Paylaş
İnsanlar tanıyor, coşku gösteriyor.
“Sen Zehra Teyze misin?” diyor.
O da utangaç bir şekilde gülümsüyor.
Nasıl şeker, doğal ve güzel...
Bazen beni güldürüyor.
Kulağı duymadığından mıdır nedir, bütün yaşlılar gibi bağıra bağıra konuşuyor.
“Sakın yanında para taşıma! Almaya kalkarlar, sana zarar verirler” diyorum.
“Benim gibi kimsesiz bir kadına, kim, neden zarar versin yavrum” diyor, “Ödemem gereken borçlarım var, para bana ondan lazım!”
Ve bunu, dünya aleme ilan ederek söylüyor.
“Şşşşşt” diyorum.
“Ha? Ne dedin?” diyor.
* * *
Yanında para taşımasını engelleyecek formülü, Neşe Aygen’le buluyoruz.
Neşe Hanım, İş Bankası’nın Cihangir şube müdürü. Ona otomatik ödemeden söz ediyor.
Zehra Teyze hiç oralı değil, dinlemek bile istemiyor, kim gidecek evden faturaları getirecek.
Neşe Hanım devam ediyor:
“Ama öyle demeyin. Herkes artık böyle yapıyor. Sizin paranızı vadeli yatıracağız, her ay faizini alacaksınız. Aynı anda başka bir hesabınız olacak, oradan da elektriğiniz, suyunuz, doğalgazınız otomatik ödenecek...”
O kadar üsteliyoruz ki, ikna oluyor. O arada soruyorum.
“Bugüne kadar nasıl ödüyordun?”
“Bir süre kendim gidiyordum” diyor, “Ama dizlerim kötüleyince, konudan komşudan, sağdan soldan rica etmeye başladım...”
* * *
Dün sabah “Süper Hande”yle onu evden alıyoruz.
“Zehra Teyze, faturalar yanında değil mi?”
“Tamam tamam getirdim” diyor.
Hep birlikte Cihangir İş Bankası’nın yolunu tutuyoruz. (Hande de, bizim gazetede çalışıyor. Ona “Süper” dememin nedeni, gerçekten süper olması, her işe yetişebilmesi...)
Neşe Hanım, sağ olsun, yine devredeydi.
Her bir şey halledildi...
Zehra Teyze’nin artık bütün faturaları otomatik ödemede...
Acayip mutlu ve gururluyuz...
Otomatik ödemeyi hallettik ya, zannedersin büyük iş yaptık!
Hepimizin gözünde zafer kazanmış komutan ifadesi...
Işık Hoca “sağ dizi iptal” dedi
“HADİ yürü, gidiyoruz” diyorum.
“Nereye?”
“Profesör Işık Akgün’e...”
“O kim evladım?”
“Senin dizcin. O ameliyat edecek seni. Dizlerinin kötü olduğunu, yürüyemediğini yazınca, sağ olsun bir sürü insan seferber oldu. Benzer sorunu yaşamış pek çok kişi de hep onun adını verdi: Işık Akgün. Ona gidin dedi. Gel hadi tanışalım...”
Fulya’da gayet zevkli döşenmiş bir yer.
Muayenehanenin daha büyüğü.
Adı, Kaktüs Sağlık Hizmetleri.
Kimileri uğursuz bulur ama ben kaktüs severim.
Işık Akgün de hoşuna gittiği için bu ismi seçmiş, herkes sormuş, “Hocam niye kaktüs? Kaktüs şifa- mifa mı veriyor? Yararlı bir bitki mi?”, “Yoo” demiş, “Sadece sevdiğim için...”
Bunlar küçük şeyler belki ama insanın kişiliği hakkında bilgi veriyor.
“Özgür ruh” lardan o, kimseye eyvallahı yok gibi duruyor, zaten hekimden çok, sanatçıya benziyor. Renkli, zevkli, oyuncaklı bir odası var. Alya ile birlikte gelseydik yanmıştı, bütün o objelere dokunurdu, dizili arabaları tek tek incelerdi...
Zehra Teyze’ye o kadar sevecen davrandı ki anlatamam.
Bu arada, Zehra Teyze, lahana gibi giyinmişti.
Çorap üstüne çorap.
Tek tek onları indirirken, biraz utandı.
“N’apim yavrum üşüyorum” dedi.
Sonunda Işık Hoca, Zehra Teyze’nin dizine ulaştı.
Muayene ederken ona genel sağlık durumuyla ilgili sorular sıraladı. Meğer tek böbreği yokmuş, şekeri varmış.
“Sağlık durumunuzu takip eden var mı?”
“Yok.”
“Hangi ilaçları alıyorsunuz?”
“Valla, isim bilmem ben. Bir büyük hap var, onu kırıp yarısını alıyorum, iki de küçük renkli var. Onları da bazen alıyorum, bazen unutuyorum.”
Bir de hemen dizinin filmini çektirdi.
Bizimki, kendini prensesler gibi hissetti!
Çünkü Işık Hoca, İstiklal Caddesi’nde mendil satarak, hayatla boğuşan bu kimsesiz kadına kendini öyle hissettirdi.
Sonuç mu?
Sağ dizi iptal.
Kıkırdak diye bir şey kalmamış.
Bütün yük, sol dize kaymış.
Üstelik, bel de bozulmaya başlamış. Acilen sağ dize müdahale gerekiyormuş...
Ameliyat haftaya
“PEKİ, şimdi ne olacak?” diyorum.
Işık Hoca, “Ameliyat” diyor.
Gelecek hafta çarşamba saat 9.30’da. Ama bir gün önce girecek hastaneye ve tüm tetkikleri yapılacak. Hangi hastane mi?
Florance Nightingale.
Yönetim kurulu, bir an bile terreddüt etmemiş, Zehra Teyze’nin bütün ameliyat masraflarını üstelenmiş.
İtiraf etmem gerekiyor ki, inanılmaz duygulandım.
Çünkü 40 bin TL’lik bir ameliyattan söz ediyoruz.
Ve 3500 dolarlık protezden.
Herkese, her şeye çok çok teşekkür ediyorum.
Evet, her gün binlerce insana hayat veriyorlar ama bir kişiye daha...
Üstelik sağlık hizmeti alması mümkün olmayan birine...
Bu arada Zehra Teyze’nin benden ve “Süper Hande” den başka refakatçisi yok.
Ameliyattan sonra 4-5 gün hastanede kalacak, sonra 15 gün evde bakılması icap edecek. Biz de “Süper Hande” yle kara kara düşünüyoruz n’apacağız diye...
Ama sonra...
Ben eminim ki...
Kim tutar Zehra Teyze’yi...
Eve dönerken iç çekiyor, “Amma pahalı bir ameliyatmış! Allah o doktordan razı olsun, o hastaneden de...”
“Bence de...” diyorum.
Paylaş