Paylaş
Yürüme yeteneğini kaybetmeden öncekileri de, sonrakileri de.
Bazılarını ağlayarak, bazılarını hayranlık ve saygıyla.
Telefon numaran da vardı yanımda, buldum bir yerlerden, seni aramamak için zor tuttum kendimi ama sonra da sana sürpriz olsun istedim.
*
Sen müthiş bir adamsın.
Biliyorsun değil mi?
Kendine olan inancını hiç kaybetmiyorsun değil mi?
Sakın ha!
Allahım, hâlâ nasıl güzel dans ediyorsun.
İlahi bir şey bu.
Yürüme yeteneğini kaybetmiş olman hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Sen yine sahnelerde esiyorsun, her göreni kendine hayran bırakıyorsun.
Yüzün, omuzların, kolların, o tekerlekli sandalyedeki duruşun yeter.
Kendini yere bıraktığında da, müthiş estetiksin.
Bir kadın olarak bak söylüyorum, hiç önemi yok dans ederken ayaklarının üzerinde durmuyor olman, sen, müzik içinde eriyorsun; müzikle, müziğin ritmiyle bir oluyorsun.
Sadece bedeninin üstüyle dans etsen bile, müthiş estetik görünüyorsun.
Sana bir hediye bahşedilmiş: Dans.
Senin onu hep icra etmen gerekiyor.
*
Seni arayıp, Yarım Kalan Hayatlar projesinden bahsetmek istedim.
“Teknosa’dan gelen 20 bin lira senindir Memet, şimdi dans edebilmen için gerekli tekerlekli sandalyeni alabilirsin” demek istedim.
Hani İngiltere’de sahneye çıktığında verdikleri, sonra geri aldıkları, senin de Türkiye’ye dönüp kendininkine oturunca, aradaki farkı, “Kamyon gibi ağırmış benimki” diye açıkladığın sandalyeyi.
Ama biliyorum, senin sorunların sandalye ile sınırlı değil, daha derin, sen bir iş arıyorsun, çalışmak istiyorsun, üretmek istiyorsun, bir işe yaramak istiyorsun.
Annene yük olmak istemiyorsun.
Allah’tan ümit kesilmez, o da olur, işi de bulursun inşallah.
Bak gazeteden bir kadının sana ilanı aşk edeceğini hiç aklına gelir miydi, bak oldu :-)
Demek ki daha neler olur. Ümidini hiç kaybetme, olur mu?
*
Dün gece tek tek bütün danslarını izlerken, “Daha geniş kitleler izlemeli onu, insana müthiş duygular yaşatıyor. N’apılabilir, n’apılabilir?” derken...
Çılgın hayaller kurdum.
Bir salon bulabilsek dedim kendi kendime.
Memet bir gösteri yapsa.
Yok mudur destek olabilecek birileri, belki de vardır..
Ben elimden geldiğince duyurusunu yapsam, insanlar seni izlemeye gelseler, herkes ne kadar iyi bir dansçı olduğunu görse, herkese, insanın beli kırıldıktan sonra bile neler yapılabileceğini göstersen...
Sen ruhunu ve bedenini böyle bir gösteriye hazırlasan, hep birlikte organize etsek, herkesi çağırsak...
Ve sen, seni izleyen herkesi dansınla baştan çıkarsan...
Avuçlarımız patlayana kadar seni alkışlasak...
Ne dersin?
Yapabilir miyiz Memet?
Siz ne dersiniz bu satırları okuyanlar...
KİMDİR?
MEMET Sefa Öztürk...
“H”siz bir Memet o.
80 doğumlu.
O 31 yaşına çok şey sığdırmış biri.
İzmitli.
Derece sahibi bir yüzücü.
Ama dünyaya gelme sebebi dans.
O, dans etmek için doğmuş.
Sahnede müthiş.
Sahne üzerinde yeteneği ve ışığı ile parlıyor.
Sen de ağzın açık seyrediyorsun.
14 yaşında, aile dostlarının kızının bale gösterisini izlemeye gidiyor.
O zamana kadar baleyle pek alakası yok fakat Coppelia’yı izlerken, tarifi olmayan duygulara kapılıyor, ışıkların altında dans eden o insanlardan çok etkileniyor. Yeryüzünde yaşarken kendisini ifade edeceği şeyin ne olduğu keşfediyor: Dans.
Ver elini konservatuvar.
İstanbul Opera ve Balesi’nde okuyor. İyi öğrenci, çok iyi öğrenci. Hayatı o ana kadar mükemmel gidiyor. Hatta, mezuniyette hocaları bir konuşma yapıyor, sonra eve para almaya gidiyor, çünkü geceye devam edecekler ve yanında para yok. Arkadaşının motoruyla giderken, virajı hızlı alınca, direksiyon hakimiyetini kaybediyor, motorun üzerinden fırlayıp, yere çakılıyor. Omuriliği darmadağın. Ailesi, İzmit’ten iki buçuk üç saat sonra gelebiliyor, hastanede oğullarını komada buluyorlar, üzerinde bir kağıt: “Sahipsiz hasta.”
10 gün komada kalıyor, sonra ameliyata alınabiliyor.
Memet Sefa, hayata başlayacağı o mezuniyet gecesinde, umutlarını o hastanede bırakıyor. Tekerlekli sandalyeye mahkum oluyor. Kök hücre mucizesi gerçekleşebilirse bir gün, eski hayatına dönecek. Annesiyle İzmit’te yaşıyor, annenin emekli öğretmen maaşıyla geçiniyorlar.
Birkaç sene danstan uzak duruyor.
Ama...
Geçen yıl ocak ayında düzenlenen Dünya Bale Yıldızları Buluşma Gecesi’nde dans etmesi isteniyor. Ve o gece, Ruzimatov, Yulia Makhalina, Zelensky, Stepanenko ve Malakhov gibi dev yıldızların yanı sıra, yine dünyanın tanıdığı Kuznetsov, Dumchenko, Lobukhin, Makhateli, Marquez ve Shklyarov gibi genç yıldızlarla 1 ay kamp yapıp ardından, aynı sahnede gösteriye çıkıyor.
Yulia Makhalina ile düet yapıyor.
YouTube’dan izleyebilirsiniz.
Yerde yatıyor, sadece kollarını kullanarak dans ediyor.
Kulise giriyor ve ağlıyor, uzun uzun, böğüre böğüre, mutluluktan...
Ben de onu internette izlerken ağladım.
Böyle bir adam var Memet Sefa diye. Hiçbir yerden destek alamıyor. Parası yok. Orada İzmit’te yaşıyor, her yere başvurmuş, “Set amiri, gözetmen, asistan, neye ihtiyacınız varsa yaparım” diye, “Benim tutmayan sadece bacaklarım, ama hâlâ işinize yararım...”
Kültür Bakanı’na kadar gitmiş, netice yok.
Biz onunla ilgilenmiyoruz ama İngilizler ilgileniyor.
Candoca Dans Topluluğu’yla 2012 Londra Kültür Olimpiyatları kapsamında, İngiltere’deki bütün engelli okullarında gösterilmek üzere bir video çekiminde ondan yararlanıyorlar.
O ise kendi ülkesinde de değer görüp, işe yaramak istiyor.
Biliyorum bu ülkede insanın değeri yok, engellinin hiç yok ama yine de bir şey yapılamaz mı, yapamaz mıyız? Ben artık devletten yardım istemeyi filan bıraktım, biz kendimiz Memet’e yardımcı olamaz mıyız?
Onun gösterisine gelmeniz bile yeterli...
Eğer tabii böyle bir hayali gerçekleştirebilirsek...
Paylaş