Paylaş
Gerçekten vicdanı olan hiç kimse, Anayasa değişikliği paketinin birinci tur oylamaları sırasında iktidar milletvekillerinin, aslında “gizli” olması gereken oylarını bir başkasına gösterdiğini tespit eden görüntüler basına yansıyalıberi oylarını “özgürce” kullandıklarını reddedemez.
Tabii sadece “oy hücresine” girdiği andan, çıkıp oyunu attığı ana kadar olan süreçten söz ediyorsak bu söz doğrudur.
Yok, ondan öncesini de sözün içine katacaksak, durum hiç de öyle değil.
Nitekim “paket”in siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin kuralları düzenleyen maddesinin “kabul” için gerekli 330 yerine 327 oy alarak “reddedilmiş sayılması” ardından yaşananlar, iktidar partisi milletvekillerinin hiç de “fikri hür, vicdanı hür” bireyler gibi hareket etmesine imkân bırakmadı.
O kadar ki Başbakan Erdoğan’ın, gazetecilere bunları söylemesinden az önce toplanan parti Meclis grubunda da öneriye “evet” demeleri için milletvekillerini düpedüz baskı altında tutan sözler söylediği bildirildi.
Peki bunu yapmasında kurallara, parlamenter geleneklere aykırı bir taraf var mı?
Hayır yok!
Ama bu tablo içinde milletvekillerine hiçbir baskı yapılmamış gibi konuşmanın da yeri yok.
Baskı yoktu da “8’inci maddeye oy vermeyen iktidar milletvekillerini” tespit amaçlı liste neden yapıldı? O yolla liderin gözüne gireceğini düşünmese o milletvekili oturur liste yapar mı?
Dünkü sözlerini okuyunca Başbakan Tayyip Erdoğan’la başka başka ülkelerde mi yaşıyoruz sorusu yine zihnimizi işgal etti. Çünkü o sözleri inanmadan söylediğini zannetmiyoruz.
O zaman yani partisinin milletvekilleri gerçekten -makul parti disiplini dışında- özgürse, neden parti içi demokrasiyi gerçekleştirecek değişiklikleri yapmadığını anlayamıyoruz.
Not: Sabah başyazarı Mehmet Barlas’ın “Sabıkalı Gammazlar” başlığı altında “(Ertuğrul) Özkök göreceli genç ve deneyimsiz bir gazeteci olduğu için 1960’ı bilmemesi doğaldır./Oysa gazetesinin başyazarı Oktay Ekşi’ye sorsaydı./27 Mayıs darbesi ertesinde o zamanın gammazlarının “Bunlar Demokrat Parti yanlısı” gerekçesiyle mesela Ecvet Güresin’e, mesela Yılmaz Çetiner’e Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nde neler yaptıklarını öğrenir ve dünkü yanlış bilgiye dayalı yazısını yazmazdı (...)” dediğini okudum.
Ben Güresin ve Çetiner’e, “Ankara Gazeteciler Cemiyeti”nde hiçbir haksızlık yapılmadığını söylüyorum. Mehmet Barlas’ı ağzında lafı gevelememeye, dedikoduları değil, bildiğini ortaya koyarak açık konuşmaya davet ediyorum. O.E.
Paylaş