KÜRT milliyetçiliği yelpazesinde PKK’nın oluşturduğu yapıyı anlamanın birinci şartı, KCK’nın (Kürdistan Komünler Birliği) ne olduğunu araştırmaktır.
25 Mayıs 2007 günü Kongra-Gel tarafından onaylanarak “yürürlüğe” konulan “KCK sözleşmesi”, bölgede uygulaması başlamış bir anayasa taslağıdır, “demokratik özerklik” bu metne göre inşa edilecektir. “Sınırlar değişmeden” dört ülkedeki “par-ça”ları kapsayan bir Pan-Kürdizm projesidir. Toplam 46 maddeden oluşan “KCK sözleşmesi”nin “başlangıç” bölümünde Kürt toplumunun köy, mahalle, semt ve şehir “komün”leri halinde inşa edileceği belirtiliyor. Bireye ve siyasi çeşitliliğe izin vermeyen, aşiret tarzı, kapalı, boğucu bir ‘sık dokulu toplum’ projesi: “Toplum çeşitli komünlerden oluşur, herkesin bir komünü olmalıdır!” Öcalan’ın şu sözleri bütün kolektivist, totaliter anlayışın özetidir: “Benim demokrasi anlayışım birey değil, topluluk demokrasisidir!” Metinde, modern demokrasinin “sivil toplum” anlayışı da “burjuva sistemi” diye reddediliyor! Totaliter hiyerarşi Peki, Marx’ın “ilkel komünal toplum” kavramını modern çağa taşımak isteyen bu “komünal sistem” nasıl işleyecek? 22. maddeye göre komünler ‘tepe’ye uymak zorundadır: “Kararlar Kongra-Gel ve Halk Meclisleri kararlarıyla uyumlu olmak zorundadır!..” 25. maddede de komün yönetimlerinin görevinin “KCK kararlarını pratiğe uygulamak” olduğu belirtiliyor. Bu totaliter hiyerarşinin tepesinde “Önder” var: “Madde 11: KCK kurucusu Önder’i Abdullah Öcalan’dır. Ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı demokrasinin felsefik, teorik ve stratejik kuramcısıdır. Her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur... En son karar merciidir.” 14. madde de “Bilim-Aydınlanma Komi-tesi”ne şu görevi veriyor: “Önderlik tarafından belirlenen felsefik ideolojik hattın uygulanması ve geliştirilmesinden sorumludur.” Dahası, ekonomi bile “komünal ekonomi” örgütlenmesiyle emir ve kumanda altına alınıyor. KCK vatandaşlığı! Burada bütün metni özetlemek mümkün değil. 5. maddede, “Kürdistan’da doğup yaşayan veya KCK sistemine bağlı olan herkes KCK vatandaşıdır” deniliyor. Bireyler bunu kabul etmek zorunda, “ihanet ve teslimiyet” cezalandırılacaktır! Cezalandırmayı 27-30. maddelerde düzenlenen “yargı erki” içinde “halk mahkemeleri” yapacaktır! İşte, Osman Baydemir gibi kişiliğini korumak isteyenleri sorgulayan, bu mekanizmadır. 31-33. maddelerde “KCK vatandaşları”na “meşru savunma yükümlülüğü” de konuluyor: “Herkes meşru savunma için hazırlıklı olmakla ve meşru savunma çalışmalarını desteklemekle yükümlüdür... Tüm barışçıl eylemler boşa çıkarsa ayaklanma ve öz savunmaya dayalı gerilla savaşları gündeme gelir...” Neyin yapılmak istendiği, nasıl bir yapı kurulmakta olduğu açık değil mi?! ‘İlkel komünal’ Hayatın hiçbir alanında, toplumun hiçbir kesimine serbest alan bırakmayan bir modeldir bu. Dünyanın istediğiniz yerinden bir siyaset bilimci getirin; bunun totaliter bir model olduğunu söyleyecektir: Hiyerarşikliği ile Stalinist, savunma komiteleriyle Enver Hocacı, ‘komün’ özlemiyle Maocu izler taşıyan bir cemahiriye modeli... Baas totalitarizmi bile bu kadar ‘ilkel komünal’ olmamıştı! Kürtlerin liberal bir demokraside olması gereken özgürlüklerini ben savunurum, ama bu model, Kürtler ve Türkler için totaliter bir tehdit olduğu gibi, zorlanması halinde büyük insani facialara yol açabilecek bir tehlikedir. Niye evrensel anlamdaki demokrasi değil de böyle totaliter bir cemahiriye? Aysel Tuğluk gibi hukuk okumuş biri bunu nasıl savunur?.. Hukukun evrensel felsefesini boşlamadan bu mümkün mü?