İyi bak etrafına. Yan kübikteki efendi oğlan... Öğlen yemeğinde karşı masada oturan vejetaryen kız...
Her gün görüştüğün bir müşterin var hani, finans direktörü. Seni sık sık arayıp pozisyon öneren insan kaynakları uzmanını hatırladın mı? Bir yandan Excel’e bordro giren... İyi bak, çünkü bunların hepsi olabilir. Hepsi, bir gün çalıştığı şirketin sırlarını faş edecek potansiyel bir muhbirdir (whistleblower)... Amerika muhbir kaynıyor. Almanya, İngiltere gibi ülkeler de, “yılın muhbiri” gibi ödüllerle her gün muhbirliği yücelten yayınlar yapıyor. Bazen bu işten zengin olanlar var. Bazıları ailesinin bile geleceğini yok ediyor. Bazen misyon yükleniyorlar. Bazen sırf vicdanlarını dinleyip sızdırıyorlar. Bazıları hayat kurtarıyor. Bazıları hayat karartıyor. Bazıları tek tabanca. Bazıları güdümlü. Bazıları hiçbir zaman ortaya çıkmıyor. Bazıları ise ismiyle cismiyle konuşup sonra kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Bugün Amerikalı vergi müfettişleri, resmi bir açıklama olmasa da UBS’ten sonra muhtemelen diğer bir İsviçre bankası Julius Baer’e karşı tarihin en büyük offshore vergi kaçakçılığı davalarından birini açma arefesinde. Davada kullandığı bilgilerin kaynağıysa bankanın eski yöneticisi, whistleblower Rudolf Elmer. Hafta içi Elmer’e ulaştım. Önce “Çiçeki Kız” rumuzlu bankacının bana anlattıklarını okuyun. Sonra konuşacağız.
30 GÜN HAPİS YATTIM
YARDIM ETMEDİLER Muhbir olmanın en zor yanı, yasal güvenceniz yok. Hem İsviçre’ye hem de birçok Avrupa ülkesi ve Amerika’nın vergi müdürlüklerine başvurdum. Barolara gittim. Hepsi de, koruma sağlayamayız, bilgi verirseniz riski üstlenirsiniz, dedi. Mecburen kabul ettim ve İsviçreli vergi müfettişlerine bildiklerimi anlattım. 6 YAŞINDAKİ KIZIM 30 gün hapse attılar (Gizlilik kuralını ihlalden). Julius Baer, ailemin peşine taktığı adamlara 1 milyon İsviçre Frangı’ndan fazla (1.4 milyon lira) para harcadı. 6 yaşındaki kızımı bile takip ettiler. Kızım korkusundan yuvaya gitmeyi reddediyordu. İsviçre basınında, deli olduğumu iddia eden yazılar çıktı. Bilgi hırsızı dediler. İtibarımı yok etmeye çalıştılar. Cadı avı gibiydi. AİLEM YOK OLUYORDU Sonunda komşularım bile beni takip edenlerden şikâyetçi oldu ama polis hiçbir şey yapmadı. Tek bir olayda müdahale etti. Karım, annesi ve iki küçük çocukla bir gün otobanda giderken aynı adamlar karımın kullandığı aracı takip edip sıkıştırdığında... Ama onda da olayı kapadılar. ÜLKEYİ TERK ETTİM Hapisten çıktım. İşbirliği yapmam için önüme 500 bin dolarlık bir rüşvet konuldu. Kabul etmedim. Uzun süre kimse bana iş vermedi. Bulduklarıma da Julius Baer baskı yaptı. Onların yüzünden 8 yılda 3 kez işimi kaybettim. Sonunda İsviçre’yi terk edip Mauritius Adaları’na yerleştim. BENİ DAMGALADILAR Julius Baer, medya ve İsviçre adaleti, beni elbirliğiyle toplum dışı bir muhbir diye damgaladı. Doğrusu, başıma gelenler karşısında ailemi ve kendimi korurken ben de hatalar yaptım ama kim yapmaz ki!.. Sonunda bugün, 2005’te hapis yatmama rağmen hiçbir suçtan hüküm giymemiş biriyim.
SORU İŞARETLERİ
Rudolf M. Elmer, sıradan bir bankacı değil. İsviçre’nin en büyük özel bankacılık şirketi Julius Baer’de 16 yıl çalışmış. Son 9 yıl ise bankanın Cayman Adaları’ndaki offshore bölümünün operasyon müdürlüğünü yürütmüş. Hikâye, 2002’de başlıyor. İşten çıkarılıyor Elmer. O da elinde müşteri bilgileri, Çiçekçi Kız’a dönüşüp eski şirketine savaş açıyor. Whistleblower’ların toplanma yeri wikileaks.org’a bilgi sızdırmaya başlıyor. Muhbirlik, bugün Türkiye’de de çok kullanılan bir laf. Belge yayınlayan gazeteler, whistleblower diyor. Kevgire dönen kurumlar içeride köstebek arıyor. Amerika’da artık devlet teşviki gören bu muhbirlik, toplumların şeffaflaşması için faydalı elbette ama... Aklıma takılan birkaç nokta var. MESELE 1: Muhbirlik, gelişmiş toplumlarda taltif gören bir davranış. Engelli bölümüne park edeni şikâyet, vatandaşlık görevi. Ancak bir özel şirkettesiniz diyelim. Yasadışı bir işe tanık olduğunuzda, itiraz etmek yerine normalmiş gibi davranıp içeriden bilgi sızdırmak... Ya da susup kovuluncaya kadar konuşmamak... Bunlar bana normal gelmiyor. En azından, bu kişilerin salt etik kaygılarla hareket ettiklerine inanmıyorum. Elmer’a göre, o şimdi insanlık tarihinin en büyük tren soygunu dediği offshore sahtekârlığıyla mücadele eden biri. Tanım çok doğru. Ama ya geçmişindeki 16 yıl!.. Son yıllarda fark ettim, diyor. MESELE 2: Neden bilgi vermeye başladıklarını, ucunda kamu yararı varsa görmezden gelebilirsiniz. Peki bu kişiler geçimlerini nasıl sağlıyor? Aileleri, çocukları?.. Elmer bu konuda dürüst. “Muhbirlik para kazanma yöntemi olmamalı ama maalesef başka çare yok. Çünkü bir muhbirin gerçekleri açıkladıktan sonra başka bir iş bulması mümkün değil” diyor. Elmer, kitap satışından para kazanıyor. İsviçreli muhbir (swisswhistleblower.com) adında bir internet sitesi var. Danışmanlık da yapıyor. O bunu açıkça itiraf edenlerden. Peki ya hiç para kaygısı olmayan muhbirler. Sizce gerçekçi mi?.. Manipülatör ve muhbir arasındaki farklardan biri bence... MESELE 3: İlk konuşmaya başladıkları dönem, anlattıklarının en fazla doğru içerdiği dönem. Sonra psikolojik baskı, işsizlik ve yeni ilişkilerin etkisiyle değişiyorlar. FBI’dan çıkarılan bir Türk vardı hatırlarsınız. 11 Eylül’ü Amerika yaptı, diyen whistleblower çevirmen. Tuncay Güney’in Manhattan’da MİT tarafından kollandığı iddialarıyla ilgili bir haber yazmıştım 2008’de. İçinde, o sene 11 Eylül olayının yaşandığı detayı da vardı. O yazıdan tam 10 gün sonra, bir Amerikan haber sitesinde, 11 Eylül’de Tuncay Güney üzerinden Türklerin de parmağı var, konulu bir yazı okudum. Sitenin sahibini aradım sonra, bu bilgiyi nereden aldınız diye. Türk çevirmenin ismini verdi. Elmer bana cevapları e-posta üzerinden yolladı. Yüz yüze görüşemedik. O yüzden 8 yıllık mücadeleden nasıl etkilenmiş bir fikrim yok ama dediğim gibi... Çoğu, bir süre sonra muhakemesini yitiriyor.
DİNSİZE KARŞI İMANSIZ
Rudolf Elmer’in portresi, bir muhbirin olabilecek en akla yatkın hali. Hikâyesinde az soru işareti olanlardan. Amerikan vergi dairesinin (IRS) kendine belirlediği bir düstur var. Türkçesi, dinsizin hakkından imansız gelir. Evet, çalıştığınız şirketin bilgilerini sızdırmak iş ahlakına aykırı bir durum. Ama IRS, “İstifa etmeyin, içeride kalıp bize çalışın” diyerek teşvik ediyor muhbirliği. O teşvikin sonucu, önümüzdeki Mayıs’ta Miami’de büyük bir konferans düzenleniyor şimdi. Elmer ve birçok muhbirin katılıp deneyimlerini anlatacağı bir whistleblower toplantısı. Şeffaflaşıyoruz. Belki kafa göz yararak... Belki etik ihlalleriyle... Belki çoğunuzun kabul etmeyeceği yöntemlerle ama alışacağız. Muhbirlik artık bir müessese çünkü...