Beşiktaş'ı Yılmaz Vural'a verin

...çünkü ruh sevmeyi bıraktığında alev alır” yanar yanar..!!  �

Anlamı böyledir bu güzel İspanyolca şarkının sözlerinin.

Sevmeyi bırakırsan ruhun yanar, bitersin..

Takım sevmenin anlamı da böyledir benim için..

Güzel ama biraz serin Beşiktaş gecesinde ruhum yanmak istemiyor, aşka devam diyor..

Bu aşk karşılıksız bir aşktır..

Tribünlerin oldukça boş olduğunu görmek beni incitiyor.

İşte, tam bu noktada ruhum değil, yüreğim yanıyor..

İnsanın sevdiğine küsmesi doğru değildir.

Ne diyor bir müzik ustası Cem Karaca o ünlü şarkısının sözlerinde;

“Adam olan gurbette de yaşatır sevdayı..”

Küsüp maçlara gelmemek olur mu..!?

Hiçbir zaman unutmayın ki, “İlk nerede mutlu olduysan, hep oraya çevirirsin kafanı”

Uzaya da gitseniz “ilk kimi sevdiyseniz” onda kalırsınız.

Kısacası, küsseniz bile kalbinizden söküp atamazsınız Beşiktaş’ı..

Ne oldu o büyük Beşiktaş taraftarına?

Bu yüzden yönetimden acil olarak kombinelerde indirim istiyorum…

Neyse, Telaviv maçında Portekizce çalışmıştık, bugün İspanyolca..!!

Bu arada Ankaragücü ile maç Beşiktaş için bir antrenman havasında geçiyor.

Edu’dan sonra Aurelio da golün ucuna kadar geldi.

Bu arada İsmail sol kanttan yaptığı ortayla İbrahim Üzülmez’i bir kez daha anmamızı sağladı!

Hiddink bile gelmiş maça.

Hatta, Nöbetçi Teknik Direktör Yılmaz Vural bile İnönü’de..

Beşiktaş olmadı, Ankaragücü verelim..

Doğrusu ya şahsen ben, Yılmaz Hoca’nın Beşiktaş’ı çalıştırmasını isterdim.

Futbol heyecanını kalbinde duyan adam o..!!

Olaya bir de şu açıdan bakın, Yılmaz Hoca’nın hiçbir zaman elinde böyle bir kadro olmadı ki!

Edu’nun “doğa dışı vuruşuna” Carvalhal isyan ediyor..

Gözler bu yüzden Guti’yi arıyor..

Bu yüzden İspanyolca çalışmaya devam edelim..

“zero, uno, dos, tres, cuatro, cinco, seis, siete, ocho, nueve, diez”

Yani, 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9,10..

”Hoş geldiniz”, “Bienvenidos..”

”Seni seviyorum”, “Te quiero”

Ama, “Seni çok çook seviyorum” diyeceksiniz..

”Mucho” diyeceksiniz.. “Te quiero mucho mucho..!!”

37. dakikada “Sidnei Da Silva Junior” Fernandes’ın kornerden gönderdiği topu filelere gönderdi.. Seyirce açısından çok boşlukları bulunan İnönü’de “Dev bir ses” gürlüyor: Golll

Küçük Silva gole “Hola” diyor. “Merhaba” yani..

Simao’ya Ankaragüçlü oyuncu öldürmesine giriyor da hakem kart bile göstermiyor..

Güya hakemler tolarans göstermeyecekti.. Hadi oradan be..

Bu gün Beşiktaş’ın “Tarih” yazdığı bir gün.

Takvimler 19 Eylül 2000’i gösterdiğinde dünya devi Barcelona İnönü’de çimlere gömülüyordu. Saatler hızla gece yarısına doğru ilerliyordu.

Ve Beşiktaş, Barcelona’yı İnönü’de eziyordu.. 3-0 yani “Tres-Zero”

Hey koca Kaptan İbrahim Üzülmez! O maçta ne oynamıştın sen ama..

O gün Barselona’nın kadrosunda Simao da vardı.. O da hatırlar o büyük geceyi.

“Adios” demişti Beşiktaş onlara, Hoşçakalll..

Onlar da bize “Görüşürüz”, “Hasta la vista” demişti..

Bu arada Beşiktaş’ın antrenman yaptığı Ankaragücü Cenk’in büyük hatası sayesinde golü buluyor.. 1-1 oldu.. Uno-Uno yani.. Ne işin vardı evladım orada senin Cenk!!

Necip çıktı, Mustafa Pektemek girdi 58. dakikada..

Bu gece de “tres” olsun diyordum.. “Guti İnönü’de şart arkadaş şart” diyorum.

Simao inanılmazı kaçırdığı anda kalbim bir hoş oldu doğrusu.

Edu konusunda yanıldığımı itiraf ediyorum. Bu akşam zekasıyla da oynuyor..

Junior Silva attı.. Minik Silva yani.. 2-1 oldu 80 dakikada.. Dos–Uno�

Ve Tres oldu tres.. 3-1. Yeni öğrenenler için Tres-Uno yani.

89. dakikada Q7’ye şahane bir pas atıldı.. Sol açıkta müthiş bir deparla yakaladı ve şahane bir trivela orta yaptı.. Mustafa Pektemek’e sadece golü atmak kaldı.

Ve maç bitti. “Teşekkür ederim futbol sana..”

Yani�“Gracias..!!” Beşiktaş..

Neyse OC yine kaçar ey güzel insanlar.

En Kalbi Muhabbetlerimle..

Ben Can; Orhan Can..!!

 Not: O şarkının ismi “El Desierto”dur. Anlamı “Çöl”. Lhasa de la Sela söyler.

“...porqué el alma prende fuego cuando deja de amar”

...ruh sevmeyi bıraktığında alev alır” yanar yani..!!

Siz de sakın ha sevmeyi bırakmayın.. Benden söylemesi.. �