Paylaş
Hürriyet Pazar’ın “4 Yüz” ekibi bu hafta ilginç, eğlenceli ama netameli bir konuya giriyor.
Soru şu:
“Türkiye’nin en etkili 10 kişisi kimdir?”
Enis Berberoğlu, Sedat Ergin, Ahmet Hakan ve ben, kendimize göre “en etkili” gördüğümüz 10 kişiyi belirleyeceğiz.
Sonra ayrı ayrı belirlediğimiz bu 10 kişiden, en çok oy alanlar da ortak liste olarak yayınlanacak.
Dikkat edin, “en önemli” demiyoruz. “En beğendiğimiz” veya “en iyi” de demiyoruz.
“En etkili” 10 ismi arıyoruz.
İlk bakışta yapılması çok kolay gibi görünüyor.
Ama hiç öyle değil...
Bazı isimleri bulmak çok kolay.
Mesela “1 Numara”...
Banko diyeceğiniz isim veya isimler hazır.
Ama “2 Numara”dan itibaren işler zorlaşıyor.
Daha ilk ismi koyduğunuz an kendi içinizde sorular başlıyor.
“Acaba şunu koysam yanlış mı anlaşılır?”
Medya mensuplarını ne yapacaksınız?
Hayli kabarık 4 ego masanın başına oturmuş...
Kendinizin olmadığı bir listeyi katiyen kabul etmezsiniz.
Kendinizi koysanız, olmaz, eliniz gitmez.
Sizi koymasalar gücenirsiniz.
Siz koymasanız onlar gücenir.
Başkasını koysanız, “Kendimi koymadım, onu niye koyayım” hesabı başlar.
Kolay değil yani...
Tabii bir de “Etkili olmak, ne demektir” sorusu var.
Önce içinizden bir kriter belirlemeniz lazım.
Neticede hepimiz köşelerimize çekildik.
10’ar kişilik birer liste hazırladık.
Enis Berberoğlu sıkı sıkı tembihledi.
Listeler pazar sabahına kadar kesinlikle sızdırılmayacak. İpuçları bile verilmeyecek.
Böylece “4 Yüz” ekibi Türkiye’nin en etkili 10 kişisini seçmiş olacak.
Listemi sızdırmayacağım, ama bazı gözlemlerimi de aktarmadan geçemeyeceğim.
Kendi hazırladığım listeye baktığımda şunu gördüm.
Türkiye’nin yeni bir etki dinamiği fotoğrafı var.
O fotoğraf, kafamızdaki “etkili insanlar” manzarasını epey değiştirmiş.
Yeni fotoğraf çoğumuzun hayatını şu veya bu biçimde etkilemiş.
Her halükârda, pazar günü, üzerinde epey tartışacağımız, ilginç bir “4 Yüz” okuyacaksınız.
Şimdilik sır gibi tutulan bu listedeki insanlarla ilgili, ilginç gerekçeler de okuyacaksınız.
Size tavsiyem, şimdiden siz de kendinizce
“En Etkili 10” listesi yapın.
Böylece karşılaştırırız.
Bakalım, “etkili insan” konusunda bakış açılarımız benziyor mu yoksa çok mu farklı.
CUMHURBAŞKANI SALONA GİRERKEN İŞİTTİĞİM SÖZ
BİR siyasetçi, mahallesinden gelen popülist baskılara direnebildiği, kendince doğru bildiği yolda yürüdüğü, siyasetin klasik, eskimiş, köhnemiş bazı klişelerini kırdığı zaman, o siyasetçi beni etkiliyor.
Her Türk vatandaşı, Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanına saygı duymalı.
Ben de duyuyorum.
Ama önceki akşam Ankara’da tanık olduğum bir olay, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e olan saygımı daha da artırdı.
Ben ve bir arkadaşımın tanık olduğumuz olay şu.
Rixos Otel’de Turkish Daily News gazetesinin 50’nci kuruluş yılı kokteyli vardı. Cumhurbaşkanı Gül’ün de katılıp bir konuşma yapacağı bildirilmişti.
Gül otelin lobisine girdiğinde, orada oturanlardan biri, “Buraya geleceğine, deprem bölgesine gitse daha iyi olmaz mı” dedi.
Densizce bir laftı, ama burası demokrasi. Cumhurbaşkanı bu sözleri işitti mi bilmiyorum, ama işittiyse de korumaları müdahale etmedi.
İyi de ettiler.
Gül, depremin ilk günü, çalışmaları olumsuz etkilememek için bölgeye gitmeyeceğini açıklamıştı. Sonradan çok baskı gelmiş olmalı ki, gideceğini bildirdi.
Ancak o gece yaptığı konuşmada, “Bu tür ziyaretlerin çalışmaları olumsuz etkilediğini” tekrarladı.
Dün de bir açıklama yaparak, ziyaretini daha ileri bir tarihe bıraktığını bildirdi.
Belli ki; iç dünyasında bu kararını epey tartışmış.
Böyle bir felaketten sonra bir devlet yetkilisinin hemen bölgeye gitmesi, moral bakımından yararlı olabilir. Ama arkasından bir başka devlet yetkilisinin, öteki bakanların, siyasilerin oraya akın etmesi gerçekten çalışmaları olumsuz etkiliyor.
O nedenle, Cumhurbaşkanı Gül’ün oradan buradan atılan densizce laflara hiç aldırmayıp ziyaretini ertelemesi beni etkiledi.
Modern siyaset, artık bu tür basmakalıp klişeleri elinin tersiyle itebilecek yeni siyasetçilerle zenginleşecektir.
Paylaş