BALYOZ davasında 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Sayın Şeref Akçay, öteden beri bazı sanıkların tahliyesi yönünde oy kullandı ve sonunda istifa etti. İstifa gerekçesi, kendi deyimiyle, mahkeme heyetinde “hukuki görüş ayrılıklarının normal çalışma ortamına aksederek ilişkilerinin bozulması”dır.
Akla gelecek bir şüphe: Acaba “bir kısım hâkimler”, Şeref Akçay’ı bu şekilde istifaya zorlamış, HSYK da süratle bunu onaylayarak mahkeme üzerine siyasi bir operasyon mu yapılmıştı? HSYK Birinci Daire Başkanı Sayın İbrahim Okur’a yönelttim bu soruyu... Dünkü yargı muhakkak ki “taraflı” idi, şimdi yargı “öbür taraf”a mı geçti? Bu endişeyi de sordum. İbrahim Okur’un sözleri İbrahim Okur’un anlattığına göre, hâkim Şeref Akçay, benzer gerekçelerle, üç ay önce, 7 Temmuz’da HSYK’ya verdiği dilekçede “Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görevlendirilmesini” istemiş, fakat HSYK Birinci Dairesi onun bu talebini kabul etmemiş. İbrahim Okur şöyle anlatıyor: - Bu davada uzun süredir tahliye yönünde kanaat belirten hâkim, Sayın Şeref Akçay’dır. Biz bundan hiçbir şekilde rahatsız olmadık. Aksine bu görüş çeşitliliğini ortadan kaldıracak yeni bir görevlendirmenin kamuoyunda yanlış anlaşılabileceğini düşündük, 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak göreve devam etmesini uygun bulduk. İstifa ise, tek taraflı bir tasarruftur. Kabul etmeme yetkimiz yoktu, normal işlem yaptık. Fakat toplumun bir kesiminde ‘adalet taraf değiştirdi’ kaygısı var; bu konuda Sayın Okur şöyle diyor: - Kesinlikle öyle değil ama bu şekilde bir izlenime meydan vermemek için çok dikkat ediyoruz. Yargının tarafsız olması temel ilkedir, hatta yargı bağımsızlığı bile tarafsızlığını sağlamak içindir. Adil olmanın şartı, tarafsızlıktır... Tabii ki ‘evet taraflıyız’ demesi beklenemezdi ama Okur’un verdiği şu tablo önemlidir: - Kamuoyunda tartışılan kararlarımızın diyebilirim ki yüzde 99’unu oybirliğiyle aldık. Bazen muhalif oyu kullanan ben oluyorum. Yargının değişik kademelerinden geliyoruz, sübjektif görüşlerimizle değil, objektif kriterlerle baktığımız için kararlarımızı böyle alıyoruz. Bakın, müsteşar on aydır toplantılara katılmıyor... Akçay’ın yerine kim? İbrahim Okur atamalarda objektif kriterler olduğunu, Akçay’ın yerine keyfi atama yapılamayacağını anlattı. Aynı mahkemedeki en kıdemli hakimden başlayarak, kıdem, performans, soruşturma geçirip geçirmediği gibi kriterlere bakılarak ve yine oylamayla bir atama yapılacak. Öteden beri benim görüşüm şudur: Devrim geçiren bütün ülkeler gibi bizde de yargı uzun süre ‘rejimin ideolojisi’ne bağlı olmuştur. Kararlarda ve yargı başkanlarının konuşmalarında bu çok açıktır. Fakat çağımızda evrensel hukukta “yargının tarafsızlığı” ve “bireyin özgürlüğü” daha bir önem kazanmıştır. Demokrasi, laiklik, cumhuriyet, özgürlükler gibi, siyasi felsefelere göre içerik kazanan konularda yargı, ancak bu kavramların evrensel tanımlarını kabul ederek tarafsız olabilir. Bu da hukuk kültürüyle yakından ilgilidir. Ben Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarını haklı buluyorum ama uzun süreli tutuklamaları ve hele de doğrudan şiddet unsuru yoksa “seçilmişler”in tutuklu kalmasını doğru bulmuyorum.