TÜRKİYE, bundan 7 ay sonra genel seçim için sandık başına gidecek. Dolayısıyla seçim menziline girmiş olduğumuz söylenebilir.
Adalet ve Kalkınma Partisi, yaklaşık bir buçuk yıl önceki yerel yönetim seçimlerinde gerilemeye uğradığında partinin düşüş sürecine girdiği varsayılmıştı. Oysa iktidar partisi yüzde 58’lik referandum başarısının getirdiği rüzgarın da etkisiyle gücünü yeniden sağlamlaştırmış görünüyor ve seçime özgüvenle bakıyor. Bu sırada ana muhalefet partisinin bir kez daha bütün enerjisini kendi iç mücadelesine teksif ettiğini görüyoruz. CHP iç meselelerini kısa dönemde aşamazsa, iktidar partisinin 2011 seçimine önemli bir üstünlük noktasından gireceğini söylemek büyük bir kehanet olmaz. KENDİNİ YENİLEME YETENEĞİ CHP’nin eski lideri Deniz Baykal, geçen mayıs ayında çirkin komploya hedef olup çekilmek zorunda kaldığında, partinin nereye gideceği büyük bir belirsizliğe girmişti. Ancak CHP’nin iki hafta gibi kısa bir süre içinde yeni bir lider seçerek içine itildiği bu darboğazı aşabilmesi, partinin kendisini yenileyebilme yeteneğini göstermesi bakımından önemli bir başarıydı. Krizin bu kadar süratli bir şekilde atlatılmasında partinin güçlü Genel Sekreteri Önder Sav’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği stratejik destek kuşkusuz büyük bir rol oynadı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun kongre başarısını sadece Sav’ın örgüt üzerindeki hakimiyetiyle açıklamak yanıltıcı olabilir. Bu başarının gerisinde, CHP delegelerinin halkta Kılıçdaroğlu’na doğru beliren sıcak bakışı hissetmiş olmaları ve kendisine şans tanınmasının partinin hamle yapabilmesi açısından yararlı olacağını görmeleri de önemli bir faktördü. Kılıçdaroğlu’nun seçimiyle birlikte CHP’nin kamuoyu yoklamalarındaki destek oranı birden yüzde 30’lara kadar yükseldi, bu çerçevede muhalefetin güçlenmesinin Türk siyasetini daha dengeli bir yapıya sokacağı beklentisi de doğdu. CHP’NİN GENLERİ VE DEĞİŞİM TALEBİ Yaklaşık 5 ay geride kalırken, geçen yaz başındaki ivmenin korunamadığı ortadadır. Bunun bir nedeni Kılıçdaroğlu’nun hazırlıksız yakalandığı referandum sürecidir. Diğer bir neden, parti yönetiminde artık bastırılamaz boyutlar kazanmış olan ikili yapıdır. Bu yapının bir ucunda halktan önemli bir destek alan, kitlelerle bir şekilde iletişim kurma becerisini gösteren Kılıçdaroğlu, diğer ucunda ise parti örgütüne hakimiyetiyle genel başkanın iktidar alanını pekala sınırlandırabilen Sav ekibi yer alıyor. Köşk davetiyle ilgili son kriz Kılıçdaroğlu’nun toplum karşısındaki inandırıcılığına da darbe vurmuş, partide otorite sorununu gündeme getirmiştir. Çok başlı, kaotik yapıların halkta güven yarattığı pek görülmemiştir. Bir başka düzlemde, iç iktidar mücadelesinin CHP’nin gelecekte nasıl bir kimlik taşıması gerektiği konusundaki çekişmeyle de iç içe geçtiğini görüyoruz. Bu çekişmenin birinci kutbunda, CHP’nin Cumhuriyeti kuran parti olarak onun kuruluş felsefesini özümsemiş, Cumhuriyet’in sembollerine, değerlerine sahip çıkan bir geleneği temsil ettiği gerçeği var. Ancak bir taraftan da bu partinin Türkiye’nin ve dünyanın geçirdiği muazzam değişimin ülkenin önüne koyduğu yeni, karmaşık ve zor sorunlara da karşılık verebilen bir dinamizm kazanması gerekiyor. Ayrıca, CHP’nin 2010 yılında artık mutlak özgürlükçü ve demokrat bir çizgiyi içselleştirmesi gereği de daha fazla ertelenemez. CHP gelenekle değişim arasında makul bir sentez yaratabilir mi? Yoksa bu bazılarının savladığı gibi imkansız bir arayış mıdır? Önümüzdeki dönemde bu soruların yanıtını alacağız. SAHİL ŞERİDİNDEN ÇIKABİLECEK Mİ? Ancak bu yanıt, CHP’nin şu temel sorununa da çözüm getirmek zorundadır. Kentli orta ve orta üst sınıfları büyük ölçüde yanına çekmiş olan CHP, bu kesimlerin dışında kalan ve kendini dışlanmış, mağdur hisseden dar gelirli kitlelere bir türlü ulaşamıyor. Bu kitleler büyük ölçüde Adalet ve Kalkınma Partisi’ne teslim edilmiştir. Bu konumlamanın CHP’yi sandıkta en çok taşıyabileceği nokta önemli ölçüde sahil şeridiyle sınırlı yüzde 20-25 aralığında bir erişimdir. CHP, bu sınırların emniyetli alanı içinde ne büyüyen ne de küçülen bir yapı olarak varlığını devam ettirmeyi yeterli görüyorsa, eski anlayışları devam ettirmekte serbesttir. Yok gerçekten büyüme iddiasını taşıyacaksa, o takdirde bu partinin artık bazı şeyleri farklı yapması gerekiyor. CHP’nin içine girdiği ve bir süre devam edeceği anlaşılan sancılı süreç, bu kısır döngünün aşılmasına yardımcı olduğu sürece olumlu karşılanmalıdır.