Paylaş
Anlaşılan o ki, Cumhuriyet’in kurduğu düzeni değiştirmeye çalışan, örneğin ülkeyi yönetenlerin hoşuna gitmeyen kararlar verdi diye yargı mensuplarını cezalandıran (örnek Kartal Hâkimi, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı); ülkede tam bir terör havası estiren, “demokrasiyi genişletme” naraları atarak ülkeyi faşist bir rejime sürükleyen siyasi iktidar, aranan o “1 Numara”dır.
Eğer ona bu rejimi değiştirme talimatını yurtdışı veya yurtiçinden birileri vermişse, o ismi de bugünlerin hesabının sorulduğu gün gelirse öğreniriz.
Ama o zamana kadar pek çok kurumun yıkılacağı, hatta elde pek de bir şey kalmayacağı da bir ihtimal olarak düşünülmelidir.
Gerçi bu “1 Numara”yı daha önce teşhis etmemiz gerekirdi ama olmadı. Çünkü “28 Şubat” sürecinden ders almış, “Türkiye’nin temel değerleriyle kavgayı terk etmiş” bir siyasi kadro olduklarına hepimizi inandırdılar. Ve pek çoğumuz, “Bir de bunları deneyelim” diyerek yüzlerine umutla baktı.
Şimdi artık takke düştü, kel göründü.
Önümüze bu gerçeğin ışığında bakmaya mecburuz.
O demektir ki “1 Numara” bu anayasal rejimi değiştirmeyeçalışıyorsa, Cumhuriyet’in yetiştirdiği kuşaklar da, hiçbir zaman hukuk dışına çıkmadan, buna engel olmanın yollarını bulmalıdır.
İçinde bulunduğumuz ortamda “hukuktan ayrılmamak” da bir güvence değildir. Nitekim hukuk adamlarının başına gelenler iftiranın, baskının, yasal yetkilerini kötüye kullanan devlet görevlileri eliyle özel yaşamlara tecavüzün herkesi tehdit ettiğini ortaya koymaktadır ama yine de hukuk herkesin tek ve son sığınağıdır.
Gerçek budur ve gerisi teferruattır.
Son günlerde yaşadıklarımıza bakınca anlıyoruz ki, bugünkü siyasi iktidarın gözü dönmüştür. O nedenle “hata” yapmaya her zamankinden daha açıktır.
Bu aşamada hepimiz için önemli olan anayasal sisteme ve hukuka saygıda kusur etmemek, öteki gerçeğin görülmesini bu suretle kolaylaştırmaktır.
Anayasa’nın 2’nci maddesi, “Türkiye Cumhuriyeti (...) demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” diyor ve 68’inci maddesi, siyasi partilerin “tüzük ve programları ile eylemleri”nin sadece “laik cumhuriyet ilkelerine” değil, “hukuk devleti ilkelerine” de aykırı olmasını çok önemli bir yaptırıma bağlıyorsa, orada önemli bir uyarı var demektir.
Yargıya müdahaleler dahil, son iki yılın olaylarını bir de bu gözle taramak doğru olur.
Paylaş