Hakkâri’de “9 şehit var” dediler, tek tek isimlerini açıkladılar, Yozgat şehidi için cenaze töreni tertiplediler, vali filan geldi, son anda “sizin şehitle ilgili bulguya rastlanmadı” dediler.
* Bir hafta geçti kardeşim. Şehit kayıp. * Hal böyleyken... İçişleri Bakanımız dün öğle saatlerinde açıklama yaptı, “cesedi bulundu” dedi. Akşama doğru bi açıklama daha yaptı, “bulunan ceset parçaları ona ait değil” dedi. * Şehide “ceset”, şehit uzuvlarına “ceset parçası” diyen ilk içişleri bakanı olarak tarihe geçti. * Üstelik, bu satırların yazıldığı an itibariyle, “kimliği belli” şehidimiz kayıp, “kimliği belirsiz” bir şehidimiz fazla... Ya da, bazı şehitleri eksik parçalarla(!) gönderdiler memleketlerine. * Bakın, hazır “uzuv-parça” filan demişken, hadi gelin, aynı Hakkâri’de “gazi” olup, Ayedaş’ın sayacını “parça”layarak devlete zarar veren Ömür’le ilgili gelişmeleri aktarayım size... * Hatırlarsınız, geçenlerde yazmıştım... Mayına denk gelen, şakağına şarapnel saplanan, kör olan, beyninde hasar oluştuğu için parkinson’a yakalanan, konuşmakta güçlük çeken gazimiz. * Evlere temizliğe giderek “gazi” evladına bakmaya çalışan anacığıyla yaşıyordu. Kira evlerine elektrik bağlanması için Ayedaş’a gitmiş, gazilere tanınan yüzde 50 indirimden faydalanmak istediğini anlatmaya çalışmış, titrediği ve heceleye heceleye konuşabildiği için banko memuru sıkılmıştı... “Evrakların eksik” diye kestirip atılınca, tartışma çıkmış, o sırada bankoda duran elektronik sayaç kırılmış, güvenlik görevlisi boğazına sarılmış, bayılmış, hastanelik olmuştu. * Yedi ay sonra... Kapıları çalınmış, mahkeme celbi gelmişti. Elektronik sayacı kırarak devlet malına zarar vermekten dava açılmış, üç yıla kadar hapsi isteniyordu! * Ahali evinde esneye esneye poposunu kaşısın diye, Hakkâri dağlarında gözünü, beynini, sinir sistemini hayatının geri kalan bölümünü bırakan gazi...Devlete zarar vermişti yani. * Hatırladınız di mi? Hatırladığınızı şuradan biliyorum... Bana her gün gelen “mail” sayısını yazmaya utanırım ama, bu istisna, 100 binin üzerinde elektronik posta göndermiştiniz. Maddi-manevi destek vermek için Ömür’ün adresini, telefonunu veya banka hesap numarasını istiyordunuz. * Kısa süre sonra anladım ki, Ayedaş’a da yağdırmışsınız... Kiminiz “sayacın parasını şu şu numaralı kredi kartımdan çekin” demişti, kiminiz “hesap numarası verin, kaç paraysa yatırayım” demişti... Kiminiz de kısaca Ayedaş yetkililerinin hatırını(!) sormuştu. * Ayedaş komaya girdi. * Anında tornistan... Dava geri çekildi. * (Hazirandaydı ilk duruşma... Ayedaş avukatları çekildiklerini bildirdiler. Nöbetçi hâkim baktığı için, kasıma erteledi. Kasımda asıl hâkim gelecek, bu ayıba son verecek.) * Bitmedi... * Vatanı milleti için canını ortaya koyan her gazi gibi, onuruna çok düşkün bir kahraman Ömür... Kendini acındırıyormuş durumuna düşmek istemiyor. Bu yüzden, adresini, telefonunu kimseye vermedim. Buna rağmen, buldunuz Ömür’ün adresini telefonunu. * Kiminiz 300 lira verdi zorla, kiminiz 3 bin lira... Para yağdı. Kiminiz mahalleye yetecek kadar gıda kolisi gönderdi, kiminiz “gel benim evimde kal” teklifinde bulundu. * Bizim için feda ettiği gözlerine, hayatına karşılık sadece 1450 lira maaş alan Ömür yalvarıyordu, abi gözünü seveyim köşende yaz, göndermesinler artık diye... Yazmadım. * Şimdi yazıyorum. Çünkü... * İşadamı Zeynel Abidin Erdem, avukatları aracılığıyla iz sürdü, Ömür’ün adresini buldu, “üç sene beş sene, kaç seneyse, kiranı ben ödemek istiyorum” dedi. Kabul ettiremedi. * (Kardeşiyle birlikte, bu ülkeden kazandığını bu ülkenin evlatlarına harcayan hayırseverlerimizdendir Zeynel Abidin Erdem... Yazıyorum diye rahatsız olacak eminim ama, her şehit düşen evladımızın ailesine ciddi miktarda para yardımı yapar. Bilinsin istemez. 800 küsur çocuk okutur. Her sene 10 bin vatandaşımıza gıda-giyecek yardımında bulunur.) * Sohbet sırasında Ömür’ün en büyük hayalinin “Akçay” olduğunu öğrendi Zeynel Abidin Erdem... Gazi olmadan önce, bir defa gezmeye gittiğini, hep oranın hayalini kurduğunu, oraya yerleşip, orada çalışıp, orada evlenmeyi düşlediğini öğrendi. Sarıldı, öptü, ayrıldı yanından... * Gitti işyerine, avukatını çağırdı, “Akçay’a gidiyorsun” dedi. * Bastı marşa, Balıkesir Edremit’e bağlı şirin beldemiz Akçay’a gitti avukat, emlakçıları gezdi, üç katlı bi apartmanın bahçe katını beğendi, hem engelli gaziye uygun düzayak, hem yeşillikler içinde... Aradı patronu, tarif etti, hemen dedi patron, pazarlık etme, al... Aldılar evi... Tapusu, gazi Ömür Gezdiren’in adına yapıldı... Buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, halı, bir evde ne gerekiyorsa onlar, tamamlandı... Ve, götürüp teslim etti tapuyu gazi’ye, güle güle otur evladım, bu da telefon numaram, bi ihtiyacın olursa, her zaman. * Başta Zeynel Abidin Erdem... Tüm okurlarıma yürekten teşekkür ederim, Allah hepinizden razı olsun. Elbette elimde “sevap sayacı” yok ama, mübarek ramazan, sırf Ömür’ün annesinden aldığınız dualarla, Somali’yi doyurmuş kadar sevap kazandığınızdan eminim. * Ve, söylemeden edemeyeceğim. * Bu memleketin çakıl taşının bile el âleme satılmasına karşıyım... Ayedaş’ın ise, mutlaka yabancıya satılmasını istiyorum. Amerikalı, Japon, İtalyan, hangisi olursa... Hiçbir yabancı devletin, milleti için canını ortaya koyan gaziye bu muameleyi reva göreceğini sanmıyorum.