Paylaş
Televizyonda bir açıklama var. Birkaç yüzü aşkın sivil toplum örgütü açıklamaya şöyle başlıyor:
“Biz Kürt tarafı olarak...”
İçim burkuluyor sanki birileri, bir yandan Türkiye’ye yaranmaya çalışırken, başkaları da PKK ile arasını açmak istemiyor.
Şehit haberlerini duyar duymaz bu işleri bilen birilerini arıyorum. Onların ileri sürdüğüne göre:
“Bu seferki saldırı birkaç aydır devam eden terörün uzantısı değil. PKK bu sefer Türkiye’nin özel birlik kurma projesine tepki gösteriyor. Saldırının temelinde bu var.”
Bu görüş son derece önemli. Devamı dahada önemli.
UZUN SÜRECEK
Geçen hafta Başbakan Erdoğan’ın liderlerle yaptığı görüşmede, teröre karşı mücadele için “özel birlik kurulacağı” gündeme geliyor. Açıklamalara göre, “özel birliğin süresi 5-10 yıl sürebiliyor.”
Bu dehşet verici bir şey.
Özel birlik 5-10 yıl arasında görev yapacaksa, terörle mücadele bu biçimde devam edecek, 5-10 yıl daha hep birlikte öleceğiz, bu savaş 5-10 yıl daha devam edecek.
Özel birlik bir kere değişime uğrar ve yeni askerler görev üstlenirse, bunun süresi 20 yıla kadar uzayabilir.
Özel birlik derken, terörle mücadele derken, özel birliğin süresini konuşuyoruz derken, nerelere uzanıyoruz? Gelecek kaç yılımızı ambargo altına alıyoruz? Ne kadar daha insanımızı kaybetmeyi göze alıyoruz?
Özel birlik terörle mücadelede yöntemlerden biri olabilir. Ama buna, görev süresi olarak en azından 5-10 yıl biçmek, bu savaşın daha en az 10 yıl sürebileceğini göze almak değil mi?
Hakkari’deki saldırının altında işte bu hesaplar yatıyor. Dolayısıyla bu hesaplar bana ait değil.
BİRLİKTE YAŞAMAK
İnsanlar artık bıkmış durumda. Terörün belki de, hepimizi getirmek istediği nokta bu.
Birileri bizi ayrışmaya mı itiyor? Birileri bize, siz çözemiyorsunuz yavaş yavaş bu işi artık biz çözelim, demeye mi getiriyor?
Oysa, tek şansımız birlikte yaşamak. Ancak bu şansın önünde bir engel var. PKK bu saldırılarla kendisinin muhatap alınmasını istiyor. Terörünü devam ettirdiği sürece, bu imkansız.
En az 10 yıl, belki de 20 yıl. Bu süre içinde Güneydoğuya yine yatırım yok, orada sosyal faaliyet yine yok.
Umuyorum ki, bu hesap yanlış çıksın.
Özel birliğin 5-10 yıl görev yapacak olması böyle bir projenin hayata geçirilmesi açısından temel bir gereksinim olabilir, bu PKK’nın yaptığı bir hesap. 5-10 yıl derken, Devlet’in elbette böyle bir hesabı yok. Belki PKK böyle anlamak istiyor savaşı yeni bir 10 yıla uzatmaya çalışıyor. Türkiye’nin özel birlik projesini böyle anlıyor.
Hakkari’de dün onun için saldırıyor.
Ah THY, vah THY
ÖNCEKİ gün THY’nin İstanbul-Bodrum seferi. Uçak Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan 15.10’da kalkacak. Tarife öyle.
Sürpriz değil, THY yine gecikiyor, çok fazla değil, aslında son zamanlarda artık normal hale gelen 45 dakikalık bir gecikme.
Bekleme salonunda yolculara anons yapılıyor, yolcular uçağa binmek üzere çağrılıyor. Yolcular ayağa kalkıyor, kapının önüne geldiklerinde, “5 dakika bekleyeceksiniz” deniyor. Yolcular arasında hafif bir kıpırdanma, hafif sinirlilik hali.
5 dakika oluyor 10, 10 dakika oluyor 15. Yolcular yavaş yavaş bağırmaya başlıyor, kapıdaki görevli hostes uçakla temasa geçiyor, salondaki durumu aktarıyor, karşıdan cevap geliyor:
“Beklesinler beklemekten bir şey olmaz.”
Bu kabalık hostesin telsizinden tesadüfen çevredeki halk tarafından duyuluyor, duyulunca kıyamet kopmuyor ama ortalık iyice hareketleniyor.
Sonuçta son bir anons ama bu sefer gerçek anonsla yolcular uçağa biniyor. Dediğim gibi, 45 dakikalık rötar. THY yolcusu artık alışmış gibi, sıra şimdi kabalığa alışmaya geliyor.
Günay ile Haberal’ın babaları
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan dünkü grup toplasında 12 Eylül yönetimiyle hesaplaşıyor. Hesaplaşırken bir örnek veriyor:
“Benim Bakanım Ertuğrul Günay, 12 Eylül’de tutuklu iken babasını kaybediyor. 12 Eylül yönetimi Günay’ın babasının cenazesine katılmasına izin vermiyor.”
Doğru. Bir zamanlar sevgili arkadaşım Ertuğrul Günay’ın bu acısını paylaşıyorum. Cezaevinden çıktıktan sonra sohbetlerimizden birinde babasının cenazesine katılmasına izin vermeyen askeri yönetimi ağır biçimde eleştiriyor.
Ergenekon’dan tutuklu Prof. Mehmet Haberal bir süre önce babasını kaybediyor.
Ne gariptir ki, Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye’de, Erdoğan’ın eleştirdiği tıpkı 12 Eylül rejimindeki gibi, Haberal’a babasının cenazesine katılmasına izin verilmiyor.
Erdoğan neyi eleştiriyor? Öyle bir eleştiri ki, eleştirdiği 12 Eylül askeri rejimi ile bugün arasında fark yok.
Paylaş