Paylaş
Önce şaşırtıcı bir soruyla başlayayım.
Bir kadın başını niye örter?
İnançları için değil mi?
Her zaman öyle değilmiş.
Buyurun size türbanla ilgili müthiş bir “Oksimoron-paradoks”.
* * *
“Selin Ongun”un “Türbanlı Erkekler” adlı kitabında, Merve Kavakçı ile yapılmış bir söyleşi var.
Şu ilginç tespitleri yapıyor:
- Ona göre, Türkiye’de başörtülü sayısı çok artmış. Başörtüsü gençlere inmiş ve çok çeşitlenmiş.
- “Ancak beni şoke eden bir gelişme var” diyor ve devam ediyor:
“Başını örten ama namaz kılmayan insanlar (var.) Bu çok büyük bir oksimoron-paradoks. İçsel bir çelişki. Üzücü bir durum. Başörtüsü eskiden belli bir hayat tarzının ölçüsüydü. Bunun artık böyle olmadığını görüyoruz.”
Sizin de aklınıza şu soru gelmedi mi?
Bir kadın, başını inancı nedeniyle örtmüyorsa, hangi nedenle örtüyordur?
Kitabın yazarı, “genç kızlar için bir örtünme modası olduğunu” söylüyor.
Bu durumda bir gün
“bikini giyen türbanlı kadın” oksimoron-paradoksuna da şahit olabileceğiz demektir.
Ne bileyim, şarap içen türbanlı kadın oksimoronu da pekâlâ mümkün olabilir.
Bir genç kız için günümüzde modanın, türban dışında çok daha çarpıcı, cazip ve modern biçimleri var.
Neden onları değil de, türbanı tercih ediyor?
Acaba bunda “Toplumda daha hızlı yükselirim” duygusunun da etkisi olabilir mi?
* * *
Kitabın içine girdikçe anlıyorsunuz ki, günümüz Türkiye’sinde “türbanlı kadının”, laik erkekten çok, “Müslüman erkekle” meselesi var.
Merve Kavakçı bölümünden birkaç saptamayı aktarayım:
- (Muhafazakâr) erkeklerde daha köklü daha tehlikeli bir değişim olduğunu düşünüyorum.
- Muhafazakâr erkeğin bir kısmında ‘ehemle mühimi karıştırmak’ diye bir sıkıntı var.
- Muhafazakâr erkek başörtülünün kamusal alanı girmesine, kendilerine orada bir ‘yuva’ bulmasına razı değil.
- Erkekler başörtülü kadını oyunda bir kart olarak kullanıyor.
- Muhafazakâr erkek başörtülü ve tahsilli kadına nasıl davranacağını bilmiyor.
Bu cümlelere bakıyorum.
Muhafazakâr erkek, türbanlı aydın kadından güzel bir meydan dayağı yiyor.
Durum gerçekten böyleyse sonuna kadar haklılar.
* * *
Bunlar sadece Merve Kavakçı’nın şahsi görüşleri değil.
Kitapta AK Parti Merkez Karar ve Yürütme Kurulu üyesi Ayşe Böhürler ile de yapılmış bir söyleşi var.
Ondan da bazı “muhafazakâr erkek” portreleri aktarayım:
- Taksim’de Fethullah Gülen cemaatine mensup veya benim öyle olduğunu düşündüğüm birinin ofisine gittim.
Önümüze “representer” olarak gayet hoş mini etekli bir hanım vardı... Çekim için arkada bir odaya geçtik. Orada bilgisayarlar karşısında 4 başörtülü kız gördüm. Bu benim için çok trajik bir şeydi.
- Muhafazakâr erkek başı açık kadını yakınlaşmaya daha müsait görüyor. Yakınlaşmak için flört ettiğinde daha az tepki alacağını, karşı tarafın daha kolay sinyal vereceğini düşünüyor.
- (Muhafazakâr erkek) Başörtülü kadını taşıyabileceği yeri sınırlı olarak görüyor. Papermoon’a başörtülü bir kadınla gitmek yerine elbette başı açık bir kadınla gitmeyi tercih eden bir sınıf ta var. Sonuçta dindar erkek de sınıf atladı.
- Ve kitaptan son alıntı. Yeni Akit Gazetesi yazarı Sibel Eraslan anlatıyor.
“Geçenlerde ‘Kalbi tesettürlü kasiyer aranıyor’ diye bir gazete ilanı okudum (Yeni Şafak Gazetesi’nde). Başörtülü olmayan ama ahlak sahibi olan! Bu bakış hem başörtülüler hem de başörtülü olmayanlar açısından feci bir şey.”
* * *
Görüyor musunuz, başörtülü kadınların muhafazakâr erkeklerle ne sorunları var...
Kadına “Hanım” diye seslenmekle iş bitmiyor.
Muhafazakâr erkeğin daha gidecek çok yolu, yiyecek çok fırın ekmeği var.
- Selin Ongun: “Başörtülü Kadınlar Anlattı: Türbanlı Erkekler” Destek Yayınevi, 2010 Ekim.
Paylaş