Eğer bu belge gerçekse

TARAF Gazetesi’nde dün yayımlanan belgeyi okuyunca, içimden gelen ilk ses şu oldu:

"Acaba Bülent Arınç haklı mıydı?"

Ne demişti Bülent Arınç?

"İyi ki bu komutanlarla savaşa girmemişiz."

* * *

Bu duygularımı, gazetede yayınlanan belge gerçekse kaydıyla söylüyorum.

Şu ana kadar sahte olduğu konusunda bir bilgiye ulaşamadım.

Genelkurmay İletişim Başkanı dün muğlak bir açıklama yaptı ve "Konu soruşturuluyor" demekle yetindi.

Bu yazıyı şu şartla yazıyorum:

"Eğer bu belge gerçekse..."

Yeni ve feci bir andıç olayı ile karşı karşıyayız demektir.

Belgenin tarihi Nisan 2009...

Yani iki ay önce hazırlanmış.

Altında, Genelkurmay Harekát Başkanlığı’nda görevli muvazzaf bir subayın imzası var.

Eğer bu belge gerçekse;

İnsan soruyor:

"Yani hálá mı ders almadınız?"

Belgeyi baştan sona okuyorum.

Birtakım kelli felli insanlar oturmuş, bir "Aksiyon Planı" hazırlamışlar.

Amaçları, AKP hükümetini ve Fethullah Gülen’i yıpratmak.

Yani alenen suç. Hem de ağır bir suç.

Belgeyi okuyunca sadece iki şey söyleyebilirsiniz:

Ya, "Vahim bir provokasyon."

Ya da "Geri zekálılık örneği"...

* * *

Eğer bu belge gerçekse;

Ve yaşanan bunca olaya rağmen Genelkurmay’da birtakım insanlar hálá böyle planlar yapma cüretini gösterebiliyorsa, ne diyelim...

Olay feci, sızmasına mani olamamak ise başka açıdan feci.

Bir Genelkurmay düşünün ki, en gizli belgelerin sızdırılmasına mani olamıyor.

Yani bu eylem planını hazırlamak suç.

Sızdırılmasına mani olamamak da beceriksizlik.

Vergi ödeyen vatandaşların şu soruyu sorma hakkı yok mu?

Hálá bunları yapmaya hangi cüretle devam edebilirsiniz, nasıl mani olamazsınız?

Eğer bu belge gerçekse;

Bu belgeyi bürosunda saklayan eski asker yeni avukat Serdar Öztürk’e ne diyeceğiz?

Müvekkili böyle şeylerden içerdeyken, kendisi bu belgeleri niye saklar?

Cüret mi, salaklık mı?

* * *

Ben, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sonsuz bir sevgi ve hayranlıkla büyüdüm.

En solcu yıllarımda bile, askere karşı hep sempati besledim.

Bu duygularım hálá devam ediyor.

Ama itiraf edeyim, son yıllarda tanık olduğum bu olaylar, bende derin düş kırıklığı yarattı ve yaratmaya devam ediyor.

Sadece bazı subayların karıştığı olaylardan dolayı değil, en hayati sırlarını bile saklayamamalarından dolayı da derin bir düş kırıklığı yaşıyorum.

Ergenekon’da yargılanan bazı eski komutanları görünce, onların nasıl olup da bu kadar üst rütbelere yükselebildiklerine hayret ediyorum.

* * *

Diyebilirsiniz ki, bunların ortaya çıkması fena mı oldu?

Elbette iyi oldu.

İyi oldu da, bu iyilikler benim bazı endişelerimi de dengeleyemiyor.

O soruları bir türlü aklımdan çıkaramıyorum.

Bu sırları saklayamayan, koruyamayan bir ordu, askeri sırları nasıl saklayabilir?

Tabii bir de Bülent Arınç’ın sözleri:

"İyi ki bu komutanlarla büyük bir savaşa girmemişiz."

Biliyorum çok ağır bir söz ama, ne yazık ki insanın aklına takılıyor.

Bizim takılıyorsa, şu anda görev başında bulunan komutanların da takılmalıdır.

O nedenle bu belge ile ilgili soruşturmanın sonucunu merakla ve ısrarla bekliyorum.

Önce gerçek mi, değil mi?

Eğer gerçekse;

Bunun sorumluları hakkında ne işlem yapılacak?
Yazarın Tüm Yazıları