Paylaş
Kılıçdaroğlu’nu Önder Sav ile hesaplaşmak, hatta çatışmak konusunda verdiği karar için takdir etmemek elde değil. Yoksa o da çok rahat biçimde, Sav’la uzlaşarak sonsuza kadar Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı kalabilirdi. Ama bunu yapmadı, zor yoldan ilerlemeyi seçti. Bravo.
Takdir edelim ama hayatın gerçeklerini de unutmayalım: Şu an itibarıyla Parti Meclisi’nde kahir çoğunluk Önder Sav’ın yanında duruyor.
Önder Sav’ın önceki gün hatırlattığı gibi, Kılıçdaroğlu önünde sonunda o PM’nin bir toplantısına girecek, bir karar aldırmaya çalışacak.
Bana öyle geliyor ki, Kılıçdaroğlu’nun başladığı işi bir an önce bitirmeye karar vermesi gerek. O da, Önder Sav ile nihai hesaplaşmasını yapmak, yani Kurultay’a gitmek.
CHP ve Kılıçdaroğlu için Kurultay kaçınılmaz gözüküyor. Ne kadar erken yapılırsa parti de seçime hazırlanmak için o kadar zaman kazanır.
Şu an Kılıçdaroğlu’nun ne bir rakibi var ne de delege nezdindeki popülerliğini kaybetmiş durumda. Bu büyük resti de çekebilir Kılıçdaroğlu ve partisini Parti Meclisi’nin de yeniden seçileceği bir kurultaya götürebilir.
Herkes kendi kaderini yaşar. Kemal Kılıçdaroğlu biraz Sezen Aksu’ya kulak versin bence.
Korku-nun ecele faydası yok.
Amerikan seçiminden alınacak bir ders
AMERİKA, bağımsızlığını 1776’da ilan etti, kısa süre sonra da bugün hala kullandığı Anayasasını yazdı, uygulamaya soktu.
Bu Anayasa, tarihte ilk kez gerçek manada halk egemenliğini ve sert kuvvetler ayrılığını getirdi.
O Anayasayla getirilen ve gerekçesi de demokrasinin hep güncel kalmasını sağlamak olan kurallardan biri, yeni devletin parlamentosunun alt kanadı olan Temsilciler Meclisi’nin görev süresinin sadece iki yıl olmasıydı.
Yani her iki yılda bir bütün milletvekilleri yeniden seçilir, ülkede seçim yapılır.
Aynı şekilde o Anayasadaki bir başka kural da, parlamentonun üst kanadı olan Senato’nun da üçte bir üyesinin iki yılda bir seçimle yenilenmesidir.
Halkın yönetime olan tepkisi her iki yılda bir bu seçimlerle ölçülür, çoğu zaman iktidardaki başkan muhalif bir parlamentoyla birlikte yaşar.
Bu, bizim gibi kuvvetler ayrılığının neredeyse hiç yaşanmadığı ülkelere güzel bir demokrasi dersi aslında. Seçmen iradesinin hep güncellenmesi.
Kürt sorununda alınan avansı iyi değerlendirmek
SON silahlı çatışmalı versiyonunun 26 yıldır devam ettiği bir sorundan söz ediyoruz, en azından 87 yıllık bir sorundan, arada defalarca silahlı isyanlara neden olmuş bir sorundan, Kürt sorunundan.
Bu sorunla birlikte yaşamaya, silahlar patlamadığı, kimse
ölmediği zamanlarda sanki böyle bir sorun yokmuş gibi davranıp kafasını kuma gömmeye fazlasıyla eğilimli bir toplum ve siyaset yapımız var, doğru.
Ama sorunu çözmediğimiz, sorunun çözümü için barışçıl yolları açmadığımız sürece Kürt meselesi gelecek kuşaklara kadar kalacak, bunu da görelim artık.
Şimdi bir kez daha silahlar sustu. Geçici bir süre için belki ama sustu. Bu bir avans. Bu avansı iyi kullanmalı, en azından sorunu yaratan altyapıyı değiştirme konusunda ilerleme sağlamalıyız.
Kürtler, bu cumhuriyetin gerçekten ÖZGÜR, gerçekten EŞİT ve gerçekten KARDEŞ vatandaşları olabilmeli. Onlara kendilerini böyle hissetmeleri için gerekenleri sağlamalıyız.
Ezberlerimizi bozalım. Kürtler bu toplumda özgür değil, eşit değil, kardeş
hiç değil.
‘Demokratik özerklik’ti, şuydu buydu taleplere sonra da sıra gelir, en önce modernist cumhuriyetin en temel vaadi olan özgürlük, eşitlik, kardeşlik meselesini çözelim.
Paylaş