GALATASARAY’ın Eskişehirspor deplasmanında maç kaybetmesine “Olacak iş değil” demek mümkün müdür?
Açıkçası pek değil... Israrlı, hırslı, inatçı, hele kendi sahasında yenilmeye asla dayanamayan bir takım Eskişehirspor. Sert, dirençli bir yapısı, ateşli taraftarı ve -kötü manada söylemiyorum- “oyunbozan” bir teknik ditektörü var. Hem Allah aşkına, rakamlar da böyle söylemiyor mu? Geçen sene yenememişti Galatasaray bir türlü Eskişehirspor’u; bu yıl da 3 puan serisini Ali Sami Yen’de bozan kırmızı/siyahlılar olmuştu. Kolay lokma değil, belli olmuyor mu?
Galatasaray geçen haftaki Kasımpaşaspor’la taban tabana zıt bir rakibin karşısına aynı “kibar ve estetik” oyunla çıktı. Aslında esas plana sadık kalmak her zaman iyidir. Sabırla, bol pasla, rakip bir hata yapar ben de golümü atarım tavrını benimsemişti Rijkaard’ın ekibi. Bol pas yapar gibi bir hali, bunu kanıtlayabilecek istatistikleri de vardı doğrusu Galatasaray’ın ama bu çabası yeterli değildi. Hele iki kişi eksik oynarken. Keita durgundu, Mehmet Topal ise yoktu. Haksızlık etmek istemem Mehmet Topal’a ama hatta oynamasa daha az zararı dokunurdu dün akşam. Hakem Bülent Yıldırım’la birlikte pazartesi akşamı maçına uyum sağlayamamış iki kişiden biriydi. Başlama vuruşundan itibaren hatalı oynadı. İlk yarı sona ererken, maç kendi sertliği içinde sıkışıp giderken Eskişehir’in beklediği gediği Mehmet Topal açtı defans hattında. Sonra elle düzeltmiş Koray, geçmiş olsun. İkinci yarının hemen başında elini kolunu bulaştırmadan daha güzelini de attı. Hatta gol öncesinde neredeyse kısa film çekti Galatasaray yarı sahasında Koray.
Zor kazanılmış bir puan avantajını kaybetmek en çok Galatasaraylı futbolcuların problemi. Defansta Servet’in kontrolü kaybetmiş haline, Mehmet Topal’ın neredeyse kendini imha ettiği performansına, geriye düşünce panik taktiğine sarılmalarına bakılırsa işleri zor gibi duruyor. Sezon sonu için büyük hedef belirleniyorsa, İstanbul dışında da maç kazanmak gerektiğini hatırlamak için 10 hafta kaldı. Yoksa başka takımın şampiyonluk turunu seyrederler, onlar da üzülür, taraftar da! Olacak iş değil demeyin, olacak işti, oldu!