ÖNCEKİ akşam Hürriyet’in barında hüzünlü bir tören vardı.
Başta Hürriyet’in Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı ve Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu olmak üzere bazı arkadaşlar, Ferai Tınç’a bir parti düzenledik. Parti değil, “veda töreni” demek daha doğru olur. Ferai Tınç, geçen hafta yazdığı bir yazı ile hepimizi üzen bir karar aldı. Gazeteciliği bıraktı. Veda yazısı da bugüne kadar gördüğüm en basit ama en samimi veda yazısıydı. Başlığı “Karar tamamen bana ait”ti. Yani veda yazısını ona buna, özellikle de patrona dokundurup, bir kahramanlık menkıbesine çevirmemişti. * * * Öyleyse, Başbakan Erdoğan’ın yurtdışı gezilerinde uçağına aldığı ve “Ferai abla” diyerek saygı gösterdiği bir gazeteci neden ayrılıyordu? “Hevesim kaçtı” diyordu ve şöyle anlatıyordu: “Yaptıkları haberler yüzünden ya da düşüncelerini yazdıkları için cezaevinde tutuklu bulunan sosyalist, Kürt, milliyetçi, İslamcı basından gazetecilerin sayılarının azalacak yerde gittikçe arttığı bir ortamda, basın özgürlüğüne yönelik müdahalelerin birçok gazeteci tarafından bile ‘olağan’ karşılandığı bir iklimde, tek işleri gazetecilik olanların heveslerinin kaçması olağan bir sonuç değil midir?” En son cümlede ise ince bir sitem vardı: “Ama bana müsaade sevgili okuyucularım, arkadaşlarım. Ustalık bana göre değil. Her şeyin tekrarlandığını sanarak yaşamak yerine, acemisi olduğum şeylerin heyecanını yaşayacağım bir çıraklık dönemine yelken açıyorum. İzninizle, ayrılıyorum.” Çıraklık yapacağı yeni mesleği, Bozcaada’da yemelik çavuş üzümü üretmek olacak. * * * Önceki akşam Ferai’ye uzaktan bakarken, uzun zamandan beri aklımdan çıkmayan bir soru yine yakama yapıştı. Diyorum ki; Başbakan Erdoğan yarın çıkıp şunları dese: “- Arkadaşlar bugünden itibaren Türkiye’de her şeyi söylemek, yazmak, her türlü eleştiri serbesttir. - Yazılıp söylenenler iftiraya dönüşmedikçe, eleştiri sınırlarında kaldıkça, hiç biri hakkında dava açmayacağım. - Vergi memurları bütün vatandaşlara eşit muamele yapacak, kesinlikle bir baskı aracı haline dönüştürülmeyecek. - Gazeteciler sabah saatlerinde evlerinden alınmayacak, yıllarca süren tutukluluk cezaları bir sindirme aracı haline dönüştürülmeyecek.” Evet çıkıp bunları söylese... Acaba bu özgürlükleri kullanmaya talip olacak gazete sahibi veya gazeteci çıkar mı? Hevesi kaçan Ferai Tınç geri döner mi? * * * Samimi kanaatimi söyleyeyim. Bu özgürlüklere talip olacak çok gazetecinin çıkacağını sanmıyorum. Çünkü özgürlük bir “iklim meselesidir”. Bir kişinin “bahşedeceği bir şey değil; kurumsal olarak ve uygulamalarla garanti altına alınması gereken, ülkenin demokrasi kültürü haline dönüşmesi gereken” bir şeydir. Üstüne üstlük bir de “vasatlık”, bu otoriter iklim altında kendine uygun tembel ve mümbit bir yaşama ortamı bulduysa... O iklimin tekrar geldiğine kesin kanaat getirmeden, vaat edilmiş özgürlüklere talip olacak insan sayısı çok olmayacaktır. Çünkü artık “korku” şahsi olmaktan çıkıp, kurumsal hale dönüşmüştür. Yeniden güven ortamının sağlanması zaman alacaktır. * * * Ferai, usta bir gazetecidir. Hayatı, kadın hakları, demokrasi ve çoğulculuk için mücadeleyle geçmiş gerçek bir aydındır. Bu mücadeleyi hiçbir zaman şahsi bir kahramanlık menkıbesi haline çevirmemiştir. Sadece ve sadece hevesi kaçtığı için, ustalığının en usta döneminde, küçük bir adada bir çıraklık sürgününü tercih etmiştir. Samimi olarak söylüyorum, sadece basın değil, bizzat Başbakan Erdoğan da, gerçek demokrat, gerçek özgürlükçü ve gerçek hoşgörülü bir “Ferai abla”sını kaybetmiştir. Ve, onun hevesini kaçıran şey, sadece onun değil, hepimizin, en başta da “ileri demokrasiyi” savunan iktidarın sorunudur.