Dışardan göründükleri gibi değillermişAKP’nin Anayasa değişikliği teklifinin daha önceden boş kâğıtlara atılmış imzaların üzerine yazıldığı artık iyice anlaşıldı.Bu saatten sonra imzaları “ıslak” olanlarıyla değiştirmek belki şekil şartını yerine getirir ama meselenin özünü yok etmez.Seçimlerde sandık başına gidip oy veriyoruz ve bizi temsil edecek milletvekillerini seçiyoruz.Elbette ülkemizdeki garip demokrasinin bir sonucu olarak bize verilen isimleri seçiyoruz, onları da zaten partilerin genel başkanları seçiyor. Bir demokrasi için normal bir durum sayılmaz ama hadi diyelim ki bu “normal” bir şey olsun.Sonra bu seçtiğimiz milletvekilleri, TBMM’ye gidince partilerinin grup başkanvekilleri önlerine birer tomar kâğıt uzatıp, “Şunları imzala bakalım” diyor.Onlar da nasıl bir korku ve içgüdüyle bilinmez, önlerine uzatılan bu bir tomar kâğıdı imzalayıp, geri veriyorlar.Sonrası artık parti yönetiminin insafına kalmış.Üzerine küfürlü mektup yazıp sağa sola mı gönderirler, Anayasa değişikliği mi teklif ederler, kanun mu değiştirirler, tamamen keyiflerine bağlı!Uçaklarda, lokantalarda, seyahatlerde AKP’li milletvekillerine rastlıyorum. Dışardan bakıldığında bayağı milletvekiline benziyorlar, kravatları, rozetleri, takım elbiseleri yerli yerinde.Artık onlara başka bir gözle bakacağım sanıyorum.Belli ki hiçbiri attığı imzanın gerçek sahibi değilmiş! Önlerine boş kâğıt uzatıldığında “Ben üstüne yazılanı görmeden, bilmeden imza atmam” deme cesaretine bile sahip değillermiş.Yazık. Oysa dışardan bakınca ne kadar da ciddi görünüyorlardı!Başsavcı disiplin kurmakta geç kaldıİSTANBUL Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in, “Balyoz” dosyası ile ilgili savcıları görevden alma kararı, “yandaş medyada” tepkiyle karşılandı.Sabah, “Muvazzafa balyoz yok” başlığı ile çıktı. Star, Başsavcı’yı da dosyanın içine koymuştu: “Savcı eylem planı”! Yeni Şafak “Balyoz’a darbe” başlığını atmıştı. Zaman da “Soruşturmaya başsavcı darbesi” diyerek, ruh ikizi Yeni Şafak’ın yolundan gidiyordu.Yani bu arkadaşlara göre, savcıların gözaltına alma kararları doğru, Başsavcı’nın bunu durdurma kararı yanlış!Sanıkları tutuklayan yargıçların “hukukçu”, serbest bırakan yargıçların “çete üyesi” olarak değerlendirildiği yandaş medya için uygun bir tutum tabii.Önümüzdeki günlerde Başsavcı’nın başına nelerin geleceğini de hep birlikte izleyeceğiz. Çünkü bu AKP medyasının en iyi bildiği şey budur. Gazetelerini satmayı başaramazlar ama bir günah keçisi yaratmak ve onu hırpalamakta üzerlerine yoktur!Başsavcı, keşke bu disiplin uygulamasını Ergenekon soruşturması sırasında da yapabilseydi.Yazılmamış iddianamelerin basına sızdığı, sanık ifadelerinin dosyaya girmeden önce gazetelerde yayımlandığı dönemde bu yapılmalıydı. O vakit savcılık makamı bu kadar yıpratılmaz, hukuk ve kanun ayaklar altına alınmış olmazdı.Ama “Başsavcı’nın telefonları da o zaman emrindeki savcılar tarafından dinleniyordu, nasıl disiplin kurabilirdi ki” diye soracak olursanız, haklısınız derim.Sahi, ilgili kanunun hükümlerine uyulmadan yapılan dinleme ne oldu? Başsavcı, bunun sorumluları için bir takip başlattı mı? Kanun “Dinlemede suç bulunmazsa dinlenene haber verilir” diyordu ya?","author": [{"@type": "Person", "name": "Mehmet Y. YILMAZ", "url": "https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/"}],"publisher": {"@type": "Organization","name":"hurriyet.com.tr","logo": {"@type": "ImageObject","url": "https://image.hurimg.com/i/hurriyet/100/0x0/590c24950f25442978242248.jpg","width": 230,"height": 60}}}