BAZEN küçücük bir gülümseme, bir espri, insanda hiç beklemediği bir rahatlama yaratıyor.
Uzun zamandan beri böyle bir duyguyu ilk defa önceki gün yaşadım. Belki sadece bana ait bir duygu... Belki de bir yanılsama... Ama bir kişinin bile olsa, kısa da olsa, bir insanlık halinin manası vardır diye düşünüyorum. Lütfen, bunları samimi duygularım olarak okuyun. Arkasında bir niyet aramayın. Çünkü artık hayatımın “niyetsiz” bir dönemini yaşıyorum. * * * Avrupa’nın en büyük gazetesi Bild, önceki gün Başbakan Tayyip Erdoğan’la yapılmış bir mülakatı yayınlıyor. Bunun için Bild’in Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann bizzat Ankara’ya geldi. Pazartesi akşamı Ankara’daki görüşmeden sonra Diekmann’ı arayıp nasıl geçtiğini sordum. “Çok iyi geçti. Erdoğan çok sempatikti” dedi. Aralarında şakalaşmalar olmuş. * * * Önceki akşam Hürriyet’in barında sohbet ediyoruz. Yazı İşleri Müdürümüz Arif Dizdaroğlu o günkü bir izlenimini anlatıyor. “Bugün Başbakan’ın Almanya’dan gelen fotoğraflarına baktım. Onu ilk defa bu kadar güler yüzlü ve neşeli görüyorum.” Gün boyunca Hürriyet’in internet sitesinden ve televizyonlardan izlediğim Erdoğan bende de aynı izlenimi bırakmıştı. Gülüyordu, şakalaşıyordu. Espri yapıyordu. Televizyona bakarken, samimi olarak rahatladığımı hissettim. Oysa sabah gazetelerde gördüğüm tutuklama fotoğrafları, cezaevine götürülen aydınlar, üzerimdeki ağırlığı daha da artırmıştı. Ağır bir seçim ortamı, PKK saldırıları, deprem felaketinden sonra gülümseyen bir Erdoğan iyi gelmişti. Kendimi, yorucu bir dersten sonra, teneffüse çıkmış gibi hissettim. Farkına vardım ki, böyle bir ders arasına ihtiyacımız varmış. * * * Başbakan Erdoğan’ı ilk defa, Belediye Başkanlığı sırasında uzun bir helikopter gezisi sırasında tanıdım diyebilirim. O gün bende rahmetli Turgut Özal’ı hatırlatan bir izlenim bırakmıştı. Kendime uzak bir dünyadan geldiğini hissettiğim bir insanı ilk defa tanıyorum gibi bir duyguydu bu. Cezaevine girip çıktıktan sonra Nazlı Ilıcak’ın evinde bir araya gelmiştik. Daha sonra ben ona kızım Gülümsün’ün evinde bir yemek vermiştim. Her ikisinde de bende bıraktığı izlenim, şuydu. Esprili, sakin bir insan... Çeşitli uçak yolculuklarında da yaptığı espriler dikkatimi çekmişti. * * * O görüntülere bakarken düşündüm. Gerginlik, sert mizaç, sıkılmış hançere, vurmak, kırmak, ezmek geçmek, acaba siyasetin şartı mıdır? Askerlerimizin öldürüldüğü, enkaz altından insan dramlarının çıktığı günlerde tabii ki, zoraki neşelerin yeri yoktur. Ama millet olarak artık, toplu bir teneffüse ihtiyacımız var. Türkiye bunu hak etti. Erdoğan, siyasi başarıları ve en çok kızanlarımızın bile kabul ettiği ekonomik başarıları ile bu gülümsemeyi fazlasıyla hak etti. * * * Hayal kuruyorum. Bu teneffüsü biraz uzatamaz mıyız? O teneffüste biraz dinlenip, kendimizi, etrafı dinleyemez miyiz? İçimizdeki tetiği biraz düşürüp, sakin, serinkanlı, eldivensiz, kendi kendimize bakamaz mıyız? İyi giden şeylerin yanında, nelerin iyi gitmediğinin bir bilançosunu çıkaramaz mıyız? Ülkemizin birçok şeyi dünyada hayranlık ve saygı uyandıran bir biçimde giderken, bazı konularda kaşlar niye çatılıyor, façamız, mostramız niye bozuluyor diye kafa yoramaz mıyız? * * * Hürriyet Pazar’ın “En etkili 10 kişi” listesi çok tartışıldı. Ama kimsenin tartışmadığı tek isim, Başbakan Tayyip Erdoğan’dı. O, gücünün doruğunda. Şimdi hayatının doruğuna çıkma zamanı. Kim bilir, belki de bütün Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı için en iyi egzersiz budur...