Paylaş
“Heyecanlı mısın?” diyorum.
“Nasıl olmayayım” diyor, “İkide bir ameliyat mı oluyorum?”
“Sen merak etme” diyorum, “Orası uğurlu hastane, benim annem de orada ameliyat oldu, şimdi gayet iyi. Üstelik bugün her yerde kelebekler uçuşuyor, bu bir işaret...”
“İnşallah” diyor, “İnşallah...”
Bir kere daha “İnşallah” diyor.
Ne güzel bir kelime aslında, “Allah izin verirse...”
İnşallah verecek ve Zehra Teyze iyileşecek.
Ben de herhalde kendimi rahatlatmak için, böyle söylüyorum, “Her şey süper olacak, mükemmel olacak”, öyle diyelim öyle olsun kontenjanından, aslında benim de içim pır pır, e kolay değil ameliyat, gerçi ülkenin en iyi hastanelerinden birinde, ülkenin en iyi hekimlerine teslim...
Kadın bıkmış artık diz ağrısından.
Bu defa böyle oldu.
Her haberin kaderi farklı oluyor işte.
Yoksa hesapta Zehra Teyze’yi ameliyat ettirmek filan yoktu.
20 bin lirayı bankaya yatırıp, yola devam ediyorduk ki...
O, parayı almaya bankaya bile gidemedi.
O zaman da bu ameliyat şart oldu.
Sağ olsun Işık Akgün Hoca ve Florence Nightingale Hastanesi imdadımıza koştu.
*
Hastaneye varıyoruz.
Kapıda karşılıyorlar Zehra Teyze’yi, kraliçeler gibi, hooop tekerlekli sandalyeye oturtuyorlar, herkes güler yüzlü, bizimki biraz şaşırıyor.
(Süper) Hande, Senih ve ben yanında yürüyoruz.
Yine lahana gibi kat kat giyinmiş, üzerinde siyah bir pantolon var, onun üzerinde fıstıkiçi bir bluz, onun üzerinde bej bir yelek, onun üzerinde kot bir pardösü,
başörtüsü, bastonu ve kırmızı terlikleriyle...
Hepimiz coşku yapıyoruz, “Kendine yeni terlikler yapmışsın! Müthiş” diye.
Biraz utanıyor.
*
“Kimliğiniz?” diyorlar.
Gözüyle çantasını işaret ediyor.
Anında atlıyorum, fermuarını açıyorum, fistolu mis kokulu havluların arasında yeşil bir patiğin içinde saklanmış kimliği bulup, çıkartıyorum.
“Kimlik mi, hazine mi bu” diyorum.
“Yavrum hep kaybediyorum, ondan” diyor.
Standart evraklar imzalatılıyor.
Operasyon hakkında bilgilendirildiğine dair, anestezi hakkında bilgilendirildiğine dair, gerekirse kan nakli yapılmasına izin verdiğine dair...
Şöyle bir bakıyor suratıma...
“Ameliyat olan herkese imzalatıyorlar, normal bu...” diyorum.
*
7. kata çıkıyoruz.
Oda gayet güzel.
“Valla şanslısın manzaralı!” diyoruz.
Gözü televizyonda, çalışıp çalışmadığını merak ediyor.
Çalıştırıyoruz.
(Süper) Hande ile üç beş parça eşyasını dolaba asıyoruz, o dantelli eski usul havluları görünce içimiz bir hoş oluyor, hazırlık yapmış yani, kadın her zaman kadın işte, mendil satsa da, 70 yaşında olsa da...
Üzerine minik pembe kalpli pijamasını giydiriyoruz.
Hemşireler odaya girip çıkıyor. Soruyorlar.
“Kilonuz? Boyunuz?”
“Bilmiyorum” diyor.
Başka sorular da soruyorlar.
Hepsine toptan cevap veriyor:
“Sigara yok, alkol yok, böbrek yok, şeker var, tansiyon var, takma diş var...”
Ve Zehra Teyze’nin ince bir espri anlayışı var!
*
Tetkikler başlıyor.
Önce kan alınıyor.
“İğneyi sokarlarken derin nefes al” diyorum.
Küçük çocuk gibi dediğimi yapıyor.
Tansiyon ölçülüyor.
Aşağıya akciğer filmine götürülüyor.
Bu arada odada, bizimle birlikte minik bir kelebek var, uçuyor, gözüm hep ona takılıyor.
Biliyorum o iyi şeylerin habercisi...
*
Biraz sonra Işık Akgün Hoca geliyor. Onunla da sohbet ediyoruz.
Zehra Teyze’ye moral veriyor.
“9.30 yerine ameliyatı sabah 7’ye alabilir miyiz, Cerrahpaşa’dan Profesör Güner Kaya için o saat uygun...”
“Tabii, tabii” diyoruz, “6’da hastanede Zehra Teyze’nin yanında oluruz.”
(Süper) Hande, Senih ve ben yarın sabah yine ekip olarak oradayız.
Pazar günü hastaneden çıktıktan sonra ona destek verecek, hemşire gönderecek Doktorum-Evde Bakımcı’lar da uğrayacak.
Dualarınızı eksik etmeyin, ameliyat güzel geçsin, iyi geçsin.
Bir an evvel Zehra Teyze iyileşsin.
SON DAKİKA HAMİŞİ:
Işık Akgün Hoca aradı. “Zehra Teyze yarın ameliyat olamıyor” dedi. Çünkü, tetkiklerde yüksek oranlarda enfeksiyon görülmüş. Onun için antibiyotik tedavisine başlandı. Ameliyatta hedef cumartesi.
Behiye Buket’ten haberler
YARIM Kalan Hayatlar arasında belki de insanların en içine dokunan, geçen cuma yayınlanan Behiye Buket’in hikâyesi oldu. Gelen mail’lerin çokluğu karşısında, resmen dumura uğradım. Mutluluk gözyaşları içinde okudum. Yarım Kalan Hayatlar’ı destekliyorsunuz ya, sağ olun, var olun. Bazı okurlar (süper) Hande’den onun banka hesap numarasını alıp, bizzat para yardımında bulunmuş, teşekkür ederim.
Behiye Buket’le ilgili gelişmeleri de hemen söyleyeyim: Yazık, onun yazı- mazı görecek hali yok, geçen cuma onu anlatan yazıyı da görmemiş. Birkaç gün sonra Mor Çatı’ya uğradığında söylemişler, çok sevinmiş. Bankadaki paradan da ancak o zaman haberi olmuş. Parasını vadeli hesaba yatırmış, faiziyle yaşayacak ve o parayla ev alacak. “20 bin liradan biraz fazlasıyla nasıl alacaksın?” diyorum, “Allah büyüktür, bugünleri göreceğim de aklıma gelmezdi ama gördüm” diyor. Bir okur, ona çocuklarına götürmesi için üç çift spor ayakkabı göndermiş. Çok mutlu. Yarın üç de eşofman alıp, Zehra Teyze’nin ameliyatından sonra Behiye Buket ile Üsküdar’daki Çocuk Esirgeme Yurdu’na gideceğiz...
Paylaş