ASKILI, beyaz pantolonlu kadının üzerinde V yaka bluz, hayli açık. Diğer kadın bermuda şortlu, üst iki düğmesi açık, kısa kollu gömlekle.
Ve öteki kadın ve öteki kadın, aynı modern giysiler içinde. Seçim kampanyasında canlarını dişlerine takmış, çalışıyorlar.
Lübnan’da geçen hafta seçimleri kazanan Batı yanlısı Hariri, zaferini bu kadınlara borçlu, kadına dönük baskıdan bunalan kadınlara. Onların "artık yetti", ayaklanmasına.
Giyimleri Lübnan’daki gibi değil, ama İran’da Cumhurbaşkanı seçimi benzer havada. Kadınların yükselişi seçime damgasını vuruyor. Cumhurbaşkanı adaylarından Musavi’nin eşi, akademisyen, heykeltıraş Zehra Rahnavard İran’da baskı altında yaşayan kadınların çığlığı ve simgesi.
Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ı kentlerde zorlayan bu kadınlar.
CİNSELLİK TAKINTISI
Fas, Endonezya, Malezya kadınları seçimlerde aynı kulvara taşınıyor.
Pek çok Müslüman toplumda kadın hakları hep cinselliğe takılıyor. Baskı cinsellik üzerinden. Ve kadınlar haklarını elde edemiyor.
Bu ülkelerde seçimler, kadınların kurtuluşu için en demokratik yol. Aile hukukunda eşitlik için savaşıyorlar.
İran’da kendi özgürlüğü için sokağa çıkmak isteyen kadın, önce evdeki engeli aşmak zorunda. Dışarıya çıkmasına izin yok. Kendini sokağa attığı an, eyleme katılıyor.
Kadınların ayaklandığı toplumlarda garip çelişkiler var. Ekonomide liberal, ileri teknolojiden yana, ama kadın hakları denilince, cinsellik takıntısı.
Kadın-erkek eşitliği çok geride.
ZİNCİRLEME REAKSİYON
Kadınların isyanı şimdi bir araştırma konusu.
Pınar İlkkaracan’ın rehberliğinde Kadın İnsan Hakları Derneği çeşitli İslam ülkelerinde yaşanan örneklerden hareketle, cinselliğin nasıl politize edildiğini, politikanın cinsellik önünde nasıl direndiğini araştırıyor.
O örnekler bugün seçimlerde kendini gösteren ve dünyaya yayılan kadın eylemlerinin tohumu.
Kadınların özgürlükleri için ayaklanması tam zincirleme reaksiyon.
Şiddete karşı polis protokolü
KADIN aile içi şiddet yaşıyor. Karakola gidiyor. Karakolda ne oluyor?
İlk yaklaşım, kadına kuşkuyla bakmak, kim bilir ne yaptı da, kocasını çileden çıkardı, gibilerden. Sonra hafif tertip nasihat ve güle güle. Her karakolda değil, ama aziz ülkemin geniş coğrafyasında genellikle böyle.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aile içi şiddetten dolayı Türkiye’yi mahkûm ediyor, şiddete maruz kalanları devletin korumadığı gerekçesiyle.
Bu gerekçe daha ilk anda başlıyor. Karakola başvuran kadın için, polisin görevi, protokol hazırlamak. Dünyanın her uygar ülkesinde olduğu gibi, o protokolde şunlar olacak:
1-Kadına hakları açıklanacak.
2-Gerekiyorsa, tıbbi kontrol ve rapor için hastaneye gönderilecek.
3-Kadının güvenliği sağlanacak.
4-Ve yasal işlem başlatılacak.
Bu kurallar yasalarda var. AB reform dizisi sırasında, üç-dört yıl önce kabul edilen yasalarda. Ama, genellikle uygulanmıyor. AİHM’de Türkiye’nin mahkûmiyeti, bunun kanıtı.
Dün yaptığım küçük bir araştırma, AİHM yolunda başka aile içi şiddet davalarının bulunduğunu gösteriyor.
DP’nin çocuk ve kadın hakları
Hüsamettin Cindoruk başkanlığında Demokrat Parti’nin son İdare Kurulu’nda ele alınan konulardan biri de, sosyal politikalar. O pakette çocuk ve kadın hakları öncelik taşıyor.
Genel Başkan Yardımcısı Selma Acuner’in hazırladığı önerilere göre, çocuk ve kadın haklarını elde etmek için DP, vatandaşlık hakkı üzerinden mücadele edecek. Bunun için;
Çocuklara bakım hizmeti sunan işverene vergi indirimi sağlanacak. Aileye yönelik vergi kolaylıkları sunulacak. Herkesin ulaşabileceği mahalle kreşleri açılacak. İşyerlerinde çocuk bakım hizmetleri açılması için, işçi sayısı kadın işçi üzerinden değil, çalışan sayısı üzerinden düzenlenecek.
Kadınların diğer sosyal politikalar yanında, ekonomik hayata katılımları özendirilecek.
Dünyada ve Türkiye’de, bunca olaydan sonra, kadınlar şimdi baş tacı.