İKTİDAR partisinin aldığı oyların büyük bölümü düşük eğitimli ve düşük gelirli kesimlerden geliyor.
Bu bir gerçek. Demek ki, iktidar oy almaya devam etmek için bu kesimleri düşük gelirli ve düşük eğitimli tutmak isteyecektir! Çünkü gelirleri ve eğitimleri yükselirse başka partiye, özellikle CHP’ye oy verirler. CHP yüksek gelirli ve yüksek eğitimli kesimlerden daha çok oy alıyor nitekim... CNN Türk’te partilerin sosyolojik tabanı üzerine uzmanlarla görüşürken, isim vermeyeceğim, bir tıp profesörü bu mesajı göndermiş, ben de ekranda okumuştum... Sonra ben bir soru sormuştum ekranda: Düşük gelirli ve düşük eğitimli kesimlerden oy alan bir siyasi hareket, onları öyle tutmaya mı çalışır, yoksa eğitim, sağlık, ulaştırma gibi hizmetleri götürerek o kesimleri memnun etmeye mi çalışır? Hangi gözle bakmalıyız ki doğru cevabı bulalım? Zihnimizin içindeki şablonların değil, zihnimizin dışındaki verilerin gözüyle bakarak... Babacan’ın sözleri
Hürriyet’in davetlisi olarak basın ve iş dünyasına konuşan Ali Babacan’ı dinlerken, zihnimdeki dikkat noktalarından biri buydu; anlattıklarını bugün gazetemizde okuyacaksınız. Babacan ekonomimizdeki temel sorun olan “cari açık” konusundaki esas çözümün “Türk insanının daha yüksek katma değer üretecek şekilde çalışması” olduğunu söyledi, “Bu da eğitim düzeyine bağlıdır” diye ekledi:
25 yaş üstü nüfusumuzun ortalama eğitim süresi 6.5 yıldır; yani ‘ortaokuldan terk’ düzeyi! Bu nüfusun verimliliği ile eğitimli bir nüfusun verimliliği aynı olmaz... Gelişmiş ülkelerde kişi başına gelir daha yüksekse, bunun sebebi, devletin ceplere daha çok para koyması değil, onların aynı çalışma saati içinde bizden daha fazla üretim yapıyor olmalarıdır. Sonra Babacan, ekonomik gelişme düzeyimiz iyi olduğu halde “insani gelişme” sıralamasında gerilerde bulunmamızın temel sebebinin “25 yaş üstü nüfusun eğitim durumu” ile “kadın eğitimi” konusundaki kötü halimiz olduğunu belirtti. “Maalesef bu çağda bazı aileler kızlarını bir yaştan sonra okul ortamına göndermek istemiyor” diyerek yakındı. Eğitim konusunda neler yaptıklarını rakamlarla anlattı.Şu sözünü çok ilginç buldum:
Alman ve İtalyan şirketleri sıkıntıda, arayış halindeler. Bizim şirketlerimiz onlarla ticaretten öteye ortaklıklar kurmalı. Bu, Türkiye’ye teknoloji ve knowhow getirir...
Kemal Derviş nerede?
Babacan’ın söylediklerine hangi gözle bakmalıyız? Yine iki seçenek var: Bir, bunları AKP propagandası sayabiliriz... Böyle baktığımız zaman, sorunlar, çözümler, veriler, süreçler gözden kaybolur. Karmaşık meseleleri “takım” karşıtlığı veya taraftarlığına indirgemiş oluruz. Yararsız bir düşünce biçimidir. İki, particiğin dışında sorunları, çözümleri, süreçleri ve verileri dikkate alarak düşünmek... O zaman farklı politikalar geliştirilebilir ve halk çözümü o politikalarda bulup oy verebilir. CHP’nin yapamadığı bu işte. Babacan konuşmasında Kemal Derviş’ten takdirle bahsetti. Buna sevindim ve “Keşke Kemal Derviş CHP’de barınabilseydi de bu konuları bir de ondan dinleseydik” diye düşündüm. Artık Türkiye’de sadece “bereket” diliyle konuşan çekingen bir köylü toplumu yok. Üretim, yatırım, verimlilik, döviz, ciro, finansman, pazarlama diliyle konuşan girişimci bir toplum var... Oyunu da ona göre veriyor. Öyle değil mi, CHP yöneticisi sayın baylar?!