Paylaş
Bizler istediğimiz kadar¸ Kürt Açılımı’nınsekteye uğradığını, bir süre için ertelendiğini yazıpçizelim, tam aksine, açılımın diğer uzantıları hızla ilerliyor.
Dün Türkiye’nin iki bakanı, Kuzey Irak Kürdistanı bölgesindeydi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Sanayi Ve Ticaret Bakanı Çağlayan, Erbil’e bir ziyarette bulundular. Kuzey Irak Kürdistanı Başkanı Mesut Barzani ile görüştüler. Ardından da, bölgenin başkenti sayılan Erbil’de bir Türk Başkonsolosluğu açtılar.
Irak Kürdistanı bağımsız bir devlet değil. Ancak Irak’ın içinde farklı bir statüye sahip. Kendikendini yönetiyor.Kendi parlamentosu, kendipolisi ve askeri var. Irak’ın toprak bütünlüğünü kabulediyor, ancak otonom hareket ediyor.
Türkiye bugüne kadar, Kürdistan yönetimini, PKK’yakarşı mücadele etmediklerinden dolayı, görmezden gelirdi. Resmi hiçbir temas yapılmazdı.
Kürt Açılımıyla birlikte, hem Kuzey Irak Kürdistanının Türkiye’ye karşı tutumu, hem de Ankara’nınyaklaşımı değişti. Düne kadar görmezden gelinen Irak Kürdistanı, bugün el sıkıştığımız, sembolik dahiolsa resmen tanıdığımız bir bölge oluyor.
Bu gelişmeyi çok önemsemeliyiz.
Barzani’yi kazanmış, onu yanına çekebilmiş bir Türkiye’nin eli çok daha güçlenecek, PKK terörüne karşı mücadelesi çok dahakolaylaşacaktır.
Başta dediğim gibi, içinde taktik bir yavaşlama olsa dahi, Kürt Açılımı diğer boyutlarıyla sürüyor.
KABAK, BU DEFA ZAVALLI POLİSİN KAFASINDA PATLADI…
Galiba artık açıkça anladık ki, Azeri dostlarımızla bazı konularda şaka dahi yapmamak gerekiyor. Zira, ya hiç tahammül edemiyorlar veya “Türklere sıkı bir tepki gösterelim ki, bir daha sefere Ermenistan ile ilişkilerde yakınlaşmaya kalkıştıklarında başlarına ne geleceğini şimdiden görsünler” diye böyle hareket ettiler.
Hele Ermenistan maçında, FİFA’nın isteği üzerine stada Azeri bayraklarının sokulmaması kararına Bakü ’nün tepkisi, çoğumuzu şaşırttı. Sonunda da, bütün olaybir polis memurunun kafasında patladı. Eminin zavallı adam bayrakları kucağında toplanmış ve yanındaki kutuya koymuştur. Bundan dolayı kıyametlerin kopacağını nereden bilsin.
Neyse ki, Azerilerle iş nihayet tatlıya bağlandı. Bari biz de polisi affedelim.
Bu arada bir de iyi haber var.
Azeri gazını artık indirimli almayacağız. Böylece ikide bir kafamıza vurulmayacak. “Biz size ucuz gaz satıyoruz, bakın sizler neler yapıyorsunuz” denmeyecek.
MODA HAFTASINDA GÖRGÜSÜZLÜK DEFİLESİ…
Fashionable İstanbul, bir fırtına gibi geldi ve geçti. Birbirinden güzel mankenler, harika giysiler ve ünlüler seyrettik. Doğrusunu söylemek gerekirse, ilk adımların atıldığı günlerde, bu olayın böylesine yoğun bir ilgi göreceğini tahmin etmemiştim. Saklamamak gerekir ki, CNN TÜRKde çok güzel bir iş yaptı. Afiş programının üç sunucusu, Eda Taşpınar, Sinan Kunter ve Nefise Karatay inanılmaz derecede başarılıydılar. HeleEda, nice yılların TV’cisini kıskandıran bir performans sergiledi. Kamera Eda’ya aşık oldu…
Defileye gelen, nezih İstanbullu davetliler için aynı övgüyü düzmek imkansız. Hele ilk gece, aralarında öylesine maganda yaklaşımlı tipler vardı ki, emin olun varlıklarından çoğu kişi rahatsız oldu.
Başkalarının yerine oturup kalkmamakta ısrar edenlerden, aynadan yapılmış catwalk’da dolaşıp camları kıranlar, Ali Karacan’ın Fasion One TV’sinin Reina’daki özel davetini basıp kapıyı zorlayanlara kadar, garip bir kesim vardı ki, o defilenin davetlileri arasında çok sırıttılar. Allahtan, ikinci gösteriden itibaren yok oldular da, hepimiz rahat ettik.
DOMUZ GRİBİNDE DEVLETE KUŞKULU BAKIŞ
Eminim farkındasınızdır. Domuz Gribiyle ilgili çalışmaların başlamasından itibaren, toplumun Devlet yetkililerine bakışındaki kuşkular bir türlü giderilemedi.
Aynı aşı, Amerika ve Avrupa’da kullanıldı.
Dünya sağlık teşkilatının açıklaması yeterli görüldü. Halk hemen gidip kollarını açtı . Ne bizdeki gibi büyük bir tartışma yaşandı, ne de ortaya olmadık iddialar atıldı.
Biz de ise, sağlık bakanından başlayıp, resmi ve ilgili her yetkili yemin billah, aşının bir zararı olmadığını anlatmasına rağmen, insanlardaki soru işaretlerini tam anlamıyla giderilemedi.
Biri çıkıp olmadık bir iddiada bulundu mu, insanlarımız hemen o tarafa kayıyorlardı.
Galiba bizim Devlet yetkililerimize bakışımızdan kaynaklanıyor. Resmi sözcülerin toplumu aldatabilecekleri kaygısı çok yaygın. Devletimiz nedense bir türlü güven verememiş.
BU PLANI HAZIRLAYAN AÇIKÇA SUÇ İŞLEMİŞ...
Perşembe gecesi yayınlanan 32. GÜN programı, son günlerin en çok konuşulan, AKP ve Gülen Cemaatini bitirme planı ile belgesiyle ilgili son derece önemli değerlendirmelere tanıklık etti. En çok dikkatleri çeken de, Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu idi. Teknik açıdan belgeyi değerlendirdi. Bunun pratikte uygulanamayacağını anlattı. Çok açık şekilde ortaya koydu. Ayrıca, böyle bir belgenin Genelkurmay’da hazırlanamayacağını, hazırlanmış olsa dahi gereken onayları alamayacağını vurguladı. “ Bu belge, TSK’nın görevleri arasında bulunan, irtica ile mücadele çerçevesinde dahi kabul edilmez” dedi. Belgenin içeriğinin suç anlamına geldiğine dikkat çekti.
Armağan paşanın bu belgeyle ilgili değerlendirmesi birçok açıdan, askerlerin genelde öne sürdükleri görüşlerle örtüşüyor. Belgeyi benimseyene pek rastlanmıyor. Genelde, sivil kamuoyundaki şaşkınlık, askeri çevrelerde de var.
Dinledikçe, Kuloğlu’nun belgenin içeriğiyle ilgili söylediklerinin kolayca göz ardı edilemeyeceğini gördüm. Gerçekten de, böyle bir belgenin Genelkurmay Başkanlığı tarafından onaylanamasının ne kadar güç olacağı daha iyi anlaşılıyor.
Ancak, olayın gerçek yüzünü henüz kesinlikle bilemiyoruz. Belgenin Genelkurmay’da mı, yoksa dışarıda mı hazırlandığı ancak mahkeme kararıyla belli olacak. Bu nedenle, incelemelerin en kısa sürede tamamlanması çok daha önem kazanıyor.
KİTAP KÖŞESİ
HRANT’IN YAZILARI
Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden 2.5 yıl geçti. Dava hala sürüyor. Hatta her geçen gün yeni iddialar ortaya atılıyor. Gerçekten de “sözün bittiği yer”deyiz. Ama bir deyiş vardır: Söz biter yazı kalır. Elimdeki kitabın adı “Bu Köşedeki Adam”. Hrant’ın Yeni BinYıl ve Agos gazetelerindeki yazılarından bir seçki sunuyor. Kitabı alın ve bir kez daha Hrant’ı okuyun. Tam da Ermeni Protokolü’nün tartışıldığı ve barış rüzgarlarının estiği bugünlerde O’nun bu ülkeyi ne kadar çok sevdiğini bir kez daha anlayın…(Hrant Dink, Bu köşedeki Adam, Uluslararası Hrant Dink Vakfı, 0212 240 33 65)
* * *
KARDEŞLİK TARİHİ
Türkiye son derece zor ve hassas bir süreçten geçiyor. 25 yılını tamamlayan terörün sona ermesine hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Türkiye Kürt açılımını konuşuyor, bir grup PKK’lı teslim oluyor, barış sözcüğü her yerde telaffuz ediliyor. “Kürtler ve Azınlık Tartışmaları” adlı kitap işte tam da bu süreçte piyasaya çıktı. Safiye Dündar, Kürtlerin tarihsel ve kimlikselgeçmişlerini araştırmış. Sadece bununla da kalmamış Türklerin ve Kürtlerin birada yaşama tarihlerini de son derece titiz bir şekilde ortaya koymuş. Kız alıp veren, beraber şehit düşen iki halkın “öteki” değil “biz” olarak yaşadıkları geçmişlerini ortaya koymuş.(Doğan Kitap: (0212) 246 549 62 62)
Paylaş