Paylaş
Fanatizmin hortladığı o yüzler sokakları işgal ediyor. Bir başka karede yine o var...
Elinde meşale... Cumhurbaşkanı Gül’ün, Başbakan Erdoğan’ın fotoğraflarını yakıyor. Yine o cahil öfke var yüzlerde. Dev Ermeni bayraklarıyla yürüyorlar. Yanlarında Ermeni polisler...
Sanki bir futbol maçından çıkmış, holigan sürüsü gibi...
Bağırarak yürüyorlar... Faşizmin “ırkçı batağı”na saplanmaya hazır bir “arka sokak lümpenliği” var kıyafetlerde...
24 Nisan’da Erivan’da faşizm, azgın bir cehalet halinde hortluyor.
ABD Başkanı’nın 24 Nisan konuşması tetikliyor bu azgınlığı. Cesaretlendiriyor...
1815’i sormuyor
İşin sırrı da işte burada başlıyor. Atalarının tarihi, köle tüccarlarının prangalarıyla yazılmış olan Obama, okyanus ötesinden tarih öncesine Türkiye için neden ısrarla “soykırım mesajı” veriyor...
Oysa Kongo’da gördüğüm o “suç atlası” hatırlatmıştı bana...
Köle tüccarlarının güvertesinde başlayan acılı siyah hayatlar hatırlatmıştı... 1815’te mesela... Bir sabah boynunda demir tasmayla uyanan Afrikalıların sonradan nasıl Afro-Amerikan olduğunu sormuştum...
Belki de böyle bir gemide uyanmıştı Obama’nın büyük dedesi...
Ama bunu sorgulamıyor Obama. Okyanus ötesine 1915’i soruyor... Niye?
Çünkü emperyalizmin muhtaç olduğu kan, aşırı milliyetçilikte bulunur. Şili’de, Paraguay’da, Arjantin’de, Türkiye’de, Yunanistan’daki faşist darbeleri o desteklemiştir çünkü...
Katil Saddam, Halepçe’de 5 bin Kürt’ü kimyasalla katlettiğinde sesi çıkmamıştı. Ama Saddam petrol ülkesi Kuveyt’e girince, Kürtler için adalet akla geldi. Yıllar sonra Irak’a gelen Amerikan adaleti!!!...
Irak’a “demokrasi getiriyoruz” diye bir milyon insanın ölümü böyle bir adalettir işte...
Ama aynı demokrasi Suudi Arabistan ya da Emirlikler için istenmez. Çünkü uysaldır krallar... Körfez’deki emirler, emirlere uyarlar çünkü...
Peki Erivan’daki faşist gösterilerle ne ilgisi var diyebilirsiniz bunların... Çok ilgisi var.
Haritaya bakın
Anlamak isterseniz... Haritaya bakacaksınız. Nasıl petrol bölgesi Kuveyt ise. Gürcistan’dan, Hazar’dan, Karabağ’dan. Karadeniz’den ne geçiyor?
Dünyanın enerji hattı geçiyor... Orada piyon olacak ırkçılara, faşizme ayarlı gençlere ihtiyaç var. Yoksa o zengin toprakların fakir çocukları yanlışlıkla barışırlarsa...
O enerji hattı kimlere kalır? Anlıyor muyuz şimdi bu soykırım ısrarını..
İKİNCİ YAZI
İstiklal Marşımızı yabancı diplomattan dinlediniz mi?
MOŞE Kamhi İstanbul’da doğmuştur. Topraktan Kasımpaşalıdır. Sağ omzu yürüyüşünden hafif önde gider... Kahkahası da vardır, sessizliği de... Konuşurken insanın gözlerinin içine bakar. Lüferin de zamanını bilir, kalkanın da... Arapsaçını masada görmeden balığı söylemez... O da boğaza bakarken içinden şilepler geçer... Adalara doğru derin bir nefes alır. Velhasıl Moşe Kamhi İstanbul’un çocuğudur... Bu iklimin evladıdır.
Şimdi İsrail’in İstanbul Başkonsolosu...
Önceki gün İsrail Milli Günü’ne çağırdı. Hilton Oteli’nde görkemli bir tören. İsrail’den sanatçılar gelmiş. Şarkılar söyleniyor. Moşe hoş geldin için sahneye çıkıyor. Alıyor eline mikrofonu, Türkçe de konuşuyor, İbranice de... Ardından sıra milli marşlara geliyor. İstiklal Marşımız başlayınca Moşe Kamhi de başlıyor söylemeye...
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak...”
Öylesine etkileniyorum ki. Tüylerim diken diken oluyor. Büyük bir ciddiyetle söylüyor Moşe. Sanki yüzyıllara yayılan ortak bir kaderi söylüyor. Birlikte yaşamanın, kabullenmenin, birbirini anlamanın ne demek olduğunu söylüyor. İsrail’de diplomasiyi Moşe’ler götürse, biliyorum ki Gazze’deki eziyet de biter...
Bravo Moşe Kamhi sana...
Ben ilk kez bir yabancı diplomatın böyle İstiklal Marşımızı okuduğunu gördüm.Bu yüzden sen yalnızca İsrail’in İstanbul Başkonsolosu değilsin. Bana göre İstanbul’un da İsrail’deki elçisisin...
ÜÇÜNCÜ YAZI
Ne olur adı Asiwa olsa
DİCLE’nin aklında bir isim var...
Asiwa... Kürtçe “Ufuk” demek...
Bir gün kızı olursa adını “Asiwa” koyacak. Gün geliyor bir kızı oluyor. Nüfus müdürlüğüne gidip adını yazdırıyor:
- Asiwa olsun...
“Olmaaaaz” diyorlar...
- Niye...
- Çünkü alfabemizde W harfi yok...
Çaresiz geri dönüyor Dicle... Ama peşini bırakmıyor. Çünkü Dicle aynı zamanda İsveç vatandaşı...
Karanlık ellerin katlettiği Musa Anter’in oğludur Dicle...
Kalkıp İsveç konsolosluğuna gidiyor. Ve kızının adını orada koyabiliyor... Asiwa...
Peki sen koymadın da ne oldu? Her gün nüfus müdürlüğünün internet sitesine davet ediyorsun milleti. Peki nasıl giriyor vatandaş nüfus müdürlüğüne?
www.nvi.gov.tr yazarak...
Bırak Nüfus Müdürlüğü’nü. Alfabeni aramak için Türk Dil Kurumu’nun internet sitesine girmek istesen yine hangi harfi kullanıyorsun?
www.
Yani, “Bizim alfabemizde yok” dediğin o harfi;
Milyonlarca defa yazdırıyor elin oğlu...
www...
Paylaş