunu söylemek bu kültürün eksikliğini gösterir”.
Türkiye ile Rusya ile 2010 yılı mayıs ayında, Akkuyu’da her biri 1200 MW kurulu güce sahip dört adet VVER 1200 ünitesinden oluşan nükleer santralin kurulmasıyla ilgili anlaşma imzaladı.
Rus Devlet Atom Enerjisi Kuruluşu Rosatom santralin işletilmesinde yetkili tayin edildi.
Kurulacak santralin ilk ünitesinin 2019 yılında hizmete girmesi, diğer üç ünitenin ise aralıklarla faaliyete alınması bekleniyor.
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ), ilk ünitenin üreteceği enerjinin yüzde 70’ini 15 yıllık satın alma anlaşmasıyla 12,35 ABD senti-kWh ortalama fiyatıyla satın almayı garanti etti.
Paylaş