Önceki akşam Buckingham Sarayı’nda verilen davette kendisine doğru adım attığımda teşrifatçının anonsundan kimliğimi duyan Kraliçe İkinci Elizabeth, “another journalist...” (bir gazeteci daha) yorumunda bulundu. Türk gazetecileri arka arkaya dizilip sırayla huzuruna çıkınca, bu durum anlaşılan Kraliçe’de gazetecilere dönük bir “algı yoğunluğu” yaratmıştı.
Beyaz bir tuvalet giymiş olan Kraliçe’nin yanında ilk kez giydiği frakıyla Cumhurbaşkanı Gül duruyordu. Gül, frakın üstüne İkinci Elizabeth’in 2008 yılında Ankara ziyareti sırasında kendisine takdim ettiği Kraliyet Nişanı’nı takmıştı.
Cumhurbaşkanı, Kraliçe ile el sıkışan bütün Türk konuklar hakkında kendisine kısa takdimlerde bulundu. Her konuk, daha sonra davete koyu yeşil bir tuvalet ve aynı kumaştan bir türbanla gelmiş olan Hayrünnisa Gül ve Kraliçe’nin eşi Edinburgh Dükü Philip’in elini de sıktıktan sonra yemeğin verildiği balo salonuna doğru yöneldi.
Tabii, salona giderken koridorda 16’ncı yüzyıldan kalma kırmızı süslü üniformalar giymiş muhafızlara bakmaktan kendinizi alamıyorsunuz. Kendinizi tarihi bir filmin içinde hissedebilirsiniz o an.
Abdülaziz’in hatırası
Ancak yemeğe geçmeden önce biraz resepsiyon bölümünden söz edelim. Konuklar, önce Kraliyet ailesinin 1837 yılında yerleştiği Buckingham Sarayı’nın yüksek duvarlarında sayısız tablonun asılı olduğu, daha çok müzeyi andıran resepsiyon salonuna alındı.
Burada konukları bekleyen hoş bir sürpriz, Saray arşivinden Kraliyet ailesinin Türkiye ile ilişkisini anlatan tarihi yazı, muhtelif belge, fotoğraf, nişan ve hediyelerin tematik bir şekilde masaların üstünde sergilenmesiydi. Sergilenen arşivde en ilginç bölüm, 1867 yılında Türkiye’den Saray’a ilk devlet ziyaretini yapan Padişah Sultan Abdülaziz’in gezisiyle ilgili belge, fotoğraf ve resimlerdi. Sultan Abdülaziz, Kraliçe Victoria’nın davetlisi olarak 13-23 Temmuz 1867 tarihlerinde Buckingham Sarayı’nda konaklamış. Türkiye’den bir sonraki konuk 1988 yılında gelen Cumhurbaşkanı Kenan Evren.
Bir başka bölüm, Kraliçe İkinci Elizabeth’in 1971 yılında Türkiye’ye yaptığı ziyarete ayrılmış. Bu bölümde dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Kraliçe’ye hediye ettiği gümüş kahve takımı, İstanbul Belediye Başkanı Fahri Atabey’in hediye ettiği işlemeli tabak, Çankaya Köşkü’nde verilen davetin oturma düzenine ilişkin plan, dönemin Başbakanı Prof. Nihat Erim’in yaptığı konuşmanın metnine kadar pek çok tarihi belge/eşya yer alıyordu.
Davetlileri Kraliyet ailesinin mensupları ve yakınlarından kalabalık bir grup oluşturuyordu. Kraliçe’nin bu yıl evlenen torunu Prens William ve eşi Catherine Middleton’un davette gözüküp gözükmeyeceği Türk konukların bir bölümü için merak konusuydu. Davetli değillerdi. Davette İngiliz konukların taktıkları nişan ve madalyalar göz kamaştırıyordu.
Cameron’ın sorusu
İngiliz kabinesi Başbakan David Cameron ve ayrıca 6 bakanla temsil edildi. Davet sırasında fotoğraflarından çok daha genç duran Başbakan Cameron ile tanışma ve çok kısa ayaküstü sohbet imkânı oldu. Cameron’ın, bu arada Radikal Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can’a Türk basınıyla ilgili gelişmeleri yakından izlediklerini belirtip, “Sıkıntı var mı” mealinde araştırıcı nitelikte bir soru yöneltmesi çok dikkat çekiciydi.
Sarayda cep telefonuyla fotoğraf çekmek yasaktı. Bazı Türk konuklar bu nedenle zaman zaman Kraliyet protokolünden nazik uyarılar aldı. Ancak işadamı Hamdi Akın’ın Cameron’dan izin alması üzerine Mehmet Ali Yalçındağ ve TİM Başkanvekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu ile birlikte bir hatıra fotoğrafı çektirmeyi başardık. Cameron’la fotoğrafımızı Hamdi Akın çekti.
Saraydaki yemeğe Türk iş dünyasını temsilen Gül’ün davetli kontenjanından Rifat Hisarcıklıoğlu, Mehmet Ali Yalçındağ, Remzi Gür, Ferit Şahenk, Hamdi Akın, Mustafa Çıkrıkçıoğlu ve Ali Kibar katıldı. Bu arada, Rahmi Koç ve Suzan Sabancı Dinçer, yemeğe Kraliyet ailesinin “özel davetliler” listesinden katıldılar.
Kraliyet protokolü, ayrıca Londra’da yaşayan tanınmış Türkler arasından kanser alanında önemli araştırmaları bulunan tıp profesörü Mustafa Camgöz, Beko’nun İngiltere Müdürü Ragıp Balcıoğlu ve İngiltere’de Sofra adıyla başarılı bir restoran zinciri kuran Hüseyin Özer’i de davet etmişti.
Prenses Anne eşlik etti
Davetin Türk milletvekilleri grubunda Gül’ün resmi heyetinde yer alan AK Parti’den Nursuna Memecan, Münevver Ökten, Seyit Sertçelik, CHP’den Prof. Aytuğ Atıcı ve MHP’den Tuğrul Türkeş yer aldı. Gül’ün oğlu Mehmet Emre Gül de konuklar arasındaydı.
Buckingham Sarayı’nda dikkat çeken bir başka Türk heyeti üyesi Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’dı.
Yemeğe Kraliçe dahil 171 kişi katıldı.
Şimdi yemeğe geçebiliriz. Bir basketbol sahası büyüklüğündeki ihtişamlı balo salonunda davetliler U şeklindeki bütün mekâna yayılan masanın etrafına toplanarak Kraliçe ve resmi heyetin girişini beklemeye başladı. Yemeğin en renkli bölümü, Kraliçe ve özel konukların müzik eşliğinde yan yana iki kişilik gruplar halinde dizilip ağır adımlarla salona girdikleri andı. Kraliçe ve Gül’ün arkasında Hayrünnisa Gül ile Edinburgh Dükü Philip yer aldı.
Dışişleri Bakanı Prof. Davutoğlu’na Kraliçe’nin kızı Prenses Anne eşlik etti.
Kraliçe ve Gül’ün yerlerini almalarından sonra herkes yerine oturdu. Ardından nutuklar atıldı. İkinci Elizabeth, konuşmasına Van deprem felaketiyle ilgili üzüntülerini aktararak başladı. Konuşmasının en vurucu bölümü, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine verdiği kuvvetli desteğe ilişkin ifadeleriydi.
Gül ise konuşmasında Kraliçe’nin önümüzdeki yıl tahtta 60’ıncı yılını kutlayacağını vurgulayarak “Yaklaşık 60 yıl süren hükümdarlığınız boyunca daimi ve güven veren varlığınız yalnızca Britanya halkına değil bütün dünyaya hizmet etti. Bunun devam etmesini arzuluyoruz” dedi.
Ve yemeğe geçildi. Yanımda Kraliçe’nin Dış İlişkiler Danışmanı Büyükelçi Charles Gray, solumda dünyanın en büyük içki üreticilerinden Diageo’nun İcra Kurulu Başkanı Franz Humer’ın eşi oturuyordu. Masada en çok göze çarpan, altın kaplama dev çiçekliklerdi. Serviste yine altından yemek takımı kullanıldı.
Fransız şarapları
Yemekte başlangıç olarak Avrupa ve Avustralya sahillerinde çıkan John Dory balığı filetosu, ana yemek olarak da sebze garnitürü eşliğinde kuzu sırtı madalyonları, salata, mandalinalı çikolata tartı ve en son olarak meyve faslında hurma, üzüm, elma ve ananas ikram edildi.
Meyve ikramına geçildiğinde konukların önündeki tabağın üstüne içinde su olan birer cam kâse konuldu. Bir protokol görevlisinden bunun meyve yıkamak için getirildiğini öğrendim. Görevli, “Bu eski bir gelenek. Meyve yıkanmış gelse de gelenek sürdürülüyor. İstiyorsanız meyveyi yedikten sonra elinizi de yıkayabilirsiniz” dedi.
Ve ikram edilen içkilerin listesi: Şampanya: Denbies Cubitt Reserve 2006 (İngiliz), Beyaz şarap: Meursault-Charmes 1er Cru 2006 (Fransız-Burgundy), Kırmızı şarap: Chateau Cos d’Estournel 1989, St Estephe (Fransız-Bordeux), Tatlı şarap: Chateau Lafaurie-Peyraguey 1997 (Fransız-Bordeux), Porto şarabı: Royal Vintage Port 1963 (Portekiz)
Salonun balkonundaki küçük bir orkestra grubu yemek boyunca klasik ve popüler eserler icra ederken, gecenin en büyük sürprizi Kara Kuvvetleri İskoç Muhafızları Taburu’nun Gayda Grubu oldu. Kırmızı-siyah ekose etekleri, yine kırmızı-siyah baklava çorapları ve kuş tüyünden koskocaman şapkaları ile disiplinli bir şekilde yürüyen İskoç Muhafızları’nın gayda müziği birden bütün salonu kapladı. Muhafızların 4 ay öncesine kadar Afganistan’da görev yaptıklarını öğrendim.
Şafak’la sohbet etti
Gayda gösterisi aslında yemeğin bittiğini de haber veriyordu. İskoç Muhafızları’nın salonda iki tur atmalarından sonra kahve içmek üzere yan salona geçildi. Burada yapılan sohbetlerde Cumhurbaşkanı Gül Türk konukların bir bölümünü Kraliçe Elizabeth’e daha yakından tanıttı.
Kraliçe’nin Londra’da yaşayan ünlü yazar Elif Şafak’la olan sohbeti özellikle dikkat çekiciydi. Gül, Şafak’ın kitapları çok satan başarılı bir edebiyatçı olduğunu anlattıktan sonra Elif Şafak, okurları arasında kadınların geniş bir yer tuttuğunu anlattı. Bu bölümde konu kitap okumaya gelince, Kraliçe’nin “Artık çocuklar kitap okumuyorlar, bütün zamanlarını bilgisayar başında geçiriyorlar. 3-4 yaşındaki çocuklar bile bütün gün bilgisayar başında” diyerek okuma alışkanlığının kaybolmasından şikâyet etti.
Bu sırada Cumhurbaşkanı Gül’e yemekte Kraliçe ile neler konuştuklarını sordum. Gül, “Ben kendisine geleneklerin ne kadar önemli olduğunu, geleneklerin aset (zenginlik) olduğunu söyledim, ‘bunları koruyun’ dedim” karşılığını verdi.
Önceki gün Buckingham Sarayı’nda tanıklık ettiğimiz gerek karşılama töreni gerek resmi yemek davetinde, tarih ve geleneğin ağırlığı bütün ihtişamı ile üzerinize çöküyordu.
Buckingham Sarayı’ndaki davet sona ererken, bu mekânda muhtemelen bu yüzyılın ya da önümüzdeki yüzyılın bir başka anında Türkiye’den gelecek bir sonraki konuk için verilecek olan davette sergilenmek üzere pek çok iz kalıyordu.
Bu davette konuklara yemekten önce sergilenecek Kraliyet arşivinde 22 Kasım 2011 tarihli yemeğin belgeleri ve verilen hediyeler de muhtemelen gösterilecektir. Sergilenirse oturma düzenine ilişkin planda ismi gözükecek gazetecilerden biri de benim.
Karşılıklı hediyeler
Kraliçe 2. Elizabeth ve Cumhurbaşkanı Gül tarihi ziyarette hediye yarışına girdi.
Gül, Kraliçe’ye şu hediyeleri sundu:
Çift ilmikli ipek Hereke halısı
Ahmet Yeşil imzalı bir yağlıboya tablo
Bakır tombak ve altın varaklı tabağı
Padişah 3. Murat’ın İngiltere’ye Osmanlı toprakları ve karasularında ticaret yapma izni tanıdığını bildirdiği 7 Mart 1579 tarihli resmi mektup.
Kraliçe de Cumhurbaşkanı Gül’e şu hediyeleri verdi:
Özel kutusunda Anna Keay’in İngiliz Kraliyet mücevherlerine ilişkin kitabı.
Birinde İngiliz Kraliyet arması, diğerinde Cumhurbaşkanlığı arması olan gümüş kenarlıklı iki vazo.