Paylaş
Hangi işadamı, şişman olduğu gerekçesiyle işten attığı çalışanına tazminat ödedi?
Yeme bozuklukları, beden imajı bozuklukları ve obezite psikolojisi üzerine. 2007 yılından beri de Türkiye’de yeme bozukluğu ve kilo problemi alanında çalışıyor. www.yemebozuklugu.info adlı bir sitesi var, pek çok takipçisi, katılımcısı var...
MİNİ TARİHÇE
Şimdi inanması güç gelebilir ama yaşadığımız dünyanın üzerinde, bir zamanlar, “Bir dirhem et, bin ayıp örterdi.” Ortaçağ’ın nü tablolarına bakın, güzel, alımlı herkesin beğenisini kazanan kadınların tümü şişmandı. O kadar uzağa gitmesek de olur, bizim büyükannelerimiz da kan iğneleri yaptırarak şişmanlamaya çalışırlardı. Toplumun ortak yargısı, zayıf kadının hastalıklı kadın olduğu yönündeydi. Ne olduysa 70’lerde oldu, Batı’dan “ince beden idealizasyon”u ithal edildi. Hele 80’lerde, “anoreksiya nevroza” en popüler sorunlardan biri haline geldi. O günden beri de, arada zaman zaman itirazlar olsa da, toplumun insanı bedenine yüklediği anlam değişti ve zayıflık, güzelliğin, başarının, kontrolün ve mutluluğun birinci anahtarı oldu. Şişmanlık da tam tersi sıfatların...
Aşırı kilolu olmak, mutlu bir cinsellik yaşamanın önünde engel mi?
Kilosu fazla olanların, cinselliği rahat yaşayamadığı düşünülür. Aslında çok da yersiz bir yargı değil. Beden kaygısı olanlar, kilolu da olsa zayıf da olsa yatakta rahat davranamayabilirler. Karanlıkta sevişmek, yorgan altında sevişmek ya da sevişmekten kaçınmak... Odağını kaybederler. Yani fazla kilo, cinsel problemlere yok açabilir. Ama cinsellik, fazla kilo almaya, hatta fazla kiloların korunmasına da neden olabilir.
Bunu ilk defa duyuyorum...
Çocuklukta fiziksel ya da cinsel taciz varsa mesela. O zaman insan, vücudunu dış etkenlerden koruyan bir zırh olarak görebilir, öyle de muhafaza edebilir. Eşiyle, mutsuz olanlar da farkında olarak ya da olmayarak aşırı kilolarından kurtulmamayı tercih edebilir. Çünkü şişmanlığı hem kendisine hem de partnerine cinsellikten kaçmak için öne sürebileceği somut bir problem olarak kullanabilir.
Demek ki kilo vermeyi bilinç altında reddedenler de var... Fotoğraf: Emre YUNUSOĞLU
Var. Kulağa garip geliyor ama öyle. Ama kendisi de farkında değil, kilo vermek istemediğinin. Cinsellik pek çok kadın için, evliliğini yürütme “vazifesi”. O durumdaki insanları, kilo, seksten uzak tutabilmek için bir mazeret olabiliyor. Partnerini, cinsel olarak çekici bulmadığı gerçeğiyle yüzleşmektense, kendi kilosunu problem olarak, ortaya koymak ona daha kolay gelebiliyor.
Kilo vermek istememenin başka sebepleri de var mı?
Var. Kilo verirse, başkaları tarafından beğenilmekten korkan, ya eşimi aldatırsam kaygısı yaşayanlar da var. O yüzden de kilo vermeyi farkında olmadan reddediyorlar. Diyeceksiniz ki, “E ayrılsın o zaman eşinden, olsun bitsin!” Ayrılmak, sizin zannettiğiniz kadar kolay bir karar değil, özellikle de çocuk varsa. Duygularını, isteklerini bir kenara itip, mutsuz da olsalar devam ettirmek zorunda hissediyorlar kendilerini. Kilo, burada da, “koruyucu rol” üstleniyor.
Şişmanlık ile başka böyle ilginç tespitleriniz var mı?
“Güzel kızın şişman arkadaşı” sendromu var. Şişmanların aşık olma, beğenilme, güzel bir ilişki yaşama olasılığı az olarak değerlendiriliyor. Herkes tarafından fazlasıyla görünüp yargılanırken, iş aşka geldi mi, şişman insanlar “görünmez” hale olabiliyorlar. Aşırı şişman olanlar, genellikle en yakın arkadaşlarının en büyük “dinleyicisi” ve “gözlemcisi” görevini üstleniyorlar. Zayıf, fit olan arkadaş, bitmek bilmeyen aşk ve cinsellik maceralarını anlatırken, şişman olan, dilsiz olmak ve dinlemek zorunda kalıyor. Onun anlatacak bir şeyi olmadığı düşünülüyor. Kilolu olana arkadaşa genellikle düşen görev, gizlice zayıf olan arkadaşa, kimler baktı, kimler süzdü, kimler ondan hoşlandı diye rapor tutmak oluyor. Onun kimseden hoşlanmaya, kimsenin de ondan hoşlanmaya hakkı yoktur gibi davranılıyor. Oysa aşk, kilo dinlemez. Kişinin, bedenine aşık olunmaz. Beden, reklamlar kısmıdır işin, aşk bedenden ötedir. Beden sadece aşkı ifade etmenin bir yönüdür o kadar.
Kilo almaya sebep olan psikolojik faktörler neler?
Yeme bozuklukları en belirgin olanı. Stres altındayken, öfkeliyken, evde sıkılıyorken... Yani tamamen duyguya bağlı yeme atakları ve bunları durduramama, en önemli sebeplerden. Aşırı yeme bozukluğu ve gece yeme sendromu (gece uykudan uyanıp yeme) obeziteye sebep olan ve sık rastlanan yeme bozuklukları arasında. Tabii tüm yeme bozukluklarının altında, psikolojik bir sebep var, o da kişiden kişiye değişiyor. Ama bu sebepler sanıldığı kadar karmaşık olmayabilir. Evlenme, boşanma, iş değiştirme gibi hayat değişimleri bile yeme bozukluklarını tetikleyebilir.
Her obezde yeme bozukluğu ya da duygusal problem yok o zaman...
Hayır yok. Her yeme bozukluğu olan obez değildir, her obezde de psikolojik kökenli bir yeme bozukluğu aranmamalı. Obezitenin pek çok yönü var ve tedavide ilk başvurulacak kişi, konuyla ilgili bir tıp doktoru olmalı. Biyolojik, genetik, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı gibi pek çok şey aşırı kilo alımına sebep olabilir.
Bu yüzyılın sırrı, zayıf olmak mı? Zayıf olmak şart mı?
- Bu yüzyılın sırrı, aslında sağlıklı olup, uzun yaşamak. Her kişinin sağlıklı kilosu farklı, illa zayıf olmak gerekmiyor sağlıklı kiloda olmak için. Bir hekime danışarak kişi, sağlıklı kilosunu tespit edebilir, etmeli...
Zerrin ÖZER
Ben bu paketle 32 kilo verdim: Spor, diyet estetik...
ZERRİN ÖZER FOTOĞRAFLARI
Müthiş görüyorsunuz!
Teşekkür ederim.
Alıştığımız Zerrin Özer’den çok daha farklısınız. Kaç kilo verdiniz?
32.
Nasıl verdiniz?
Ben yıllarca diyet yaptım, kilo da verdim ama hep başa döndüm. Sürekli patinaj çektim yani, hep olduğum yerde saydım. Asansör gibi, indim, çıktım, indim, çıktım. Ve bir gün geldi, canıma tak etti...
"Gıdımı da aldırdım, koltuk altımdaki ödemi de, liposuction da yaptırdım, memelerimi de toplattım... Sırada karın gerdirme var..." |
Sadece diyet mi uyguladınız?
Sizi tetikleyen neydi peki?
Çocuklar gibiyim, bedenime oturan tişörtler aldım. Bir sürü. Ve dar bluejean'ler. Eskiden kot pantolon üzerine uzun, bol şeyler giyiyordum. imdi hatlarımı gösteren şeyler giyiyorum. Karnımı gerdirdikten sonra göbeğimi de açacağım! |
Yok, yok. Ajda’ya saygım arttı. Hayatta en korktuğum şey, narkoz almaktı. Ama artık korkmuyorum. Bundan sonra neremde bir şey hissedersem, estetik olacağım. Tüm bunları yapabilmek, insanın kendisine olan saygısıyla da alakalıymış. Yıllarca, “Ben şarkıcıyım, zayıflarsam sesim iyi olmaz. Görüyorsunuz bütün tenorların, sopranoların, operacıların ciğerleri, cüsseleri büyük. Beni de böyle kabul edin, zayıf olamam ben” dedim. En başta kendimi, herkesi kandırdım. Belki de öylesi işime geliyordu. Ama sonra, aynada gördüğüm Zerrin’den hoşlanmamaya başladım. Ve ne yaptıysam, kendim irademle yaptım. Her şey, insanın beyinde bitiyor çünkü...
YARIN:
Feyza Bayraktar:
Anne-babalar çocuklarına nasıl davranmalı.
Dilek Altınçekiç:
70 kilo verdim ama takıntılarımdan kurtulamadım.
Paylaş