Paylaş
Bakınız: Jöleli arkadaş.
Bakınız: Yandaş medya.
Kemal Kılıçdaroğlu, en azından şimdilik “nimet dağıtma” makamını işgal eden bir muktedir değildir.
O sadece “külfet dağıtma” makamında bir âdemoğludur.
* * *
Kısacası...
Bana dünkü yazımdan dolayı...
“Kemal Kılıçdaroğlu yalakası” falan diye mesaj çeken, e-posta atan, laf çakan tüm dost ve düşmana...
Şunu söylemek isterim:
Ben eğer “Kemal Kılıçdaroğlu yalakası” isem...
Yeryüzünün en beceriksiz, en iş bilmez ve en şaşkın yalakasıyım.
Kime yalakalık yapacağını bile bilmeyen şaşkın bir yalaka!
Yalakaların yüz karası.
Ne demişler?
“Yalakanın şaşkını / Kemal Bey’i över kış günü”.
Yeniden keşif trendi
ÜMİT Besen’i yeniden keşfettik.
Ferdi Özbeğen’i yeniden keşfettik.
Mustafa Keser’i yeniden keşfettik.
“Türk pop tarihi” sürekli elimizin altında, sürekli yeniden keşfediyoruz.
Ve derken şimdi sıra geldi Selami Şahin’e...
Selami Şahin, Nahide’de iki kere sahneye çıktı, bu salı üçüncü zafer çıkışını yapacak.
Gidip dinleyenler, “Sevdiğimiz ne çok şarkı Selami Şahin’e aitmiş, şaştık kaldık” diyorlar.
Kısacası...
Bir “yeniden keşif trendi” ile karşı karşıyayız.
Bu trendin altında...
Bir miktar “eskiye özlem” yatıyor...
Bir miktar “eski şarkıların güzelliği” barınıyor.
Bir miktar da “eski güzel şarkılarla eski anılara dönme özlemi” bulunuyor.
Deniz Baykal olgusu
“DENİZ Baykal ne diyor?” sorusu hâlâ anlamını koruyor olabilir.
Deniz Baykal, partide kendisini destekleyen isimlerle birlikte bir dikkat merkezi olmaya devam ediyor olabilir.
Deniz Baykal’ın vereceği desteğin, parti içinde hâlâ bir anlamı olabilir.
Deniz Baykal’ın gönlünde bazı aslanlar yatıyor olabilir.
Bunların hiçbirine itiraz etmem.
Ben sadece “Deniz Baykal yeniden partinin başına geçecek” cümlesine itiraz ederim.
Çünkü bana göre...
O “kaset”, orada durduğu müddetçe ne Deniz Baykal böyle bir adım atar, ne de Deniz Baykal’a bu adım attırılır.
Yani...
Deniz Baykal’a öyle bir kumpas kurulmuştur ki...
O koltuğun hayalini bile kuramaz.
CHP acemisi bir yazarın CHP notları
- Süheyl Batum’un yeni “Genel Sekreter” olması ile partinin özgürlükçü söylemi arasında ben de çelişki bulanlardanım. Ama gönlüm Süheyl Batum’a bir şans vermekten yana... Bülent Arınç’a verilen şans kadar bir şans.
- Önder Sav’ın gitmesi Kemal Bey’in işini kolaylaştırmadı, zorlaştırdı. Çünkü artık “Önder Sav” gibi şahane ve işe yarar bir mazereti kalmadı.
- Berhan Şimşek ile Gürsel Tekin çatışıyormuş. Normal zamanlarda büyük gürültü koparırdı bu çatışma. Ama partide büyük altüst oluşun yaşandığı bir dönemde hakkı verilmedi.
- Kemal Kılıçdaroğlu’nun son zamanlardaki özgürlükçü çıkışı, meğer ne kadar çok CHP’liyi rahatsız ediyormuş!
- Önümüzdeki seçimde CHP’den milletvekili olmak... CHP’deki kutuplaşmayı, kargaşayı, saflaşmayı, cepheleşmeyi bu cümleyi unutarak değerlendirmeye kalkarsak fena halde yanılabiliriz.
- Bir arkadaşım Önder Sav için şunu söyledi: “Çok cool, çok sevimli bir adam”. Ona “Tek kalmaya mahkûmsun” dedim.
Olamazsın
- Sohbet ederken anlattıklarını yazarken anlatmıyorsan iyi bir köşe yazarı olamazsın.
- Mahsun Kırmızıgül’ü bile doğru dürüst eleştirmeye cesaret edemezsen iyi bir sinema eleştirmeni olamazsın.
- Her şeye maydanoz olmayı marifet bilmiyorsan iyi bir yurttaş olamazsın.
- En baskıcı ortamda bile yazmak istediklerini yazacak bir yöntem, usul ve tarz bulamıyorsan iyi bir gazeteci olamazsın.
- Rol aldığın filmin berbat olduğunu düşündüğün halde sırf promosyona zarar vermemek adına “Şahane bir film oldu” falan türü cümleler kuruyorsan karakterli bir oyuncu olamazsın.
- Çektiğin filme yönelik eleştirilerin önünü kesmek için yapılmadık ayıp bırakmayacak denli kendine güvenden yoksunsan esaslı bir film yönetmeni olamazsın.
Keşke benden de hesap sorsalar
MANGALDA kül bırakmadılar.
“Yetmez ama evet” dediler. “Darbecilerden hesap soracağız” dediler. “12 Eylül’le hesaplaşacağız” dediler. “Kenan Evren’i yargılayacağız” dediler.
Ve sonunda...
Kenan Evren’e fiske bile vurmadıkları gibi, tuttular maaşına zam yaptılar.
Galiba bunların hesap sorma biçimleri böyle.
Maaşa zam yaparak hesap soruyorlar.
İnsanın “Biraz da bizden hesap sorun muhteremler” diyesi geliyor.
Kişisel medya notları
- Ben artık Engin Ardıç okuyamıyorum. Okumuyorum değil okuyamıyorum.
- Fehmi Koru’nun dünkü “Mahsun’un yeni filmi” temalı yazısı, “Bir yazarın, galasına davet edildiği film hakkında olumsuz yazı yazma cesareti” açısından örnek bir yazıydı. Her şeye rağmen sen çok yaşa Fehmi Abi.
- Reha Muhtar! Yazılarını kısalt! İmza: Bir dost...
- Mahsun’un yeni filmi hakkında en güzel yazıyı “Olmamış Hacı” başlığıyla Radikal’den Berrin Karakaş yazdı. Bravo Berrin!
- Doğum günü için bir Hıncal Uluç saptaması: Kim ne derse desin Hıncal Uluç çaptan düşmüyor.
- Birgün Gazetesi’nin acemiliğini, çocuksuluğunu, şaşırtmasını seviyorum.
- İçine fotoğraf gömülen yazılara karşı bende hep bir önyargı oluşuyor.
- Sakın “Aylık dergide çalışmak ne rahat, hep bir ayın var” demeyin. “Elele” için yaptığım röportajlardan biliyorum: O bir ay, öyle bir geçiyor ki!
- Nazlı Ilıcak, Silivri Hapishanesi’ndekileri ziyarete gitmiş. Ben boşuna “Nazlı Ilıcak farklıdır” demiyorum.
- Genel Yayın Yönetmeni’nin çerçeve çizmeye fazla meraklı oluşu, Radikal yazarlarını ev ödevi yapan mektep talebelerine dönüştürüyor. Yazarları biraz rahat bırakmaya ne dersin Eyüp?
Paylaş