ÖNCEKİ gün, yani 30 Kasım 2011 tarihi, Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay’ın tutuklanmasının tam bininci günüydü. Tek kişilik hücreye konmasından bu yana ise 277 gün geçti.
Cumhuriyet, bu konuda attığı manşetin spotlarında Balbay Silivri’ye gittiğinde 8 aylık olan oğlu Deniz’in şimdi 4, kızı Yağmur’un da 11 yaşına bastığını yazıyordu.
TUTUKLULUK CEZAYA DÖNÜŞÜNCE
500, 1000, 2000 gibi önemli sayılar, ilişkilendirildikleri sorunun daha iyi anlaşılması, sorunun üzerinde bir farkındalığın yaratılması bakımından göz açıcı, uyarıcı bir işlev görür.
Neresinden bakarsanız bakın, “bin gün” bir insanın hayatında çok uzun bir zamandır. Bir insanın hakkında mahkûmiyet kararı olmadan bu kadar uzun bir süre özgürlüğünden mahrum bırakılması, Avrupa hukuk normları bakımından kabul edilebilir bir durum değildir.
Mustafa Balbay’ın durumundaki temel sorun, dün itibarıyla 1001 gündür tutuklu olmasına rağmen, hakkındaki kararın ne zaman çıkacağının büyük bir belirsizlik içermesi, dolayısıyla tutukluluğun bu haliyle şimdiden bir cezaya dönüşmüş olmasıdır.
Durumun ciddiyetini gösterebilmek açısından bir projeksiyon yapmamız yararlı olabilir. Balbay, ikinci ve üçüncü Ergenekon iddianamelerinin sonradan birleştirilmesiyle ortaya çıkan ve bugün “İkinci Ergenekon Davası” dediğimiz yargılama sürecinde sanıktır.
İstanbul Özel Yetkili 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve toplam 108 sanığı bulunan bu davanın seyrine baktığımızda karşımıza çıkan tabloyu şu şekilde özetleyebiliriz:
İLK TUR SAVUNMALAR 2014’TE BİTER GİBİ
Davada halen ilk etap savunmalar yapılıyor. Son olarak savunmasına başlayan Hurşit Tolon, davada ifade verme sırası gelen 51’inci sanıktı. Tolon, savunmasına 15 Kasım günü davanın 140’ıncı celsesinde başladı. Tolon’un savunması 17-18 Kasım günleri yapılan duruşmalarda da devam etti. 21 Kasım tarihli duruşma emniyet, savcılık ve sorgu hâkimliği tutanaklarının okunmasıyla geçti. Hâkim, aynı gün duruşmayı 5 Ocak tarihine, yani bir buçuk ay sonrasına erteledi. 5 Ocak’ta Tolon’un çapraz sorgusuna geçilecek.
Bu noktada İkinci Ergenekon Davası’nın ilk duruşmasının 20 Temmuz 2009 tarihinde görüldüğünü zihnimizin bir köşesine not edelim.
Silivri’deki büyük duruşma salonunda dönüşümlü olarak hem Ergenekon 1, hem Ergenekon 2, hem de Balyoz davaları ve ayrıca arada internet andıcı davası da görülüyor. Haftada 4 gün duruşma yapılıyor. Yerleşmiş uygulamada, salonda İkinci Ergenekon davasına 40 gün içinde 8 gün tahsis ediliyor. Yani ayda yaklaşık 6 celse görülebiliyor.
Davanın başlamasından bu yana 28 ay geçmiş ve 108 sanıktan ancak 50’sinin savunması yapılabilmiştir. Tolon dahil kalan 58 sanığın da savunmasının tamamlanabilmesi için bu tempoyla 2.5-3 yıllık bir süreye ihtiyaç var. Bu durum, ilk etap savunmaların bitimi için bizi her halükârda 2014’ün ikinci yarısına taşıyor.
Bu noktada duruşmanın en kritik aşamalarından biri olan delil değerlendirilmesi faslına geçilecek. Her sanıkla ilgili deliller ayrıntılı bir şekilde irdelenecek, ek deliller istenebilecek, bilirkişi talepleri gündeme gelecek, bilirkişi raporları hazırlanıp mahkemede tartışılacak, tanıklar çağrılabilecek...
Bu evrenin ne kadar süreceğini kestirebilmek güç. Davayı izleyen avukatlar en iyimser ihtimalle 2-3 yıl, en kötümser ihtimalle 5-6 yıl veriyorlar. İyimser senaryoya itibar edersek 2018’e yaklaşıyoruz.
2020’Lİ YILLARDA ERGENEKON’LA YAŞAMAK
Şimdi Savcılık makamının bütün bu deliller üzerinden esas hakkındaki mütalaasını yazacağı üçüncü aşamaya geçebiliriz. Mütalaa üzerinden artık dördüncü aşamada sanıkların son tur savunmalarına geçilebilir. Bu aşamanın genellikle ilk etap savunmalardan daha uzun bir zamana yayıldığı biliniyor. Ben bu noktada kesin bir tahminde bulunmak istemiyorum ama mahkemenin kararının 2020 sonrasına sarkması şaşırtıcı olmamalıdır.
Tabii, bu tempo ayda 6 duruşmanın görülmesi halinde geçerlidir. Salt bu davaya tahsis edilen bir salonda sürecin hızlandırılması bu tahmini tarihleri belirgin bir şekilde öne çekecektir. Benzer projeksiyonlar yine 108 sanıklı Birinci Ergenekon ve 367 sanıklı Balyoz Davası için de yapılabilir.
Bu arada, mahkemenin kararını temyiz sürecinin izleyeceğini de unutmayalım. Muhtemel mahkumiyet kararları açısında önce Yargıtay, ardından Anayasa Mahkemesi’nde iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar giren bir süreç söz konusu. Bu durumda İkinci Ergenekon davasını 2020’li yıllarda da izlemeye devam edeceğimizi tahmun edebiliriz.