Paylaş
Siyah-beyaz bir fotoğraf. Beyaz duvarın önünde ceketini sırtına atmış, beyaz gömlekli bir androjen.
Ya çok güzel bir erkek ya da akıl karıştırıcı güzellikte bir kadın.
Gözlerde bakanı yerine mıhlayan bir ifade; mühürlü bir erotizm.
Kapağın sağ üst köşesinde adı yazılı: Patti Smith. Albümün adı ise “Horses”.
1990’ların başında, Belçika’nın güneyinde, berbat Fransızca pop şarkılar çalan bir müzik dükkânındayım.
“Michael Stipe’ın bahsettiği albüm bu demek ki...” diyorum ve manasızca ucuz CD’yi alıp kaldığım küçük odaya dönüyorum.
Patti Smith’le işte böyle tanışıyorum.
* * *
Michael Stipe, 1990’ların başında gözümde dünyanın en büyük grubu olan R.E.M.’in solisti.
Takıntılı bir şekilde albümlerinin, zor bulunan 45’liklerinin peşinde koşuyorum.
Röportajlarını neredeyse kutsal metinler gibi okuyorum.
O yıllarda biri çıkıp bana “hayatın anlamı”nı söyleyecekse, bu kişinin Michael Stipe olacağından eminim.
Sözünü dinlediğim tek adam!
Ve Michael Stipe, bir müzik dergisinin anketinde “Hayatınızı değiştiren albüm hangisidir?” sorusuna “Patti Smith’in Horses’ı” cevabını vermiş.
Gel de bulup dinleme Patti’yi şimdi birader...
* * *
CD dönmeye başlıyor ve Patti’nin ilk cümlesiyle karanlık fakat güzel bir dünyanın kapıları açılıyor:
“İsa birilerinin günahları için öldü, ama benimkiler için değil...”
İdolümün hayatını değiştiren kadın benimkine de görkemli bir giriş yapıyor.
Tanıştığımıza çok memnun oldum Patti, buyur hükmet küçük odama ve geniş hayal âlemime...
* * *
2011’in ilk sabahına Patti Smith’in ödüllü biyografik kitabı “Çoluk Çocuk/Just Kids”i okuyarak başladım.
Duymaya bile dayanamadığım bir ifadedir “ruh ikizi”.
Ama Patti ve Robert Mapplethorpe’un ilişkilerini özetlemek için bu sevmediğim ifadeye sığınmak zorundayım.
1960’ların sona erdiği günlerde tanışan, sevgili, arkadaş, kader ortağı, “şaşkınlıklarının maskeli balosu”nda yolları kesilmiş iki tutunamayan, iki “kötü tohum”.
New York’ta aç, beş parasız, karmakarışık bir ortak hayat. Robert bir eşcinsel. Bunu fark etmesi ilişkilerini bitirmiyor, yine birlikte yaşıyorlar.
Rimbaud’yla Jack Kerouac kırması Patti ile başı uyuşturucuyla dertli sanatçı Robert’ın hayatları batakhanelerden çöplüklere, Chelsea Hotel’den Janis Joplin’in odasına birlikte sürüklenip duruyor.
* * *
Patti’nin hikâyesini ancak Patti anlatır.
“Çoluk Çocuk”u alın; hem çok iyi yazılmış bir kitap hem de olağanüstü hayatlar okumuş olacaksınız.
Ama izninizle o fotoğrafa dönelim:
“...Ceketimi Frank Sinatra gibi omzuma attım. Referanslarla doluydum. Robert ise ışık ve gölgeyle doluydu.
Birkaç poz daha aldı.
‘Tamamdır.’
‘Nereden biliyorsun?’
‘Biliyorum işte.’
O gün on iki adet resim çekti.
Birkaç gün sonra bana ön baskıları gösterdi. ‘İşte bu büyülü oldu’ dedi.
Şimdi bu resme baktığımda asla kendimi görmüyorum. Bizi görüyorum...”
* * *
Robert Mapplethorpe 9 Mart 1989’da dünyaca ünlü bir fotoğraf sanatçısı olarak AIDS’ten öldü.
Patti Smith’in “Horses”ı müzik tarihini değiştiren albümler listesi yapıldığında mutlaka ilk sıralarda kendisine yer buluyor.
(Çoluk Çocuk. Domingo, 2010. Çeviri: Yiğit Değer Bengi)
Paylaş