Enseyi karartalım

DEPREMİN ardından tüm yürekler bir oldu.
“Faşizme geçit yok” falan diye sevindik.
Umutlandık.

Haberin Devamı

Ama bizde umut, pek uzun sürmez.

İşte bakın: Daha doğru dürüst enkaz bile kalkmadan “eski hamam/eski tas” vaziyeti ortaya çıktı.

* * *

Teröristler, bu kez Osmaniye’de ortaya çıktılar.

Uzun namlulu silahlarla, bir yurt binasının önünde görev yapan trafik polislerine ateş açtılar.

İki polisi şehit ettiler.

Bir polisi de ağır yaraladılar.

Sonuçta...

Yine kan, yine gözyaşı...

Başka bir şey yok.

* * *

Bu arada devletimiz de atakta.

KCK operasyonu kapsamında bu kez 70 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında hepimizin yakından bildiği Prof. Büşra Ersanlı da var.

Tanıyan herkesin “ne cana kıydı, ne haram yedi” dediği biri Büşra Hoca...

Daha iki hafta önce Meclis’te başlayan yeni anayasa çalışmalarına BDP adına katılmış, AK Partili Ömer Çelik ve Burhan Kuzu gibi isimlerle aynı masaya oturmuştu.

* * *

Kısacası...

Terör de sürüyor, KCK operasyonları da...

Bize ise enseyi karartmaktan başka bir şey kalmıyor.

Haberin Devamı

Van için dev konser

Yavuz Bingöl öncülüğünde bir grup sanatçı, adını bir Van türküsünden alan “Gideriz Van’a Doğru” adlı dev bir konser düzenliyor.

3 Kasım’da İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek olan konserin tüm geliri Kızılay aracılığıyla Van’a gönderilecek. İlginç bir nokta şu: Konser salonunun önünde TIR’lar bekletilecek. Konsere gelenlerin yanlarında getirdikleri yardım malzemeleri, TIR’lara yüklenip o gece Van’a gönderilecek.

* * *

Gelelim konsere katılacak sanatçılara: Yavuz Bingöl, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram, Suavi, Belkıs Akkale, Zara, Cengiz Özkan, Melike Demirağ, Mazlum Çimen, Volkan Konak, Erdal Erzincan, Yeni Türkü, Mazlum Çimen, Tolga Sağ, Kerem Alışık, Oktay Kaynarca, Sevcan Orhan, Onur Akın, Gülay, Deniz Oral...

Konserin en başında gazeteci Can Dündar, 1999 depreminde enkazdan sağ olarak kurtulan bir gençle birlikte hem bir konuşma yapacak, hem de kısa bir film gösterimi gerçekleştirecek. Konser, Zülfü Livaneli’nin bir şarkısının katılan bütün sanatçılar tarafından seslendirilmesiyle son bulacak.

En kötü 10 film

Madem “En İyi 10 Türk Filmi” belirlenmiş...

Bari ben de kişisel tarihime çok kötü darbeler vurmuş “En Kötü 10 Türk Filmi”ni belirleyeyim:

* * *

SARI TEBESSÜM: 80’li yıllarda bizim gibi yeniyetmelerin iflahını kesen bunalım filmlerinin başında gelir. Bu film yüzünden benim kendime gelmem epey zaman aldı mesela.

BALANS VE MANEVRA: En kötüler arasına girmesine filmin yönetmeni Teoman bile itiraz etmez.

BÜYÜK YALNIZLIK: Ferhan Şensoy ile Sezen Aksu’nun bu filmi hatırlamak bile istemeyeceklerine adım gibi eminim.

ASANSÖR: Ağır Roman gibi “en iyiler” arasına giren bir filmi çeken Mustafa Altıoklar, bunu nasıl çekti?

ROMANTİK: Filmin yönetmeni Sinan Çetin için “hadi neyse” diyelim ama filmin başrol oyuncusu Teoman’ın talihsizliğine ne demeli?

ULAK: Çağan Irmak’ın “bir iyi film / bir kötü film” döngüsünün kötü film bölümüne denk geldi. Filmde koro vardı, daha ne olsun! Hafazanallah yani.

SON: Levent Kırca’nın “paramı batırdım” diye andığı film... Sinemanın televizyon skeçlerinden farklı olduğunun bir kanıtı gibi bir şey...

KIZ KULESİ ÂŞIKLARI: Bari “Köprü Üstü Âşıkları” filmine öykünseydi, biraz olsun kurtarırdı.

KUŞATMA ALTINDA AŞK: Paran yok, tekniğin yok, birikimin yok, yeteneğin yok... Ne diye kalkışırsın ki fetihten önceki Bizans’ın son günleri filmini çekmeye...

AVRUPALI: Bundan daha kötüsü çekilemez diyorum...

Haberin Devamı

Teolojik açıdan

DEPREM

MEHMET Ali Birand bir şaşkınlığını şöyle dile getirmiş:

“Deprem bölgesindekilere dikkat ettim, sanki bu deprem olayı Allah’tan gelmiş bir şey gibi algılanıyor”.

Aslında ortada şaşacak bir şey yok.

Hem depremin nasıl oluştuğuna dair bilimsel açıklamalar yapabilirsiniz, hem de bilimsel yönleriyle açıklanan bu gerçeklerin de Allah tarafından yaratıldığına inanabilirsiniz.

Ancak işin şöyle bir tarafı da var:

Deprem karşısında hiçbir önlem almayıp, başa gelen felaket karşısında “Ne yapalım, kaderimiz böyleymiş” denemez.

Sen önce evini sağlam yapacaksın, malzemeden çalmayacaksın, bilimsel gerçeklere yüz çevirmeyeceksin... Sonra Allah’a güveneceksin.

Haberin Devamı

Cevap hakkı

HAKLARINDA yazı yazdığım iki isme cevap hakkı doğdu.
İşte iki ismin söyledikleri:

* * *

AHMET TÜRK: Sağlık durumum çok kötü olmasına rağmen deprem günü Van’a gitmek üzere uçağa bindim. Van Havaalanı’ndaki olumsuz koşullar nedeniyle uçak seferi iptal oldu. Yine de gidecektim Van’a... Fakat sağlık durumumun gitgide kötüleştiğini fark eden arkadaşlarım beni vazgeçirdiler. Beş gündür yataktan çıkamıyorum. Arkadaşlarımızla haberleşiyorum. Hepsi deprem bölgesindedir. Depremi fırsat bilip BDP’ye yönelik ağır eleştiriler yapılmasını kabul edemem.

GÜLTAN KIŞANAK: Ben depremden altı saat sonra Erciş’teydim. Enkaz kurtarma çalışmalarına katıldım. Diyarbakır Belediye Başkanı Abdullah Baydemir’le birlikte beraberimizde götürdüğümüz ekipmanları devreye soktuk. Sabaha kadar oradaydık. Halkımıza sıcak yemek verdik. Milletvekillerimiz belli bir program dahilinde deprem bölgesinde çalışıyorlar. Olaya siyaset karıştırmak istemiyoruz. Bütün depremlerde yaşananlar sıkıntılar eleştirilir, biz eleştirince farklı anlamlar yükleniyor.

Haberin Devamı

Ama bu hiç adil değil

* Gölcük’te deprem meydana geliyor.

* Eski hükümet deprem vergisi koyuyor.

* Yeni hükümet bu vergiyi kalıcı hale geliyor.

* Yeni hükümet, kalıcılaştırdığı bu vergilerle duble yollar yapıyor.

* Seçim zamanı geldiğinde hükümet, duble yollarla vatandaştan oy istiyor.

* Vatandaş da oyunu hükümet partisine veriyor.

*

Bu döngüyle ilgili olarak benim aklıma gelen en hafif cümle şu oldu:
“Ama bu hiç adil değil”.

Felaket karşısında beş insan tipi

BİR: İşi gücü bırakıp “kim ağlamıyor, kim yeterince üzülmüyor” diye etrafı kolaçan edenler...

İKİ: İşi gücü bırakıp “kim gülüyor, kim eğleniyor” diye etrafı kolaçan edenler.

ÜÇ: Üzüntü ifadesinde bulunduklarına tanık olmadıkları ünlü kişilere “ne kadar da duyarsızsınız” diye mesaj üstüne mesaj atanlar.

DÖRT: Duyarlılıklarını gösterişçi bir şova dönüştüren ünlülere “helal olsun sana” diye mesaj atanlar.

BEŞ: Küçücük bir yardım faaliyetinde bulunduktan sonra her türden afra tafrayı kendinde hak görenler. 

Yazarın Tüm Yazıları