GEÇEN pazartesi günü gittiğim Erciş’te beni en çok etkileyen olay, Kışla Caddesi’nde çökmüş bir binanın yıkıntıları arasında oturup, enkazın altında kalan hamile karısı ve 8 yaşındaki oğlunun kurtulup kurtulmayacağını bekleyen uzman çavuş Özgür Durmaz’ın haliydi.
Yüzündeki çaresizlik ifadesini kolay kolay unutabileceğimi zannetmiyorum.
İstanbul’a döndükten sonra ertesi gün Özgür Durmaz’ın eşi ve oğlunun cesedinin enkazdan çıkarıldığı haberini aldım.
YAS TUTMAK YETMİYOR
Antakyalı Özgür Durmaz, karısı Hüsniye ve oğlu Cemil’i deprem yüzünden değil, kirada oturdukları 7 katlı bina depreme dayanıklı bir şekilde yapılmadığı için kaybetti.
Onun uğradığı bu büyük felaket, yıllar içinde Ankara’daki siyasilerden Van’daki yerel yöneticilere kadar uzanan bir sorumluluk zincirindeki hataların ve kabahatlerin biriktirdiği bir büyük gafletin sonucuydu.
Van’daki depremde dün akşam saatleri itibarıyla 576 vatandaşımız hayatını kaybetti, 2 bin 608 vatandaşımız yaralandı. Bugün ölenler için yas tutmamız yeterli değil. Hatıralarına saygı duyduğumuzu göstermek istiyorsak, onlara karşı son bir görevi daha yerine getirmemiz gerekiyor.
Bu görev, onların ölümüne yol açan kusurların bir dökümünü çıkararak, bu gerçeklerle yüzleşmek ama daha önemlisi sorumluları yüzleştirmektir.
Bu amaçla Van depremindeki ölümlerde rol oynayan nedenleri ortaya çıkarmak üzere bir komisyon oluşturulmalıdır. Gerçek bir demokraside olması gereken, bu komisyonun doğrudan yasama organı tarafından kurulmasıdır. Ancak, sonuçlar siyasileri rahatsız edebileceği için bu konuda bir isteksizlikle karşılaşmak şaşırtıcı olmamalıdır. TBMM bünyesinde olmadığı takdirde, pekâlâ sivil toplum kuruluşlarının üstleneceği bir çalışma da yürütülebilir. Örneğin TMMOB böyle bir çalışmanın başını çekebilir.
HER BİNA İÇİN AYRI RAPOR
Bu komisyon, depremde Van ve Erciş’te çöken her binanın durumunu tek tek inceleyerek şu noktaları gün ışığına çıkarmalıdır:
* Her binanın raporu, öncelikle o yapının altında kalan vatandaşlarımızın listesiyle başlamalıdır.
* Her binaya ait rapor, ardından inşaatın ne zaman başladığı bilgisine yer vermelidir. Bu çerçevede binanın temeli atılırken belediyeden gerekli inşaat ruhsatının alınıp alınmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Bu inceleme, inşaat sahibinin belediyeye bir mimari proje sunup sunmadığını, ayrıca bu projeyle ilgili mühendislik hesaplarını verip vermediğini de gösterecektir. Bu bilgiler belediye arşivinden kolaylıkla bulunabilir.
* Bir sonraki aşamada, belediyenin inşaatı denetleyip denetlemediğine bakılmalı, daha sonra bina için iskân ruhsatı verip vermediği sorgulanmalıdır. Bu ruhsatın varlığı, bize belediyenin binanın onay alınan projeye uygun bir şekilde tamamlandığına ve artık içinde oturulabileceğine kanaat getirdiğini gösterecektir.
* Daha sonraki aşamada elektrik ve su gibi temel servislerin binaya belediye tarafından hangi tarihlerde bağlandığı ortaya çıkarılmalıdır. İskân ruhsatı olup da bağlanmışsa bir mesele yok. Ama bu ruhsat olmadığı halde bağlanmışsa, bundan belediyenin aslında “İçinde oturulabilir” raporu vermediği bir binaya hizmet götürdüğü anlaşılacaktır.
* İş burada bitmiyor. Bu yönde bir inceleme aynı zamanda hem Van hem de Erciş’te imar planlarında belediye meclisleri tarafından yapılan bütün imar değişikliklerinin dökümünü de çıkarmalıdır. Bu döküm, çöken binalardan hangilerinin imar planı esnetilerek inşa edildiğini de bize anlatacaktır. İmar planı değişikliklerinden yargıya gidenler varsa, bunların akıbeti -örneğin iptal kararı çıkıp da uygulanmayanlar gibi- de incelenmelidir.
AİLELERE DÜŞEN GÖREV
İnsan hayatına değer verilen, ölülerin hatıralarına saygı duyulan bir ülkede yapılması gereken, bu gerçekleri ortaya çıkarmaktır.
Ben, Özgür Durmaz’ı perişan bir şekilde enkazı üzerinde gördüğüm binanın raporunu merakla bekliyorum. Eminim, depremde yakınlarını kaybeden bütün aileler, örneğin ölen öğretmenlerin aileleri, bu gerçeklerin belgelenmesini istiyordur.
Bu, istemekle ilgili bir mesele de değil. Onların vatandaş olarak çok temel bir hakkı... Şimdi bu hakkı öne sürmenin zamanıdır.