KADIN vekillerin pantolonla Meclis’e girebilmesi konusunda mutabakat vardı. Konu Meclis’e geldi ve BDP’li Sırrı Süreyya Önder, hani çok “özgürlükçü”dür ya, bir önerge vererek bütün kıyafet kayıtlarının kalkmasını istedi. Bunun üzerine, Anayasa Komisyonu Başkanı AK Partili Burhan Kuzu ‘pantolon önergesini’ Komisyon’a geri çekti.
Neden?.. Çünkü iktidar türban ve poşu tartışmasının çıkmasını istemedi. Burhan Kuzu ile görüştüm, “Evet dedi, yeni anayasa yapımı için bir mutabakat sağlanmışken, bu yüzden gerilim çıkmasını istemedik.” Prof. Kuzu kendi partilerindeki kadın vekiller içinde başını örterek Meclis’e gelecek kimsenin olmadığını, bu yasama döneminde böyle bir talep bulunmadığını, bugünkü tek realist talebin kadınların pantolon giyebilmesi olduğunu söyledi. Anlıyorum ki, Meclis’in dinleyici localarında belli bir ‘etnik’ kıyafetle siyasi ajitasyon yapılması gibi ihtimallerden çekiniyorlar. Bu tür gerilimlerden anayasa çalışmalarının tıkanmasını istemiyorlar, haklı olarak. Divan’a bırakmak Peki sorun nasıl çözülebilir? İktidarın ve Kuzu’nun eğilimi, bu konunun anayasa yapımı sürecinde veya genel bir İçtüzük değişikliği sırasında ele alınması... Kuzu’nun şöyle bir önerisi de var: “Ama kadın vekillerin kıyafeti hemen Meclis’e gelirse, bunu Meclis Başkanlık Divanı’nın yetkisine bırakan bir İçtüzük değişikliği yapabiliriz...” İçtüzük’te sabit bir hüküm yerine, Divan’a yetki verilmesi ve Divan’ın reel ihtiyaçlara göre düzenleme yapması fikri bana da doğru gözüküyor. Şu anda Meclis çalışmaları bakımından reel ihtiyaç, kadınların pantolon giyebilmesidir. Bunu vesile yaparak anayasa yapımının önünü tıkayacak gerilimlerden sakınılmalıdır. Şunu da belirteyim, anayasa yapımında kırılgan bir uzlaşma sağlanmıştır. Bunu sürdürmek için iktidar her alanda böyle ihtiyatlı davranmalıdır. Anayasa yapımında samimi olanlar bunu sabote etmek isteyenlere lüzumsuz günlük polemiklerle “kavga” bahanesi vermemelidir. Çatışmacı kültür Yirminci yüzyılın büyük sosyologlarından Raymond Aron, Fransız tarihinin sürekli çatışmalarla dolu olduğunu, Fransızların simgesel konuları, hatta enflasyon gibi teknik konuları bile büyük ideolojik kavgalara dönüştürdüklerini yazmıştı. Benzer tarihsel sebeplerden bizde de böyledir! Hayatın doğal akışı içinde normal bir seyir takip edecek simge ve değerlerin, başka simge ve değerleri yerleştirmek için bastırılması toplumda tepki birikimleri oluşturmuştur. Bu yüzden pragmatik ve uzlaşmacı çözümler geliştirmek zorlaşmış, en azından gecikmiştir. Bugün mağduriyet duygusu azaldıkta türban sorunu çözülmektedir. Türban yasağının kalkmasını savunanların sert militanca eylemlerden sakınmış olmaları sorunun çözüm yoluna girmesini kolaylaştırmıştır. Dilerim, BDP camiası da Meclis’te sert ve militanca tavırlar yerine çözüm sürecine katkıda bulunacak pozitif davranışları tercih ederler. Sevgili Şafak Pavey’i tebrik ediyorum; ‘mağdur’ kendisi olduğu halde yüzünden tebessüm eksik olmuyor. Davranış modeli olarak iyi bir örnek...