Paylaş
Öyleyse bu olayda yeni TCK mı uygulanmalıydı?!
Şimdi hukuk serüvenini kısaca ve basitleştirerek gözden geçirelim: N.Ç. resmi kayıtta 13, Adli Tıp raporuna göre 15 yaşında... Kanunen “küçük” sayılan yaşta yani... 2002 yılında, temizlikçi iki kadın, kendilerinin yaptığı gibi N.Ç.’yi de para karşılığı erkeklerle cinsel ilişkiye götürüyor. Yaz tatilinde üç ay süreyle 26 erkekle cinsel ilişki sürüyor!
Mahkeme eski TCK’nın 414/4. maddesine göre, “ırza geçme” suçundan bu erkekleri 5 yıl hapse mahkûm ediyor...
N.Ç.’yi bu ilişkilere sürükleyen iki kadına 9’ar yıl hapis cezası veriyor.
‘Küçüğün rızası’ olur mu?
Buraya kadar kanun metnine uygunluk bakımından yanlış bir taraf yok. Ancak kamuoyunda tartışılan “rıza” meselesi var: Sanılıyor ki, yargı, küçük kızın bu cinsel ilişkilere “rızaen” girdiğini kabul ederek az ceza verdi!..
Bu eleştiriyi yapanlar “küçüğün rızası”ndan bahsedilemeyeceğini belirtiyorlar haklı olarak.
Fakat zaten eski TCK’da da cinsel suçlarda 15 yaşından küçük olanların “rıza”sının olup olmadığına bakılmaksızın, “ırza geçme” suçu için “5 yıldan az olmamak üzere ağır hapis” cezası öngörülmüştür.
Mahkeme ve Yargıtay’ın yaptığı, bunu uygulamaktır.
Hatta Yargıtay, N.Ç. ile birden fazla ilişkide bulunan sanıkların cezalarının “sürekli suç” kavramına göre artırılması gerektiğine hükmetmiş, bu konuda doğru bir karar vermiştir.
“Rıza” konusu “ırza geçme” suçunda değil, “alıkoyma” suçunda belirleyici bir unsurdur.
Hafifletici sebep!
N.Ç.’nin “ırzına geçenlere” verilen cezanın 4 yıl 2 ay olmasının sebebi, onun “rızası”nın olduğunun kabul edilmesi değildir. Sebep başkadır: Mahkeme, sanık erkeklerin “duruşmadaki iyi hallerini” ve N.Ç.’nin de bu işi para karşılığında süreklilik halinde yapmasını “takdiri hafifletici sebep” saymıştır (eski TCK, madde 59).
Eleştirilecek husus buradadır. İşte dün görüştüğüm Prof. Ahmet Gökçen’in haklı eleştirisi:
“Kanunda ‘5 yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası’ öngörülen bir cinsel suçta, hâkimlerimizin takdiren daha yüksek hapis cezası verebilecekken takdiren indirim yapmasını eleştiriyorum. Bu suçun azami haddi 20 yıldı! Hâkimlerimiz sanık ve mağdurun durumuna ve sosyal ihtiyaçlara ve duyarlıklara göre asgari haddin üzerinde ceza vermekte çekingen davranmamalıdır.”
Yeni TCK olsaydı
Dün araştırdım, 2005 yılında yürürlüğe giren yeni TCK olsaydı, bu olayda N.Ç. ile cinsel ilişkiye girenlere şu cezalar verilebilecekti:
- 15 yaşını tamamlamamış birine “organ sokarak” cinsel istismarda bulunmak suçundan 8 yıldan 15 yıla kadar hapis! (Madde 103/2)
- Hizmet ilişkisi ve nüfuz kullanma gibi sebeplerle bu çirkin fiili yapan sanıklar için en az 12 yıl hapis...
- N.Ç.’nin ruh ve beden sağlığının bozulduğu tespit edilseydi, ceza 15 yıla kadar çıkacaktı.
- Ruh ve beden sağlığı bozulmamışsa bile, birden fazla cinsel ilişkiye girenler için, “süreklilik” (teselsül) hükümleri uygulanarak ceza 18 yıla kadar çıkabilecekti.
- Bu sürelere “alıkoyma” suçundan 2 yıl hapis daha eklenebilecekti.
1926 tarihli TCK ile 2005 tarihli TCK arasındaki fark insanlığın, kamu vicdanındaki gelişmenin ve “cinsel dokunulmazlığın” korunması konusundaki bilinçlenmenin bir göstergesidir.
Fakat “Ceza kanunları geçmişe yürütülemez” ilkesi hukukun en temel prensiplerinden biridir, eski bir olaya yeni kanun uygulanamazdı.
Paylaş