Sabiha Gökçen tabelası insin!

YENİ öneri, havaalanının adının değiştirilmesi...

Haberin Devamı

Fakat ben diyorum ki, hayır değişmesin... “Sabiha Gökçen Havaalanı” olarak devam etsin. Neden böyle düşünüyorum?
Böyle düşünmemin siyasi sebebi, Dersim yarasını saralım derken yeni yaralar açılmasından, yeni gerginlikler çıkmasından çekinmemdir, bu bir... İkincisi, kültüreldir, Fransız radikalizminin bir hastalığı olan “hâkim siyasi ideolojiye göre tarihi mekân adlarının değiştirilmesi”ni kültürel bir kıyım olarak görürüm. Bu hastalıktan çok çektik, artık daha fazlasına gerek yoktur.
Evet, Sabiha Hanım Dersim’e düzenlenen hava harekâtına pilot olarak katılmış,
Atatürk tarafından uğurlanmış ve dönüşte karşılanmıştır. Bu konuda Sabiha Gökçen’in Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti adlı anılarında da yeterli bilgi vardır.

Niye Sabiha Gökçen?

Söz konusu havaalanının temeli 1998’de atıldı, açılışı 2001’de yapıldı. O vakit Türkiye’de Dersim tartışması yoktu, Sabiha Hanım’ın hava harekâtına katıldığı da yaygın olarak bilinmiyordu. Tarihe meraklı olduğum halde ben de bilmiyordum, bu ismi koyan yetkililer de...
Düşünmüşlerdir, yeni havaalanına ne isim verelim? Normal olarak akıllarına gelen isim “ilk kadın pilotumuz” olmuştur.
Akla gelebilecek diğer bir isim, ilk pilotlarımızdan şehit Fethi Bey de olabilirdi. Hatta İstanbul’da yapılacak üçüncü havaalanına Fethi Bey adı verilmelidir de... Ama kadın olması ve Atatürk’ün manevi kızı olması “Sabiha Gökçen” adını daha cazip kılmıştır, bunda yadırganacak bir taraf yoktur.
Evet, Dersim meselesini tartışalım. AKP’nin de CHP’nin de yatkın gözüktüğü  bir komisyon kurulabilir, arşivler açılabilir... Bunların sonucunda, bir partiye mal edilmemesi için, mesela TBMM yarayı kaşıyan değil, saran bir bildiri yayınlayabilir...
Ama “Sabiha Gökçen” tabelasını indirmek, Türkiye’nin başka bir büyük kesiminde yara açacak, travma yaratacaktır.
Sabiha Gökçen ismi ile Mustafa Muğlalı ismi aynı temsilî düzeyde değildir; ikisini benzetmek yanlıştır.

Simgeler savaşı

Fransız Devrimi Krallığa ve Kiliseye ait simgeleri, heykelleri, meydan ve sokak adlarını öfkeli törenlerle yıkmış, sökmüştü... Kralcılar gelince onlar da Cumhuriyetin heykellerini, simgelerini yıktılar, söktüler... Bu kavga böyle sürdü gitti.
Bu konuda tarihçi Robert Gildea’nın The Past in French History adlı eserini önemle tavsiye ederim. Fransa tarihindeki bu “simgeleri yok etme” misillemeleri yüzünden siyasi çatışmaların nasıl keskinleştiğini anlatır. Gerçekten Fransa, demokrat İngiltere’nin istikrarına ve gelişme dinamizmine sahip olamadı, iki defa yabancı ordular Paris’e dayandı!
Bizde Cumuriyet’in ilk yıllarında “saltanat simgesi” diye azımsanmayacak sayıda tarihi binalardaki tuğraların ve kitabelerin sökülüp kaybolduğunu tarihçi Heath Lowry de yazmıştır. Tarihselliklerini silecek şekilde köy ve şehir isimlerinin değiştirilmesi, isim yasakları gibi dünkü uygulamaların sıkıntılarını bugün yaşamıyor muyuz?
Tuğraların sökülmesini, isimlerin değiştirilmesini eleştirdiğim gibi, “Sabiha Gökçen Havaalanı”na dokunulmasına da o kadar karşıyım. Hükümetin böyle bir basiretsizliğe kapılacağına ihtimal vermiyorum.
Hiçbirimiz unutmayalım, simgeler kavgasını bırakıp “işlevsel” düşünmemizin zamanı çoktan geldi. Girdiğimiz “siperlerimizden” çıkıp çevremize geniş gözle bakmada geciktik bile!

Yazarın Tüm Yazıları