Yapı denetimi sessizce nasıl yok edilir?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin Van Milletvekili ve Erciş’in eski Belediye Başkanı (2004-2011 Haziran) Fatih Çiftçi’nin yıkılan binalara izin verdiği yolundaki eleştiriler kendisine hatırlatıldığında, sorumluluğu daha çok yapı denetim firmalarına yüklemesi dikkat çekti.

Erdoğan, geçen salı günü Almanya’ya hareketinden önce gazetecilerin CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fatih Çiftçi hakkındaki eleştirilerine bakın nasıl yanıt vermiş:
“Yıkılan binalara ruhsat verdi diyorsunuz. Bakın bir defa yapı denetim kuruluşları vardır. Bunlar bizden önceki iktidarlar döneminde kurulmuştur. Yapı denetim kuruluşları projeleri onlar... Onayladığı projenin uygulaması esnasında da bunları denetleme sorumluluğu, yükümlülüğü vardır. Belediyelerin de sorumluluğu vardır. Milletvekilimizin hangi inşaatlara ruhsat verdiği vermediği bu noktada benim bir bilgim yok. Bu tür binalar varsa, bunlarla ilgili olarak gerek yapı denetim kuruluşları gerek belediye başkanlarının ortak sorumlulukları vardır.”
ERCİŞ DENETİME YENİ GİRDİ
Başbakan Erdoğan’ın Van’ın Erciş ilçesinde yıkılan binalar konusunda yapı denetim firmalarına da sorumluluk atfetmesini anlamakta zorluk çektiğimi söylemeliyim. Bunun nedeni, Van’ın geçen 1 Ocak tarihine kadar yapı denetim sisteminin dışında kalan illerden biri olmasıdır.
Dünkü yazımızda vurguladığımız gibi, Ecevit koalisyon hükümeti, yapı denetim şirketlerini devreye sokan sistemi 2001 yılında yalnızca 18 ilde pilot uygulama olarak başlatırken, Van da dahil olmak üzere doğu ve güneydoğuda birinci derecede deprem riski olan illeri, bu sistemin dışında bırakmıştı. Ertesi yıl iktidara gelen AK Parti hükümeti, tam 8 yıl süreyle bu pilot uygulamaya dokunmamış, ancak geçen ocak ayında sistemi bütün Türkiye’ye teşmil etmişti.
Bir başka anlatımla, Erciş’in yapı denetim sistemine dahil olması henüz 10 aylık bir uygulamadır. Erciş’te toplam 84 çok katlı bina yıkılmıştır. Yıkılanlar arasında son 10 ay içinde temeli atılıp tamamlanmış olanlar varsa, Başbakan’ın açıklaması ancak bu yapıları kapsayabilir. Ancak varsa da bu sayının çok düşük olduğu tahmin edilebilir.
DENETİM İSTİSNALARI GENİŞLETİLDİ
Başbakan’ın bu sözleri, yine de yapı denetiminin öneminin altını çizmesi bakımından önem taşıyor. Bu konudaki mevzuatı tararken karşıma çıkan, daha önce fark etmediğime hayıflandığım bir meseleyi de bu vesileyle tartışmaya açmak istiyorum. Hükümet, geçen ağustos ayında sessiz bir şekilde Türkiye’deki küçük yerleşim birimlerindeki yapı denetimi uygulamasını fiilen kaldırmış aslında.
Konuyu açıklayabilmek için biraz eskiye gidelim. Yapı Denetim Hakkındaki 4808 Sayılı Kanun 2001 yılında yürürlüğe girdiğinde hangi yerlerde uygulanmayacağı da metinde belirtilmişti. Buna göre, kamuya ait binalar denetimin dışında kaldı. Buna ek olarak, “tek parselde en çok iki katlı ve toplam ikiyüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar” da denetim dışında kalacaktı.
17 Ağustos 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulmasına ilişkin kanun gücünde kararname ile denetim istisnalarının kapsamı muazzam bir şekilde genişletildi.
Kararnamede, çok açık ifadelerle “nüfusu 5000’in altında olan belediyelerin belediye ve mücavir alan sınırları içinde iki katlı ve (bodrum ve çatı arası dışında) toplam 500 metrekareyi geçmeyen konut yapıları ile bunların kömürlük, otopark, depo gibi müştemilatı” da yapı denetiminden “hariç” tutuldu.
DENETİMSİZLİK TEŞVİK EDİLİYOR
Bu düzenleme şu anlama geliyor: Her katı 250 metrekareden olmak üzere iki katlı bir bina inşa ederseniz, bodruma da aynı yüzölçümünde bir kat eklerseniz, toplam 750 metrekarelik bir inşaat alan yaratmış olursunuz ki, böyle bir yapıya rahatlıkla 125 metrekarelik 6 daire sığdırılabilir.
TMMOB Şehir Plancıları Odası’na göre, nüfusu 5 bin kişinin altında olan belediyeler Türkiye’de var olan yerleşmelerin yüzde 70’ini oluşturuyor. Bu durumda kararnameyle birlikte, Türkiye’nin çok geniş bir coğrafyasında yapı denetiminin fiilen içinin boşaltıldığını, daha doğrusu denetimsizliğe geçildiğini söyleyebiliriz.
Van’da meydana gelen depremde dün itibarıyla 602 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi büyük ölçüde denetimsizliğin sonucu.
Hükümetin bu felaketin hemen öncesinde göz göre göre küçük yerleşimlerde denetimsizliği teşvik eden bir tutuma girmiş olmasının bilimin gerekleri ve toplum yararıyla izah edilebilecek hiçbir dayanağı yoktur.
Hükümet cephesinde bu konuda da bir izahata ihtiyaç var.
Yazarın Tüm Yazıları