GOLDSTONE RAPORU (1): İsrail’in Gazze’de insanlığa karşı suçları

ÖYLE anlaşılıyor ki, daha çok uzun bir süre toplum olarak İsrail’in Gazze’deki ablukası ve Hamas’ın masum bir direniş örgütü örgüt olup olmadığı gibi konuları, soruları konuşuyor olacağız.

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail karşısında sertleşmesine ve bu çerçevede Türkiye’nin Orta Doğu politikasında önemli bir kırılmanın meydana gelmesine yol açan gelişmelerin başında, bu ülkenin 2006’dan itibaren Gazze’de uygulamakta olduğu abluka, ama daha önemlisi 27 Aralık 2008-18 Ocak 2009 tarihleri arasında gerçekleştirdiği askeri harekat geliyor.

Bugünkü tartışmayı sağlıklı bir zeminde yürütebilmek için Gazze’de ne olduğunu bir kez daha büyüteç altına yatırmakta yarar var. Bu konuda başvurabileceğimiz en önemli referansı, BM İnsan Hakları Konseyi tarafından kurulan Gazze Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı, komisyon başkanının adıyla anılan ünlü Goldstone raporu oluşturuyor.

İSRAİL İŞBİRLİĞİNİ REDDETTİ


BM’nin Gazze Komisyonu’nun Başkanı Richard Goldstone, Güney Afrikalı apartheid karşıtı bir yüksek yargıç. Lahey’de Miloseviç’e karşı Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi Başsavcılığını da yapan Goldstone, uluslararası alanda objektifliği ve saygınlığı ile temayüz etmiş önemli bir hukuk otoritesi.

İsrail’i sorgulayan raporun altında imzası olan Goldstone’un Musevi olması işin ilginç bir yönü. Hazırladığı raporda İsrail’i Gazze’de “insanlık suçu” işlemekle suçladığı için Goldstone’un Güney Afrika’daki tutucu Musevi çevreleri tarafından kara listeye alınması talihin bir cilvesi olmalı.

Filistin Platformu tarafından Türkçeye çevrilip kitap haline getirilen, ancak İngilizce orijinaline internetten kolaylıkla ulaşılabilen 15 Eylül 2009 tarihli Goldstone raporu, komisyonun aylarca süren çalışması sonucu hazırlandı. Komisyon, yaklaşık 1.5 ay Gazze’de sahada çalıştı, tanıklarla konuştu, bombalanan yerleri bizzat gidip inceledi, erişim sağlayabildiği bütün belgeleri değerlendirdi. İsrail, Goldstone komisyonuyla işbirliği yapmayı reddetti.

İKİNDİ NAMAZI SIRASINDA CAMİ BOMBALANDI


Yaklaşık 550 sayfa tutan bu raporu bir köşe yazısının sınırları içinde özetleyebilmek kuşkusuz mümkün değil. Ana noktalara değinelim. Bu hareket sırasında bin 500’e yakın insanın öldüğü biliniyor. Komisyon’un ölü sayısı olarak 1387 ile 1417 aralığındaki tahminlere itibar ettiği anlaşılıyor. Çocuklar da dahil olmak üzere en az 220 sivilin öldüğü belirtiliyor. Raporun İsrail açısından en ağır sonuçlarından biri, İsrail Ordusu’nun “doğrudan sivilleri hedef alan kasıtlı eylemler gerçekleştirdiğini” vurgulamasıdır.

Sivil ölümler kadar vahim olan, sivil konutların da İsrailli askerler tarafından yaygın bir şekilde tahrip edilmiş olmasıdır. Goldstone’un saptamasına göre, 3 bin 354 ev tamamen, 11 bin 112 ev ise kısmen yıkılmıştır. Yıkılan binalar içinde 280’i okul ve anaokuludur.

İsrail kuvvetleri, bombardımanda sivil-askeri hedef ayrımı gözetmemiştir. Bombalanan yerler arasında camiler de vardır. İkindi namazı sırasında El Maqadmah Camiine atılan füze 15 kişiyi öldürmüştür. Hastaneler ve hatta ambulans garajları bile bombalanmıştır. Rapor, kanıtlarıyla birlikte bu örnekleri sıraladıktan sonra bu gibi eylemlerin savaş kurallarına ilişkin Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ağır ihlalini oluşturduğunu belirterek, “askeri zorunlulukla gerekçelendirilemeyen hukuk dışı ve keyfi tahribat savaş suçu sayılır” yargısını belirtiyor.

TEK UN DEĞİRMENİ BİLE VURULDU

Raporun düşündürücü bir diğer yönü, ablukayla zaten ciddi bir şekilde sarsılmış olan Gazze’deki sivil hayatın askeri harekat nedeniyle bütün altyapısıyla çöktüğünü göstermesidir. Rapor, İsrail’in yalnızca askeri hedeflerin peşinde olmadığını, aynı zamanda sistematik bir şekilde sanayi ve gıda altyapısını, su tesislerini, kanalizasyon ve arıtma tesislerini de yıktığını belgeliyor. İsrail, Gazze’de faaliyette olan tek un değirmeni olan Al Bader’deki değirmeni de hava saldırısında vurmuş, ayrıca buldozerlerle bir tavuk çiftliğinde kümesleri yerle bir edip 31 bin tavuğu telef etmiştir.

BM raportörü, nihai kanaat olarak sonunda İsrail’in “önce ablukayla, daha sonra operasyon sırasında ve sonrasında uyguladığı politikalarla uluslararası insancıl hukuku ihlal ederek Gazze Şeridi halkına toplu bir ceza çektirme niyetini ortaya koyduğu” sonucuna ulaşıyor.

Goldstone, aynı zamanda “İsrail hükümetinin bazı eylemlerinin, yetkili bir mahkeme tarafından insanlığa karşı işlenen suçlar olarak kabul edilmesi gerektiği” görüşünü de belirtiyor.

Peki İsrail’i bu kadar ağır bir şekilde suçlayan Goldstone, Hamas’ı masum mu görüyor? Bu sorunun yanıtını yarınki yazımızda değerlendirelim.

Yazarın Tüm Yazıları