BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Hıncal Uluç tarafından konulmuş ismiyle “çılgın proje”sini açıkladığı toplantıyı televizyondan canlı olarak izledim.
Yandaş medyadaki yazarların Kemal Kılıçdaroğlu’nun projelerini duyduklarında yaptığı gibi “Kaynağını açıkla, parayı nereden bulacaksın, popülist, paralar boşa gidecek” gibi bir eleştiride bulunmayacağım.
Tam tersine, siyasi kişiliklerin büyük projeleri kendilerine hedef seçmelerinin yararına inanırım.
Tarihin ilk çağlarından beri ayakta kalabilmiş, yakın zamanda yapılmış ve büyüklükleri ile yaşamı değiştirmiş eserler büyük düşüncelerin sonucudur.
Yapabilirler, yapamazlar ama ülkeyi yönetmeye talip olan siyasetçilerin büyük hedeflerinin olmasının bir zararı olmaz, yeter ki hırsları akıllarının önüne geçmesin! Başbakan’ın bu projesi elbette çok tartışılacak.
Bölgenin ciddi bir deprem tehlikesi yaşıyor olması, hatta İstanbul’un deprem açısından en riskli bölgesi olması, projenin harcama ? yarar dengesi, bu projeye ayrılacak kaynak nedeniyle kaçırılabilecek başka yatırım olanaklarının yaratacağı zararı tartışmak uzmanların işi.
Zaten bu henüz ham bir proje, ortada fizibilitesi yok, çevre etki değerlendirmesi yok, kentin gelişimini ne yönde etkileyeceği tartışılmamış, İstanbul halkının bu konudaki iradesi nedir? Bunları da bilmiyoruz. Proje şekillendikçe bunlar tartışılacak ve uzmanların değerlendirmelerini dinledikçe daha doğru bir fikir sahibi olabileceğiz.
Aynı proje, 1994 yerel seçimlerindeki adaylardan Necdet Özkan tarafından dile getirildiğinde o dönemki rakiplerinden Recep Tayyip Erdoğan’ın ne dediğini de araştırmacı muhabirler bulup çıkaracaklardır kuşkusuz!
Bu hiç kuşkusuz ki bir seçim vaadi!
Ve Başbakan bu projeyi açıklamasıyla birlikte gündemi yeniden ele geçirme fırsatını da yakalamış oluyor.
Elbette muhalefet bu tuzağa düşerse!
Daha Başbakan’ın sesi kulaklarımızdan çınlarken muhalefetin proje ile ilgili itirazlara girişmesi bu tuzağa düşebileceklerinin ipucunu da veriyor.
Öyle görünüyor ki önümüzdeki günlerde bu işi uzun uzun tartışacağız. Muhalefet de gündemi değiştirecek, insanların yaşamlarını daha yakından ilgilendirecek projelerle ortaya çıkmaz ise!
Bu soruşturma seçimi bekler
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcılara bir çağrı yaptı: “Görevinizi adam gibi yapın, bizi uyutmayın. O dosyayı mahkemeye getirin” dedi.Savcılara hitaben sert bir üslup kullandığını söylemeliyim, bunu daha uygun sözlerle ifade edebilirdi. Siyasetçiler, kamu görevlilerine hitap ederken asgari nezaket kurallarına uymalı. Aynı şeyi Başbakan için de söylüyorum.
Ancak bu konuda sabrın taştığını da söylemem gerek.
Almanya’da biten ilk davanın ardından başlayan soruşturma üç yıldır sürüyor.
Almanya’da ikinci dava başlamak üzere burada hâlâ soruşturma aşaması tamamlanıp, iddianame ortaya çıkmadı, suç yoksa takipsizlik kararı verilmedi.
Soruşturulan şirketlerin sermaye yapıları değişti, bazıları artık ortada hiç yok!
Soruşturulan kişilerin delilleri karartmak için üç yıl vakitleri oldu, istedikleri gibi at koşturdular.
Daha önce yazmıştım, yine yazayım: Bu soruşturma seçimlerden önce tamamlanmaz, ortaya bir iddianame çıkmaz!
Çünkü bu iş Deniz Feneri’nden Kanal 7’ye, oradan da AKP’li oldukları bilinen kişilere kadar uzanıyor, Almanya’daki dava bunu gösterdi.
Seçim sonuçlarına göre bir gelişme bekleyeceğiz artık.