G.SARAY maçlarını yaklaşık olarak 25 yıldır seyrederim; Mart ayının ilk günlerinde tamamıyla kaybolmuş bir başka sezon hatırlamıyorum.
Ligde dökülmüş, kupadan elenmiş, Avrupa biletlerini yırtıp atmış bir takım. O kadar kötü oynuyor ki; kalpten bağlı taraftarı gidip tribünde izlemek bile istemiyor. İnancını kaybeden takıma artık kimse yüz vermiyor. Başka takımların rahatça penaltı kazanacağı pozisyonlarda bile hakem “Kalk... Kalk...” işareti yapılıyor.Toptan kaybetmek, sıfırı tüketmek işte budur. ¡ ¡ ¡ Karabükspor karşısındaki maçına boş tribünler önünde çıktı G.Saray. Kupadan elenmenin ve oynadığı berbat futbolun artık seyirci çekmesine imkan yok. Hocanın inanmadığı, taraftarın inanmadığı, futbolcuların inanmadığı, rakibin belki biraz adına saygı duyduğu ama açıkçası önemsemediği içler acısı vaziyette bir takım. Ne hücum edebiliyor, ne savunabiliyor. Niye böyle oldu G.Saray? Ne yapacak G.Saray? Kendisinden başka herkesi suçlama potansiyeline sahip bir Başkan. Teknik direktörler kötü, futbolcular kötü, hakemler kötü, taraftar kötü bir tek zat-ı şahaneleri iyi. Kafa bu. En fanatik Adnan Polat yandaşı G.Saraylı bile umudunu kesti. Çünkü biliyor ki; sezon sonunda G.Saray yine aynı modele uygun hareket edecek; hocayı yollayıp yenisini alacak, bazı futbolcuları günah keçisi ilan edip biletini kesecek, yerine milyonlarca lira harcayıp yenilerini alacak ve böylece başarılı olmayı bekleyecek. Bu zihniyetle, “transferle takım inşa etmek” işinin çıkar yol olmadığını görmeyecek. Özüne dönmedikçe, G.Saray karakterini hatırlayıp, bu karaktere uygun insanlarla çalışmadıkça aynı filmi yine görecek, yine görecek. Yöneten kafa bu olduktan sonra Hagi gitse Mourinho gelse ne olur? Yöneten kafa bu oldukça Ayhan-Barış-Sarp (suçlu onlar değil, klasik günah keçisi oldukları için yazıyorum, alınmaca yok) gitse ne olur?