Paylaş
Bu çerçevede Prof. Ersanlı’nın gözaltına alınmasını protesto etmek üzere imza veren 700 aydın ve akademisyenin yayımladığı açıklamanın etki gücü azımsanamaz.
DEMOKRASİ ÇABALARINA AĞIR BİR DARBE
Açıklamada, son KCK operasyonunun “derin kaygılar yarattığı” belirtilerek, “Prof. Ersanlı’nın gözaltına alınması, Türkiye’nin eşitlik, barış, sosyal adalet, akademik ve siyasi özgürlükler içinde gerçek bir demokrasiye ulaşma çabalarına vurulmuş ağır bir darbedir” deniliyor.
Son tutuklamaların bazı aydınların hükümete bakışlarında bir kırılma yaratmakta olduğu da gözleniyor. Demokratikleşme perspektifi ile hükümete kuvvetli bir destek vererek, entelektüel düzeyde meşruiyet kazandırmış olan bu kesimlerde AK Parti’nin tutumu konusunda bir sorgulamanın uç vermesi kaçınılmazdır.
Ayrıca, son tutuklamalar dış dünyada KCK operasyonları konusunda zaten belirmiş olan eleştirel havanın daha da sertleşmesini beraberinde getirecektir.
Avrupa Komisyonu’nun geçen ay yayımladığı Türkiye ile ilgili son ilerleme raporundaki en eleştirel bölümlerden biri, KCK tutuklamalarını konu alıyordu.
Avrupa Komisyonu, terörle mücadeleyi düzenleyen yasaların değiştirilmesi talebini dile getirdikten sonra “Seçilmiş temsilcilerin tutuklanması yerel yönetimleri hiçe saymaktır ve Kürt sorununda diyaloğu zorlaştırmaktır” demişti.
SURİYE HALKINLA BARIŞ DERKEN
Ancak öyle anlaşılıyor ki, Ortadoğu’nun büyük ve çalkantılı bir değişim sürecine girdiği bir dönemde kendisini Batı dünyası nezdinde kesinlikle vazgeçilmez gören AK Parti hükümeti bu yöndeki eleştirileri hiçbir şekilde umursamamaktadır.
Ancak ne kadar umursamasa da, Kürt sorununda çatışmanın sınırlarının genişlemesi Türkiye’nin bölgesinde rol oynayabilme yeteneğini ciddi bir şekilde sınırlamakta, “lider ülke” söylemini gölgelemektedir. Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu Suriye rejimini “kendi halkıyla barışık” olmaya çağırırken, kendi hükümetinin hiçbir ayrım gözetmeden Kürt hareketini en mutedil isimleri bile bastırmasında izaha muhtaç çok soru vardır.
Prof. Ersanlı’nın tutuklanmasının sembolizmi, aynı zamanda BDP adına anayasa görüşmeleri için katkı sunan, AK Parti ile görüşme masasına oturan parti heyetindeki isimlerden biri olmasıdır. Bu tutuklamanın anlamı, müzakere ve diyalog seçeneğine hayat hakkı tanımadığı mesajını taşımasıdır.
Endişemiz, son KCK dalgasının BDP’nin anayasa müzakerelerinden tümüyle çekilmesine de yol açabilecek bir süreci tetiklemesi olasılığıdır. Kendisine darbe üstüne darbe vurulan bir siyasi yapıdan ertesi günü hiçbir şey olmamış gibi müzakere masasında anayasaya katkı sunmasının beklenmesinde bir samimiyet sorunu yok mudur?
BDP’nin hazırlanmasında hiçbir rol oynamadığı yeni bir anayasal çerçevenin Kürt sorununun çözümüne katkısı çok sınırlı kalabilir.
ŞİDDET İSTEYENLERİN ÖNÜNÜ AÇMAK
Kürt sorununun barışçı çözümü için ne yapıp yapıp BDP’nin siyaset zemini üzerindeki hareket alanının genişletilmesi gerekiyordu. Oysa hükümetin seçim sonrasında yaptığı bütün hamleler BDP’nin alanını daraltma yönünde olmuştur. BDP’nin denklemdeki konumu aşağı çekilince, Kürt hareketi içinde şiddetin dilini tercih eden kesimlerin önü açılmıştır.
Bu tırmanmanın PKK içinde Türk-Kürt çatışmasının keskinleşmesini, bir iç savaşın koşullarının olgunlaşmasını arzulayan kesimlerin eline önemli kozlar verdiği aşikardır.
Bu yöneliş, korkarız ki, her iki tarafın da ellerindeki bütün silahlarla, bütün imkanlarla birbirlerine karşı topyekûn bir savaşa doğru tahkimat yaptıkları bir güzergaha girilmekte olduğuna işaret ediyor.
Belli ki, daha önce girdiği her kavgayı kazandığı olgusundan hareketle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu kavgadan da mutlak bir şekilde galip çıkacağına inanıyor.
NOT: Prof. Büşra Ersanlı’nın gözaltına alınmasıyla ilgili bildirinin metni ve imza atanların listesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
PROF. BÜŞRA ERSANLI İÇİN BİLDİRİ (3)
Paylaş