SALI gecesi Londra’daki futbol ziyafeti sonrası kendimize gelmiştik biraz.
Kolay değil, futbolun olmadığı, sinir savaşı şeklinde geçen ve her yerin kızardığı bir derbiyi yaşadıktan sonra televizyon başına geçip "güzel futbol" beklemek. Ertesi gece bu kez C.Ronaldo’nun müthiş golüyle açıldı maçlar. Ve dün gece. Yattara’nın C.Ronaldo’yu ya da Messi’yi andıran seri çalımları ve müthiş özgüvenle kaleye gönderdiği harika şut. O topun gol olmaması yazık olurdu. Tıpkı Troisi’nin direkten dönen akıl dolu vuruşuna yazık olduğu gibi.
Hepimiz her gün birçok maç seyrediyoruz. Artık futbolda "anların" ne kadar önemli olduğu ortada. Konuk G.Birliği harika bir kontratak geliştiriyor. Cemcan kaleciyi bile yatırıyor. Ama sol çaprazdan biraz topun dibine girip golü atacağına, boşluğa bir pas çıkarıyor. Birkaç pozisyon sonrasında ise Yattara Show başlıyor.
Ortak fikir önemli
Trabzonspor şampiyon olur olmaz. Devler Ligi’ne katılır, katılmaz. Bu kadar belirsiz bir ligde birinci de olabilir bordo mavililer, beşinci de. Ama Trabzon’un üzerindeki ölü toprağının kalktığı, seyircisinin olgunlaştığı herkesin ortak fikri. Türkiye’nin en iyi taktisyenlerinden biri olan Ersun Yanal’ın sezon başından beri yorgun olan ve üzerinde bir baskı oluştuğu belli. Gökhan biraz dinlenince nasıl kendine geldi gördük. Takımın aylar sonra ikinci kez Yattara-Alanzinho ikilisiyle oynayıp rakip savunmayı daha geniş alanda mücadele etmek zorunda bırakması da akılcıydı.
Alanzinho için çok fazla şey yazmaya gerek yok. Seyir zevki veren, her şeyiyle rakibi bunaltan ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir oyuncu. Ona "12 trilyonluk maskot" diyenlerle onu Norveç’ten bulup getiren kişilerin aynı şehrin başarısını düşündüğünü, kusura bakmayın düşünemiyorum.. Bırakın değerlerinizi kötülemeyi de Yattara ve Alanzinho’nun keyfini sürün.