Paylaş
*
Şimdi, “Sus, sustukça
sıra sana gelmez” deniyor.
*
Yer’in kulağı hikâye çünkü...
Tel’in kulağı var artık.
*
Hatta, cell’in kulağı.
*
Demokrasi memokrasi ayaklarıyla, darbenin feriştahını yaptılar bu ülkede... “Düşünce özgürlüğü” dediler, “Konuşan Türkiye istiyoruz” dediler, bırak kürsüleri meydanları, oturma odanda konuşma özgürlüğü bile yok... “İnsan hakkı”nı, “hukuk”u dillerinden düşürmüyorlar ama, savcıların, hâkimlerin eşleriyle telefon konuşmaları bile gazetelerde, internette... “Ulusal güvenliği” boş ver, ulusal güvenlikten sorumlu komutanlar, “kişisel güvenliği” için sigara paketi veya çakmak şeklindeki jammer’larla dolaşıyor. Gazeteci arkadaşı olanlar, kayıttan çıkmak için telefon numarasını değiştiriyor. İşadamları, etrafı kolaçan etsin diye garsonları tembihliyor, “Park etmiş siyah Doblo var” lafını duyan, masadan kalkıyor.
*
Uzatmayayım...
Kendi düşen ağlamaz.
Nihai hedeflerine varmak için,
“din”i bu kadar “alet” etmelerine göz yumarsan, n’olur?
*
Din’leme alet’i!
Paylaş