Yıllarca “Ülkeye komünizmi sokmaya çalışıyorlar” derken, sonunda AKP ile ülkede yarı sosyalist bir ekonomi oldu. Artık devlet ve onun yöneticisi hükümet para dolaşımı ile ilgili her şeye hükmedecek. En ilgimi çeken ise anlı şanlı liberallerin bu duruma sessizliği! Anlaşılan ABD ve Batı’nın iştahını kaçıran örgütlenme, sendikacılık ve bağımsız kurulları yok ederek ucuz işçilik, ucuz mala hizmet edecek Türk insanı!
Yıllarca devletin ekonomiden çıkması gerektiğini söyleyen liberaller, devletin ekonomiye dalmasına sessizler. Türkiye’nin hak ettiği yer Rusya, Çin kategorisidir ne yazık ki! İnsan hakları ihlalleri, rüşvet, gazetecilerin hapsedilmesi konusunda bu üç ülke Asya’da başa koşuyor. Doğal olarak Türkiye’de ekonomi yönetiminde Rusya ve Çin’deki sistemden geri kalamazdı!
Bağımsız kurulların olmadığı bir ülkede lütfen kimse demokrasiden bahsetmesin!
Dr. Okan ÖZTÜRK
İSPANYA’da yılların boğa güreşleri halkın tepkisi nedeniyle yasaklanırken, bizde kurbanlık hayvanlara zulüm devam ediyor. Bilimsel olarak hayvanların hisseden canlılar olduğunun ispat edildiği biliniyor. Hayvan haklarının tıpkı insan hakları gibi savunulması gerekiyor artık.
Zulüm istifası
“HAYVANA zulüm varsa, insana zulüm de mubahtır” diyen Hamiyet Şahin, (Kocaeli) hayvanlara karşı yapılan muamele karşısında, ‘Sokaktaki Melekler’ örgütünden şu sözlerle istifa ediyor:
“Dünyada merhametli, şefkatli, adaletli insan olarak gelmenin ağırlığı altında bittim. İnsan denen ezici çoğunluğun, insan dışı canlılara yaptıkları zulüm yüzünden merhamet, adalet, şefkat gömleğimi çıkardım. Merhametli, adaletli, şefkatli insan olmanın bütün vasıflarından, 7.11.2011 tarihi itibariyle istifa ediyorum.”
Atatürk’ü yarın anacağız ama...
MUSTAFA Kemal Atatürk’ü yarın 73. ölüm yıldönümünde anacağız.
Ama nasıl?
Sembolik olarak mı?
Sadece 09.05 midir Atatürk’ü anmak.
Yoksa, yoksul ve batmış bir ülkeden nasıl çağdaş bir ülke yarattığını unutup gideceğiz.
CHP’nin parti örgütlerine bir genelgesi var mıdır?
Dün İstanbul’un anacaddelerinde, köprülerde bırakın bir duyuruyu, STÖ’lerden de bir bildiri ve açıklama yoktu.
Belediyeler niye vardır; ucuz şekilde Cumhuriyet ve Atatürk’ün arkasına sığınmak için mi?
Hangi belediye Atatürk’le ilgili bir anma toplantısı düzenledi?
Onun başardıklarını, ilke ve devrimlerini anlatacak üniversite hocaları, siyasetçiler ve kültür adamları mı kalmadı?
Atatürk’ü kavramayanlar neden bu kadar korkarlar!
‘İyi şeyleri gözden düşürünüz’
ANKARA’da geçmişte Altan Öymen ile çalışan emekli bir gazetecinin sitemi var. “Altan Abi, TV programında Atatürk’e hakaret eden, faşist diyen o kadın yazara niye cevap vermediniz? Milletvekilliği, bakanlık ve CHP Genel Başkanlığı yapmış, saygın bir gazeteci olarak bunu sizden beklerdik! Atatürk’ün kazanımlarını öğretebilirdiniz kendisine... Üzüldüm.
Abi bir sözüm de -size değil- bu tür programlarda Cumhuriyet düşmanlığı yapanlara:
Geçenlerde bir yerde okudum: 2500 yıl önce Çinli bir generalin öğretilerini:
“1- Hedef ülkede iyi olan şeyleri gözden düşürünüz.
2- Aşağılık kişilerle işbirliği yapınız.
3- Kendi aralarındaki uyuşmazlıkları ve kavgaları kaşıyınız.
4- Liderlerin ve kurumların şöhretlerini gölgeleyiniz.”
Ne yazık ki böyle...
Tam gün tartışmalarıTAM gün yasasında hocalara söylenen şu; ‘Ya üniversitede (veya devlette) çalışırsın ya dışarda’; hem devlette (üniversitede), hem de özel sektörde çalışamazsın, diyor. Bunu ya ameliyat ya da ders gibi saçma bir seçime indirgemiyor.
Hükümetin çoğu yaptığını eleştiren bir vatandaşım, yaşım itibariyle de bir beklentisi olmayan birisiyim. Ancak tam gün yasasının sonuna kadar yanındayım. Çoğu vatandaş gibi bugüne kadar doktorların önce muayenehanesine, sonra aynı doktorun hastanedeki vizitesine çok gitmiş birisiyim. Tüm çalışanlar (mühendisler, öğretmenler vb.) ya devlet işinde ya da özel işte çalışmalıdır, öyle doktorların istediği gibi her iki taraftan da kazanayım, demek haksızlıktır. Bugüne kadar bu şekilde çalışıp çok kazanmaya, üstelik vergisiz kazanmaya alışmışlar. Şevket YÜCER (61)
GÜNÜN SÖZÜ
“Bizde yüzeysel olarak bir muhafazakarlaşma görülüyor ama bu aldatıcıdır. Ülkemizde maalesef muhafazakarlaşma değil, yozlaşma vardır. Gerçek muhafazakarlık ile sahtesini birbirine karıştırmayalım, kendimizi aldatmayalım.”
(Mehmet Şevki Eygi)
ÖZÜR
BİZ de tuzağa düştük; Milliyet’ten Can Dündar’ın sabrını taşıranlar arasına girdik! Hikaye şu: İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Av. Nazan Moroğlu, geçen hafta “Can Yücel’in Bayram adlı yazısını gönderiyorum, Bayram günü için anlamlı olur” diye dedi. Biz de ’Bayram’ başlıklı yazıya pazar günü köşemizde yer verdik; dip notunda da bu referansı verdik. Dün Can Dündar, bu konudaki yazısını köşesine aldı ve “İnsan, yazısının böyle bir ustanın şiiriyle karıştırılmasından onur duyuyor tabii... Ama internette bu karıştırma artık can sıkıcı boyutlara vardı” diyerek sitemini belirtti. Can Dündar, bu güzel yazısını 10 Ocak 2006’da yazmıştı. Nitekim bizim gibi birçok gazetecinin (tespitimiz şimdilik 5) son iki yıl içinde, Dündar’ın yazısına Can Yücel imzasıyla köşesinde yer verdiğini gördük. Bu konuda Can Dündar’dan özür dilerken, muhtesip.blogspot.com’a uyarılarından ötürü teşekkür ederiz.